Piyasalar

Zalımon'un Sistemi ve Sadullahların İsyanı!

Punto:
Müslüman Türk toplumunda her bir birey, faizin haram olduğunu çok iyi bilir ve her zaman da faize karşı olduklarını ifade ederler. Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de; "Ey iman edenler! Faizle iştigal etmeyin. Eğer faizle iştigal etmeye devam ederseniz Allah ve Resulü ile savaş halinde olduğunuzu iyi bilin" (Bakara:279) diye emrediyor. Genel olarak şu sebeplerden dolayı karşı olduklarını ifade ederler; - Faiz haramdır. - Kurtuluş değildir - Allah ve peygamberine harp açmak gibidir. - Faizin azı da çoğu da haramdır - 40 türlü belanın sebebidir - Helal ticarete haram karıştırmaktır. - Yediğimiz helal lokmaya haram katmaktır. - Enflasyon yükselir. - Fakirlik sebebidir - Daha fazla borca ve faize köle oluruz. Bunlar her zaman duyduğumuz klasik sözlerdir. Faiz neden haramdır ve faizle iştigal edenler neden Allah ve resulüne karşı harp açmış sayılırlar ? Faizin bu ilahi emir ile haram olduğunu herkes çok iyi biliyor. Ama niye, neden ve niçin haram olduğunu bilmiyor. Faiz; ekonomiye, siyasete, tarıma, topluma, aileye, ülke güvenliğine ve Allah'a iyi bir kul olmaya zarar verdiği için haramdır. Özetlersek; İnsanın yaşaması için ne gerekiyorsa onların bütününe zarar verdiği için haramdır. Bu durumda faizle mücadele etmek her Müslümana farzdır. Ama, bu mücadele "faiz haramdır, faize karşıyım" demekle başlamaz. Faizle mücadele etmeliyim diye karar verip gücünün yettiğince çalışmakla başlar. Bunun yolu da önce mevcut ekonomimizde uygulanan para-kredi-faiz ve bankacılık sisteminin nasıl çalıştığını bilmekle başlar. Bu yazımızda bunu anlatacağım size.. Bunu da bir hikaye üzerinden yapmak istiyorum. Hikayemiz ıssız bir adada başlıyor Five Star adındaki bir yolcu gemisi, okyanusta beklenmedik bir fırtınaya tutulur. Deniz koca gemiyi yutar. Sadece beş kişi kurtulmuştur. Küçük bir sandal ve birkaç parça eşya ile bitkin bir şekilde bir adaya ulaşırlar. Ada, bolluk ve bereket adasıdır. Yollar, çevre düzenlemesi ve bahçeler derken yavaş yavaş adaya yerleşmeye başlarlar. Herkes çalışır, üretir, tüketir. Aralarındaki alışverişi takas yoluyla düzenlerler. Ancak takasın, yani malın diğer bir mal ile değiştirilmesinin uygun olmayan birçok yönü vardır. Bir gün sahilde, uzaktan küçük bir kayığın gelmekte olduğunu görürler. Kayıkta Zalımon isminde bitkin bir insan vardır. Zalımon'un gemisi batmış sadece kendisi kurtulabilmiştir. Yanında da, “- Sadece özel eşyalarım var !” dediği kapalı bir sandık vardır. Ada sakinleri ona başlarından geçenleri ve yaptıklarını anlatırlar. Zalımon: “- Ben memleketimde banka işletiyordum. Özel eşyalarımın bulunduğu şu sandıkta altın ve kağıt- kalem var...” der ve bunların da bir para sistemi yerleştirmek için yeterli olduğunu söyler. Ada halkı da Zalımon'a bir ev birde işlerini yürütecek bir ofis yaparlar. Ada sakinleri Zalımon ile birlikte hesap yaparak adadaki ticaretin yaklaşık 1000 lira ile yürütülebileceğine karar verirler. Zalımon da kişi başı 200 lira hazırlar ve ada sakinlerini toplayarak; “- Arkadaşlar bu para altını temsil eder. Altının sahibi de benim. 200'er lira olarak size borç vereceğim. Bu kullanım karşılığında paranın kirası (payı) olarak bana yıllık %7 faiz vereceksiniz...” der. Para ile birlikte adadaki ekonomi canlanır ama çok uzun sürmez. Mesela Sadullah'ın işleri iyi gitmemiştir. Yıl sonunda 200 lirayı 14 lira faizi ile birlikte geri vermesi gerekmektedir ancak bu kadar parası yoktur. Bu para sistemi ile ilgili bir terslik hissederler. Zalımon sisteme toplam 1000 lira vermiş ve geriye toplam 1070 lira istemektedir. Tüm ada sakinleri paranın hepsini geri verseler 1000 lira yapar. 