Piyasalar

Yerel Seçimler

Punto:
Yerel seçimlerde Cumhurbaşkanlığı sistemi de oylanmış olacak. 24 Haziran’dan beri hiçbir şey doğru gitmiyor. Aksi söylense de ülkede tek bir iktidar odağı var. Bütün kurumların içi boşaltıldı. Yargı -iktidara rağmen- karar verebilecek özgürlüğe sahip değil. Bu durumda yapılması gereken yerel seçimlerde başarıya odaklanmaktır. 24 Haziran’da iktidar partisi yüzde 40 civarında oy aldı. Meclis çoğunluğunu ancak MHP’nin desteği ile elde edebiliyor. Yerel seçimlerde, oylarının biraz daha aşağı çekilmesi bugünkü şişik egolu, tepeden bakıcı siyasetine çeki düzen vermesine neden olacaktır. Bu bakımdan bu seçim 24 Haziran seçimleri kadar önemlidir. Muhalefetin -kazanmaya odaklı- bir aday seçimi yapması gerekir. Ne yazık ki ülke gerçeklerine rağmen böyle bir hassasiyetin varlığından söz etmek mümkün değil. Söz gelimi, adı geçen adaylar içinde Mansur Yavaş, Ankara’da seçimi alabilecek kişilerin başında geliyor. Bunu geçmişte ispat etti. Kazandığı iddia edilen bir seçim alicengiz oyunları ile elinden alındı. Bu defa vatandaşın karşısına sadece muhalefetin ortak adayı olarak çıkmayacak aynı zamanda -hakkı yenilmiş- bir siyasetçi olarak çıkacak. Geçen seçime göre Yavaş bugün daha avantajlı bir konumda. Bu gerçeğe rağmen muhalefet bir türlü Yavaş’ın adını ortak aday olarak açıklayamadı. Çünkü, bu adam seçim kazanırsa koltuklarımıza kadar uzanacak bir tehlike söz konusu olur mu endişesi var. Belli ki bazıları için kişisel konumlar -ülke ve milletin geleceğinden- daha önemli. Şahsi hesapların milli menfaatlerin üzerine çıktığı yerde başarı gelmez. Üstelik bu işler uzadıkça seçmenin motivasyonu da bozulur. Kazanma hırs ve heyecanı yerini karamsarlığa bırakır. Medya’ya yansıyan ve yansıtılanlara bakılınca Cumhur ittifakının daha derli toplu ve daha dikkatli hareket ettiği görülüyor. Bunun nedeni iki partide de konuşanların çok az olması, meselenin sadece liderler tarafından kamuoyuna aktarılmasıdır. Oysa millet ittifakında böyle bir dikkat yok. Özellikle CHP’de o kadar çok insan konuşuyor ki, ortaya uzlaşması, anlaşması mümkün olmayan iki parti profili çıkıyor. Her kafadan bir sesin çıktığı yerde, bir uzlaşma olacaksa da olmayacak hale gelir. Dünyada ekonomik krizlere en güçlü partiler bile dayanamamış ,eriyip gitmişlerdir. Bugün çok ciddi, çok derin bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Türk insanı eti, sebzeyi, yakıtı, elektriği, doğalgazı milli geliri Türkiye’nin dört katı daha yüksek olan ülkelerden daha pahalıya tüketiyor. Sokaklar işsizlerle dolu, buna rağmen ülkeyi yönetenler kendi lükslerinden vaz geçmiyor. Şirketler kapanıyor, iflaslar artıyor, her gün Konkordato kararları alınıyor ama yazlık-kışlık saraylar yapılmaya devam ediyor. Muhalefet daha bu krizin israftan, yolsuzluktan, kötü yönetimden kaynaklandığını bile doğru dürüst millete anlatamadı. Çünkü, iç kavgalar, kişisel çatışmalar toplumsal sorunları ikinci plana bıraktı. Başarı için bütün şartlar hazır, ama bunu gerçekleştirmek için milletim benden önce gelir diyen bir duyarlılığın olması lazım.