23 HAZ 2025
Piyasalar

Türkiye'nin Enerji Güvenliği ve Jeopolitik Denge Politikası

Punto: 18px12px

Jeopolitik ve enerji stratejileri ekseninde PKK'nın silah bırakma kararı almasının nedenleri
Değişen jeopolitik koşullar, birçok üst düzey Türk yetkilisinin, İç ve dış güvenlik tehdidini oluşturan PKK çatışmasını
giderek uzamasının yol açtığı siyasi, kilturel, ekonomik ve askeri nedenlerden dolayı daha fazla yük görmesine neden
oldu.

Ankara'ya göre reelpolitik açıdan bu çatışma; ülkenin kaynakları için bir yük, Washington ve Avrupa ile olan
ilişkilerde bir gerginlik kaynağı ve İran, Rusya ve İsrail gibi bölgesel rakiplerin Türkiye'nin hedeflerini engellemek
için kullanabileceği bir zaaf oluşturuyor.

Türkiye Basra Körfezine ulaşmak istiyor
Ankara’nın güneydeki vizyonu artık gizli saklı değil. Türkiye, Suriye ve Irak’ta artan nüfuzu aracılığıyla, Basra
Körfezi’ne kadar uzanacak bir koridor inşa etmeye çalışıyor. Ancak bu yol, güllük gülistanlık değil. Bölgedeki
çatışmalar, yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda jeopolitik ve ekonomik hamleleri de sekteye uğratıyor. Türkiye,
bölgeye barış ve istikrarın hâkim olması hâlinde, Bağdat ile ilişkilerini daha sağlam bir zemine oturtarak, Güney
Irak’ta inşası süren Grand Faw Limanı’nı karayolu, demiryolu ve nihayetinde bir petrol boru hattı vasıtasıyla
Anadolu’ya bağlamayı hedefliyor.

Grand Faw Limanı, Irak’ın en güney ucu olan Faw Yarımadası'nda, Arap Körfezi'nin (Basra Körfezi) kuzeyinde yer
alıyor. Bir başka deyişle, Irak’ın denizle kucaklaştığı son nokta. Bu liman, sıradan bir altyapı projesi değil; aksine,
bölgenin çehresini değiştirmesi beklenen devasa bir stratejik yatırım. Proje tamamlandığında, Ortadoğu’nun en büyük
limanlarından biri olacak ve Al-Faw ilçesini uluslararası bir ticaret ve lojistik merkezine dönüştürecek.
Irak açısından bu liman, yalnızca ekonomik değil, stratejik de bir dönüm noktası. Çünkü bu, ülkenin ilk gerçek açık
deniz limanı olacak. Diğer limanlar, tatlı su kanalları ve nehir ağına bağımlıyken, Grand Faw doğrudan derin sulara
(19.8 metreye kadar) açılacak ve dev yük gemilerini ağırlayabilecek kapasiteye kavuşacak. Bu yönüyle, Irak’a
yalnızca ekonomik kalkınma değil, enerji ve lojistik üstünlük de kazandıracak. Faw Limanı çevresinin sanayi ve
ihracat bölgesine dönüştürülmesiyle, Irak genç iş gücü için de bir cazibe merkezi haline gelecek.
Türkiye’nin bölgedeki asıl niyeti ise enerji güvenliği üzerinden jeopolitik ağırlığını artırmak. Burada önemli bir başka
parametre devreye giriyor: PKK’nın silah bırakma süreci. Bu karar, yüzeyde iç politik dinamiklerle açıklansa da, esas
itibarıyla çok daha derin ve çok katmanlı. Terör örgütünün silah bırakması, sadece Türkiye’de huzur ikliminin tesis
edilmesine hizmet etmiyor; aynı zamanda Türkiye’nin güneyden, enerji yollarının kilit halkası hâline gelmesine de
zemin hazırlıyor.

