Piyasalar

Kültürün Başkenti KAŞGAR

  • 1387
Punto:
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Ramazan Biçer Bey'in kitabı Medeniyet Şehirleri "Kaşgar" Kitabı çıktı. Prof. Dr. Biçer twitter hesabından kitabını duyurdu: "" Tüm parlaklığıyla İnsanlık Medeniyeti yolunu aydınlatan Kuzey Yıldızı; İslam Uygarlığının bir Başkenti, Türk Kültürünün güçlü bir merkezi, Medeniyet Şehri Kâşgar kitabımız, İlke Yayıncılık'ta çıktı. "" Kâşgar Belazuri'nin “Burası Allah’ın yeryüzündeki cennetlerinden biridir.” dedigi, Hamevi'nin “Bus toprakların verimlilik açısından bütün İslam ülkelerinde ve diğer ülkelerde bir benzeri daha yoktur.” seklinde tanımladıgı Kâsgar, ancak Türkistan ve Doğu Türkistan ile birlikte değerlendirildiğinde anlaşılabilecek olan bir kültür baskentidir. Kâşgar, günümüz itibarıyla Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde Doğu Türkistan Özerk Bölgesi’nde Tarım Havzası’nın batı kenarındaki Taklamaklan Çölü kıyısında bir vahada kurulmuştur. Kâşgar şu anda Türkçe konuşan Müslüman bir etnik grup olan Uygur Türk- leri’nin kültür merkezi olarak kabul edilmektedir. Kâşgar, Emevi kumandanı Kuteybe b. Müslim’in (96/715) komutasındaki askeri akınlar sonucu Müslümanlar ile tanışmaya başladı. Bu Karahanlılar dönemine kadar sürdü. Kâşgar hakanları Müslümanları yakından tanıdı ve bu süreçte İslamiyet Kâşgar’da yayılmaya başladı. Karahanlılar’la birlikte Kâşgar halkı, toplu halde Müslümanlığı benimsedi ve 970 yılında Kâşgar, Hotan Budist krallığı hâkimiyetinden kurtulup, İslami yapıya bürünen bir şehir haline gelmeye başladı. Kâşgar ve çevresinin İslamlaştırılması, yüzyıllar boyunca yavaş yavaş ilerledi, ancak Karahanlılar’ın Kâşgar’ı başkent yapmasıyla kent, günümüze kadar ulaşan kimliğini kazandı. Bu dönemden itibaren Kâşgar, tüm Türkistan’da bilinen bir şehir haline geldi. Nitekim Şa’di Şirazi (ö. 691/1292), Gülistan adlı eserinde, birçok yeri gezmesine rağmen Kâşgar ziyaretinden özenle bahsetmiştir. Kâşgar, Tarım Havzası’nın en önemli kenti olması iti- barıyla stratejik, ekonomik, siyasi ve tarımsal özellikleriyle her zaman imparatorluklar ve krallıklar tarafından dikkat çekmiştir. Kâşgar, İslami edebiyat açısından da tüm Türkis- tan’da dikkat çeken bir kentti. Karahanlılar’la birlikte Kâşgar’da Türk dili çalışmaları da artmıştı. İlim adamları birçok kitabın Türkçeye tercümesini yapmaya, Farsça ve Arapça kitapları kopyalamaya başladı. Bu yönüyle Kâşgar, bir tür “Darü’l-hikme” vazifesini üstlendi. Aynı zamanda, özgün eserler kaleme alınmasıyla bunların halka sunulma imkânı doğdu. İlim ve eğitim açısından “İkinci Buhara” olarak adlandırılan Kâşgar’da, Bağdat’ta kurulan Nizamiyye medrreselerine muadil birçok medrese kuruldu. Hatta Selçuklu medrese geleneğinin köklerinin Kâşgar medreseleri ol- duğu kabul edilmektedir. Sözgelimi “Hanlık Medresesi”, “Eydgah Medresesi”, “Oda Aldı Medresesi”, “Vanglık Medresesi”, “Çarsu Medresesi” ve “Meyve Pazarı Medresesi” yanında “Saçiye Medresesi”, ''Hamidiye Medresesi” ve “Mahmudiye Medresesi” Türk-İslam tarihini ay- dınlatan parlak yükseköğretim mekânları oldu. Bu medreselerde