70 lira her halükarda eksik kalacaktır. Adadaki toplam para olan 1000 lira, kendi kendine 1070 lira olmaz. Hep birlikte Zalımon'a gider ve durumu izah ederler. O da, “- Ben sizden ana parayı geri istemiyorum ki! 14 liralık faiz borcunuzu ödeyin yeter...” diyerek onları ikna eder. Zalımon düzenli olarak faizlerini alır. Her geçen gün, faizlere verilmek üzere, piyasadan para çekilmektedir. Her şey pahalılaşır ve adada hayat çekilmez olur. Ada halkı tekrar bir araya gelerek bankerleri Zalımon ile görüşmeye karar verirler. Zalımon; “- Bendeki altın daha fazla para basmaya yeterlidir. Size tekrar 200'er lira hazırlayıp vereyim. Borcunuz artacak ama gelirleriniz de artmış olacak...” diyerek bir kez daha herkesi ikna eder. Sadullah, kurulduğundan beri bu para sistemindeki gariplikleri takip edip olayın ne olduğunu anlamaya çalışmaktadır. Sadullah bir uzun uzun düşünür ve aklına şunlar gelir. - Para, semboldür, mal değildir. Faiz ise sistemdeki parayı mal haline getiriyor. Çünkü faiz, sistemdeki paranın asıl fonksiyonunu yani 'ölçü ve değişim aracı' olma özelliğini bozuyor. Sistemdeki parayı rakam olarak çoğaltmasına karşın, alım gücünü azaltıyor... "Tamam işte buldum" der... Sadullah işi çözdükten sonra hemen ada halkını toplar ve onlara içinde bulundukları borca dayalı zulüm düzenini heyecanlı bir şekilde izah etmeye başlar; - Başlangıçta herkesin 200 lirası yani kredisi vardı. Biz ne kadar alış veriş yaparsak yapalım adadaki toplam para miktarı değişmez; 1000 lira. Halbuki, geri faiz ödersek, mal ve hizmet azalmamasına rağmen bunu temsil eden para miktarı azalıyor. Azalan paranın miktarına karşın yeni para yani yeniden borç alıyoruz. Bu böyle sürüp gidiyor. Para miktarı zenginlik artışından her zaman fazla oluyor. Faiz sisteme girdiği anda, para miktarı, mal ve hizmetler artsa da artmasa da artıyor! Halbuki para miktarını zenginlik arttıkça arttırmalıyız ki mal ve hizmetler toplum içinde dönebilsin. Para, bir avuç insanın etrafında dolaşan bir devlet haline gelmesin. Böylelikle Zalımon'un sistemi ile Bereket Adası'nda adeta bir köleleşme sürecinin yaşanmakta olduğunu anlarlar. Oyunu bozan Sadullah, Zalımon'dan içinde altın bulunan özel kasayı açmasını ister. Kasayı zorla olsada açarlar. Birde ne görsünler. Kasada altın yoktur ve sadece ağırlık yapsın diye çakıl taşları ile doldurulmuştur. Sadullah: "- Bu tuzağı kurmak için altın olmasına gerek yoktu. Bunun için bizi inandırması yeterliydi..." der ve ada halkına gösterir. Bereket Adası sakinleri, çok geçmeden, bir geminin dikkatini çekerek kurtulurlar. Ama gerçek kurtuluşları, aldıkları büyük ders ve faizin ne büyük bir bela olduğunu öğrenmeleridir. ... Bu yazımızda mevcut Bankacılık sisteminin ve buna bağlı olarak da para-kredi sisteminin nasıl işlediğini ve köle ettiğini en basit biçimde anlatmaya çalıştım. Küresel finans elitlerin dizayn ettiği bankacılık para ve kredi sisteminin nasıl çalıştığını anlatan ve Oscar'lık kısa bir film olabilecek bu hikaye, İktisat Hareketi kurucusu ve başkanı Prof. Dr. Mete Gündoğan'nın “Faiz Tuzağı” adlı kitabından alıntılanmıştır. Umarım ki Türkiye'de uygulanan bankacılık sisteminin nasıl çalıştığını ve sebep olduğu kötülükleri bir nebze olsun anlatabilmişimdir. Bundan sonra yapılması gereken, faiz sistemi ile mücadele edecek Sadullahlar'ın sayısının artırılmasıdır. Sadullahlar artarsa küresel Finans sisteminin Dizayn ettiği faiz Sistemi'nin de sonu mutlaka gelecektir. Vesselam Sadi Özgül