Zira enerji, çağımızın yeni diplomasi dili. Türkiye, Batı’ya enerji taşımada bir kavşak ülke olma iddiasını korumakla
kalmıyor, bunu Güney Irak’tan Basra Körfezi’ne kadar uzanacak yeni bir stratejik eksenle güçlendirmek istiyor. “Su
uyur, düşman uyumaz” misali; bu projeye karşı çıkacak çok aktör var. Ancak Ankara, dümeni kırmadan yol almakta
kararlı. Ve bu sefer, eldeki kartlar çok dikkatli oynanıyor.

Enerji Güvenliği ve Jeopolitik Denge:
Ortadoğu, küresel enerji mimarisinde sadece bir kaynak havzası değil, aynı zamanda enerji güvenliği krizlerinin
merkezidir. Bu tabloda Türkiye; doğu ile batı arasında, kuzey ile güney arasında konumlanmış stratejik bir transit ülke
olarak öne çıkmaktadır. Özellikle Hazar, Orta Asya ve Ortadoğu’dan çıkan petrol ve doğal gazın Avrupa’ya
ulaştırılmasında Türkiye, jeopolitik açıdan kritik bir eşiktir.
Bu bağlamda, Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) gibi projeler yalnızca ekonomik yatırım değil;
güvenlik, diplomasi ve bölgesel denge açısından da stratejik altyapı hamleleridir. Ancak enerji taşımacılığı, sadece
teknik bir mesele değildir. Güzergâh üzerindeki güvenlik riskleri, enerji hatlarını jeopolitik kırılganlıkların doğrudan
hedefi haline getirir. Nitekim PKK’nın yıllar içinde gerçekleştirdiği sabotaj eylemleri, bu kırılganlığın pratikteki
tezahürüdür.
Günümüzde dillendirilen “PKK silah bırakıyor” söylemi, salt bir iç güvenlik gelişmesi olarak okunmamalıdır. Aksine
bu adım, Türkiye’nin enerji güzergâhlarının güvenliğini uluslararası yatırımcılar nezdinde teminat altına alma
stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Enerji yatırımı, istikrar ortamı olmadan sürdürülebilir değildir. Bu
nedenle Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda sağlanacak kalıcı güvenlik, sadece terörle mücadelede değil, enerji
diplomasisinde de çarpan etkisi yaratacaktır.

PKK’nın silah bırakma yönündeki adımı, iç siyaset zemininde bir yumuşama arayışını çağrıştırsa da esas itibarıyla
bölgesel enerji güvenliğine dair daha büyük bir resmin parçası gibi görünüyor. Enerji koridorlarının korunması,
yalnızca fiziki güvenlik tedbirleriyle değil; bölgesel aktörlerin denkleme dâhil edildiği daha büyük stratejik
uzlaşmalarla mümkündür. Bu noktada Ankara’nın attığı adımlar, sadece içeride değil, aynı zamanda Bakü’den
Viyana’ya uzanan enerji denkleminde de dikkatle takip edilmektedir.