Hüseyin bin Halef, Seyyid Celaleddin Bağdadi, Hoca Yâkub Süzüki, Hüseyin Feyzullah, Cemalettin Kâşgari, Reşide bin Ali Kâşgari, İmaduddin Kâşgari gibi dönemin ünlü bilginleri müderrislik yapmış- tır. Ebu Nâsır Samanî (350/961), Sultan Satuk Buğra Han’ı İslamiyete davet eden ve Kâşgar’ın Artuş kasabasında ilk medreseyi kuran kişi olarak kabul edilir. Huseyin b. Halef el-Kâşgari ise Kâşgarlı Mahmut'un Divânü Lügati’t-Türk adlı eserinde “üstadım” diye hürmetle andığı bir âlimdir. Bu medreseleri, Bağdat’taki Nizamiyye medreselerin- den ayıran en önemli özellik ise ders içeriklerinde astronomi, tıp, mantık, tarih, coğrafya gibi alanların yer almış olmasıdır. Aynı zamanda Kâşgar'daki “Mes’ûd Kütüphanesi”nde Batı’da ve Doğu’da yetişmiş dünya çapında ünlü bilginlerin telif ve tercüme eserleri halkın istifadesine su- nulmuştur. Bu nedenle Kâşgar, Türk İslam âleminin önemli kültür ve eğitim merkezlerinden biri hâline gelmiştir. Çin işgali sonrasında da Kâşgar, Çin ordusunun bir garnizonu konumuna geçti. Buna rağmen Kâşgar Doğu Türkistan’da Müslümanların bir direniş merkezi haline geldi. Öte yandan XX. yüzyılın ilk yarısında Kâşgar entelektüelleri, tüm Türkistan’ı kaplayan Cedidcilik hareketi, Etno-Milliyetçilik, Pan-Türkizm ve İslami yönetim (şeriat) şeklini savunan, yeni düşünce biçimlerinin yayılmasında önemli rol oynadı. Yine Kâşgar, Türkistan coğrafyasında Cedidcilik ha- reketi sonucu mekteplerin açıldığı ilk kentler arasında yer aldı. Bununla beraber Türkistan ve Asya topraklarında ilk matbaaya ev sahipliği yapması sebebiyle, devrimci ve yenilikçi bir yapıya sahipti. Çin Halk Cumhuriyeti, Kâşgar’ın önceki yöneticilerinden daha asimilasyonistti ve bugün Kâşgar Çin’in iç kısmındaki kasabalardan çok daha farklı bir görünüme sa- hiptir. Daha önceleri nüfus oranı itibarıyla %5 olan Han Çinlileri, %40’a çıkarıldı ve bu sayı günümüzde giderek artmaktadır. 2000’lerin başlarında Orta Asya’nın en iyi korunmuş modern öncesi kent çekirdeklerinden birini temsil eden Kâşgar, dar sokakları, alçak tuğla ve kerpiç avlu evleri ile tarihi ve turistik bir değere sahipti. Ancak 2009'dan itibaren Çin; eski şehri tasarlanmış kopya yapılarla değiştirdi. Böylece Kâşgar hem demografik hem de kültürel asimilasyonlar sonucu, “kültürel bir soykırıma” maruz kaldı. Buna rağmen Tarım Havzası’nın en etkileyici İslam mimarisinin örneği Kâşgar’da bulunmaktadır. Kâşgar geçmişte Çin ile Batı ülkeleri arasındaki İpek Yolu üzerinde kurulmuş önemli bir ticaret merkeziydi. Günümüzde ise daha çok el sanatları, pamuklu ve ipekli kumaş dokumaları, halıcılık ile deri işlemeleriyle ön plana çıkmaktadır. Tarihi, kültürel ve siyasi olarak önemli bir merkez olan Kâşgar, dâhil olduğu Türkistan, İran’ın Horasan bölgesinden başlayarak Kuzey Afganistan, Pamir ve Hindu- kuş-Kunlun (Karanlık) Dağları’nın kuzey eteklerinden, Çin’in Tun-Huang bölgesine kadar uzanan, oradan Man- çurya’nın batısına ulaşan, Moğolistan’la birlikte Güney Si- birya’nın tamamını içine alan, batıda Ural Dağları ile Volga Irmağı’nın Hazar Denizi’ne ulaştığı noktaya kadar devam eden geniş bir alana denmektedir.