Piyasalar

Vahiy ve Hayat

Punto:

Hakkı anlatan Kur’an-ı Kerim’i anlamak, iman ile küfür, İslami ile gayr-i İslami, batıl ile hak arasındaki çatışmada anca etkin rol almakladır.

Bizler salt Kur’an’ın mesajını kabul edip, tüm insanları bu mesajı kabul etmeye çağırdığımızda ve Kur’an’ın hidayeti üzerine hareket ettiğimizde Allah’ı ve Resullerini anlayabiliriz. Ancak bu şekilde Kur’an’ın vahiy edildiği dönemlerde olanları anlayıp, onların tecrübelerinin benzerini edinebiliriz.
O dönemde yaşanan; Mekke, Taif ve Habesistan’da karşılaşılan olayların benzeriyle karşılaşabiliriz. Allah Resulünü ve Ashab-ı Kiram’ı daha iyi anlayabiliriz. 
Ebu Cehil gibi İslam düşmanlarıyla, İbni Übeyy gibi münafıklarla, Kurayza oğulları gibi arkadan vuranlarla karşılaştıkça Allah’ın mesajını kavrarız. İşte o zaman Kur’an’da bahsedilen insan tiplerini gerçek manada tanınmış oluruz. 
Kur’an ne kolayca okunacak bir soyut teori ve fikirler kitabı, ne de ancak üniversite ve manastırda incelenebilecek teoloji (ilahiyat) kitabıdır.
O, insanları bir hayata davet etmek için gönderilmiş bir kitaptır. Doğrusu, bu Kitap kendisine uyanların elde edebilmelerine yönelik bilgiler ve onlar tarafından anlaşılacak yönlendirmeler içerir.
Bu nedenle bizler Kur’an’ın gerçek anlamını kavrayabilmek için hayata atılmalıyız. Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi yumuşak ve sakin birinin sessizliğinden çıkıp İslam hareketini başlatmasının ve karşı çıkanlarla çatışmalar yaşamasının sebebi ne olabilir ki?
Vahyin hedefi: Doğru yola girmemiz, cahilliğimiz nedeniyle yüz çevirdiğimiz hidayete ulaşmaktır.
Vahyin amacı: Gerçeği anlatmak, Allah ile ilgili yanlış anlamaları ortadan kaldırmaktır. Kafalara hakkı işlemek, insanları kötü davranışların sonucu ile uyarmaktır. Tüm insanlığı doğru yola iletmektir.
Vahyin içeriği: Akidevi gerçekler, iman ilkeleri, insanın yeryüzündeki hayatını düzenlemesi için kurallar, ahiretle ilgili açıklamalar vardır.
Kısacası; hayatımızı ve düşüncelerimizi kuşatabilecek anlam düzeyleri vardır.
Kur’an bir şifadır. Sadece okuyarak değil, ferdi, gerekse toplumsal hayatta bütünüyle uygulanarak şifa verir. 
Kur’an bir evren bilimidir. İnsan sevgisidir. İnsanlık tarihidir. Kendisiyle insanların hükmetmesi için gönderilmiş hukuktur.
Belli bir topluluk ve zaman için değil, dün de bugün de her insan için geçerli hayat ilkelerini ve uygulanması gereken hükümleri içerir.
Her Müslümanım diyen kişi bilmelidir ki, söylediklerinden, yaptıklarından sorumlu tutulacaktır. Hak Teala buyurur ki; “Bilgi sahibi olmadığın bir konuda konuşma. Sende olan dinleme, görme, (Basiret) ve gönül özellikleri ondan sorumlu tutulmanı gerektirir.” (İsra Suresi 17/36) 
İftira atanın şahitliğinin kabul edilmediği de bilinmelidir. Zira iftira üzerine Rabbim “İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Nur Suresi 24/19) buyurmuştur.
Allah’ın vahyini anlama gayreti içinde olmamız ancak namaz ve sabırla Rabbimize yönelmekle ve  kulluk görevlerimizi yapmakladır.
Apaçık beyyine gelinceye kadar ayrılığa düşmeyeceğimiz gerçeğini Hak Teala “Ehl-i kitaptan kafir olanlarla müşrikler kendilerine o beyyine gelinceye kadar çözülecek değillerdir. 
Beyyine, yani Allah tarafından bir elçi ki tertemiz sayfalar okur. O sayfalarda sağlam hükümler olur. Kendilerine kitap verilenler, kendilerine beyyine (elçi) gelinceye kadar bölünüp parçalanmazlar.
Onlara sadece şu emir verilmiştir: “Doğrudan doğruya yalnız Allah’a boyun eğerek O’na kul olun, namazı sürekli kılın ve zekatı verin. İşte sağlam din budur.” (Beyyine Suresi 98/1-5) olarak vahyin sayfalarında yer alır.
Kur’an’ı Kerim’i okuyan bizler de ehli kitap olduğumuzu unutulmamalıyız. Müşriklerden olmamak için “ben Müslümanlardanım” dememiz asla yeterli değildir.  
Kendilerine kitap verilen bizler bu ayete kulak vermeliyiz. Rabbim Allah’ın vahyini anlatan kişiler gelinceye kadar parçalanılmayacağını söylemiştir. Parçalananlardan olmamak için Allah’a boyun eğmeli, elçilik görevini yapmalıyız. Zira hakkı ve sabrı tavsiye etmeyenlerin helak olacağı Asr suresinin konusudur. 
 Sadece O’na kulluk yapma ve O’nu memnun etme gayreti içinde olunmalıyız. Günde beş defa Hakkın huzuruna gidip, biatımızı tazelenmeliyiz. Zekatlarımızı verilmeli, maddi ve manevi güçsüzlere yardım edilmeliyiz. Gülümsemenin sadaka olduğu unutulmamalıyız. Kin besleyenlerin kalbinin kararacağını da unutulmamalıyız.
Hasılı Kelam: Hakkın Hak dinine ancak bu şekilde girildiği fark edilmeliyiz.
“..Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanıp güvenmiş olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı bir kin oluşturma; 
Rabbimiz! Şüphesiz sen çok şefkatlisin ve ikramı bol olansın.” (Haşr Suresi 59/10)

ASİYE TÜRKAN