İçsel ve Dışsal Dinamikler: PKK’nın Silah Bırakma Sürecine Giden Yol
PKK'nın silah bırakma kararı, öyle durduk yere, gökten zembille inmemiştir. PKK'nın silah bırakma kararı, bir gece
rüyası değildir; uzun süredir örülen bir gerçeğin dışa vurumudur. Bu kararın ardında hem iç hem dış dinamiklerin
örümcek ağı gibi örüldüğü karmaşık bir süreç yatmaktadır.
Her şeyden önce Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve güvenlik bürokrasisinin kırsalda ve sınır hattında yürüttüğü nokta atışı
operasyonlar, örgütün hareket kabiliyetini adeta felce uğratmıştır. Kısacası, dağ taş örgüte dar geldigi gibi sığınacak
mağara falan da kalmamıştı.
Bölge halkı, artık terörün maliyetini omuzlamak istememekte; toplumsal hafızasında derin yaralar açan şiddet
sarmalına mesafeli durmaktadır. Kürt seçmen nezdinde, silahlı mücadelenin meşruiyeti ciddi ölçüde aşınmış,
toplumsal beklentiler siyasal çözüm eksenine kaymıştır. “Bu filmi çok izledik” şeklindeki halk dili, aslında yıllar süren
çatışmaların yarattığı bıkkınlığın ve çözüm arayışının veciz bir ifadesi değil de nedir ?
Özellikle 2000’li yılların başında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidara gelişiyle birlikte, devletin terör sorununa
yönelik daha müzakereci ve reform odaklı bir strateji benimsemesi, PKK açısından siyasî çözüm eksenli sürece dâhil
olmayı adeta zorunlu hâle getirmiştir.
Ne var ki her baharın bir sonu, her çözüm arayışının da sınandığı kritik eşikler vardır. 2013’te umut vadeden çözüm
süreci, PKK’nın sahadaki provokatif hamleleri, şehirlerde hendek kazıp halkı çatışmaların ortasında bırakması ve
kamu düzenini hedef alan eylemleriyle 2015 yılında akamete uğramıştır. Silahları bırakmak yerine yeniden şiddeti
tercih eden örgüt, süreci sabote eden asıl aktör olmuştu.
O tarihten itibaren yalnızca Türkiye değil, bölgeyi kuşatan jeopolitik dengeler de köklü bir dönüşüm geçirmiş;
uluslararası aktörlerin pozisyonları kayda değer biçimde farklılaşmıştır.
Batı'nın IŞİD tehdidini gerekçe göstererek YPG’yi sahada etkin bir araç olarak desteklemesi, PKK'nın Suriye’deki
uzantılarını güçlendirmiş, buna karşın Türkiye içindeki konvansiyonel yapısını zayıflatmıştır. Böylece örgüt, dışarıda
büyürken içeride küçülmüştür.
ABD ve Avrupa’nın YPG üzerinden yürüttüğü vekâlet savaşı, zamanla bölgesel dengelerin değişmesiyle çelişkilerle
dolu bir hale gelmiş, Batı'nın desteği de artık pamuk ipliğine bağlı kalmıştır. PKK'nın uluslararası arenadaki
yalnızlaşması, içeride ise taban kaybı yaşaması, silahlı mücadelenin sürdürülebilirliğini sorgulatır hale getirmiştir.
Kürt halkının önemli bir kesimi artık “akan kan dursun” diyerek yalnızca güvenlik kaygılarını değil, aynı zamanda
sosyoekonomik geleceğini ve toplumsal huzur beklentisini de dile getirmektedir. Zira uzun yıllardır süregelen çatışma
ortamı, bölgedeki ekonomik kalkınmayı sekteye uğratmış, özel sektör yatırımlarını caydırmış ve genç nüfusun
istihdam olanaklarını daraltmıştır. Eğitim, kültür ve sosyal yaşam alanları sürekli güvenlik baskısı altında şekillenmiş,
bireysel potansiyeller bastırılmıştır.
Şiddet sarmalı, yalnızca güvenlik güçlerini değil, doğrudan sivil hayatı da hedef almış; köylerin boşalmasına, kentlerin
demografik yapısının bozulmasına ve iç göçün hız kazanmasına neden olmuştur. Tüm bu tahribat, hem bölge halkında
hem de örgütün kendi kadrolarında “silahlı direnişin artık sürdürülemez olduğu” yönünde bir kanaatin oluşmasına
zemin hazırlamıştır.
Bu süreçte göz ardı edilmemesi gereken bir diğer gerçek ise, Türk devlet aklının tarihsel süreklilik gösteren “birlik
içinde farklılıkları yaşatma” ilkesidir. Kadim devlet geleneği, Anadolu coğrafyasındaki çok kültürlü yapıyı koruyarak,
toplumsal uzlaşıyı merkeze alan politikalar üretmeyi esas almıştır. Dün Selçuklu’da, Osmanlı’da nasıl ki farklı
etnisitelerle ortak bir yaşam tesis edildiyse, bugün de Cumhuriyet, çatışmayı değil, ortak vatandaşlık bağını esas alarak
bu sorunun çözümüne kapı aralamaktadır. Neticede, artık dağın diliyle değil, siyasetin diliyle konuşmanın vakti
geldiği yönündeki sesler, hem içeriden hem dışarıdan daha güçlü şekilde duyulmaktadır.

Uluslararası Perspektif ve Stratejik Adımlar
PKK'nın silah bırakma kararı, aynı zamanda bölgedeki diğer aktörlerin ve uluslararası toplumun yaklaşımlarını
şekillendiren bir faktördür. ABD, uzun süredir Türk-Kürt diyaloğunun ve PKK çatışmasının sona erdirilmesini teşvik
etmektedir.
Washington, PYD/YPG'yi, Türkiye’nin güvenlik endişelerini gözeterek çözüm sürecine dahil etmeye çalışmaktadır.
Bu bağlamda, PKK’nın silah bırakması, Türkiye ile ABD arasında enerji ve güvenlik politikalarına dayalı işbirliğini
güçlendirebilir. ABD'nin çıkarları doğrultusunda, PKK'nın Suriye'deki varlığının sona erdirilmesi, Türkiye ile işbirliği
fırsatlarını arttıracak ve Suriye'nin yeniden inşasında Türkiye'nin rolünü pekiştirecektir.
Yeni Enerji Koridorları ve Türkiye'nin Stratejik Konumu

Türkiye’nin bölgedeki askeri ve diplomatik varlığı, yeni enerji projelerinin güvenliği için kritik önem taşımaktadır. Bu
bağlamda, Hindistan'ı Körfez ülkeleri ve Avrupa'ya bağlayacak Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru
(IMEC) gibi projeler, Türkiye'nin dışlanmasını gözler önüne sermektedir.
Bu projeler, Asya, Orta Doğu ve Avrupa arasındaki ticaret bağlantılarını güçlendirerek ekonomik kalkınmayı teşvik
etmeyi amaçlasa da, Türkiye'nin coğrafi ve jeopolitik konumu göz önüne alındığında, Türkiye'nin bu projelerdeki
yerinin güçlendirilmesi gerektiği aşikârdır. Türkiye'nin, Irak üzerinden enerji ve ticaret hatlarını güçlendirme çabaları,
bu stratejik yönün önemini ortaya koymaktadır.

Gelecekteki Adımlar
PKK’nın silah bırakma kararı, bölgedeki enerji projelerinin güvenliği ve Türkiye'nin jeopolitik rolü açısından kritik
bir dönemeçtir. Enerji güvenliği, bölgesel istikrar ve uluslararası işbirliği, bu sürecin gelecekteki yönünü
belirleyecektir.
PKK’nın silah bırakma kararı, sadece içsel faktörlerden değil, aynı zamanda enerji stratejilerinin ve bölgesel güç
dinamiklerinin etkisiyle şekillenmiştir. Türkiye'nin enerji hatları üzerindeki stratejik kontrolü ve bölgedeki askeri
varlığı, büyük enerji projelerinin güvenliğini sağlayacak önemli unsurlar olarak öne çıkmaktadır.
Ancak, bu sürecin kalıcılığı, yalnızca PKK'nın kararına değil, Türk devletinin ve bölgedeki diğer aktörlerin
tutumlarına da bağlıdır. Bu bağlamda, bölgesel istikrarı sağlama yolunda atılacak adımlar, Türkiye’nin jeopolitik
gücünü pekiştirecek ve enerji stratejilerinin güvenliğini artıracaktır.

Gerekçeli Kaynakça
https://www.geopoliticalmonitor.com/turkish-kurdish-conflict-at-a-turning-point-whats-next/                         https://iari.site/2025/03/27/between-repression-and-reconciliation-turkiyes-kurdish-dilemma/
https://www.nytimes.com/2025/02/28/world/middleeast/turkey-pkk-peace-deal-ocalan-erdogan.html
https://carnegieendowment.org/emissary/2025/03/turkey-pkk-disarm-disband-impact-explainer?lang=en
https://baib.gov.tr/files/downloads/PageFiles/c45ce926-d5aa-ec11-a90d-000c29511bae/Files/ek-1.pdf
https://www.euronews.com/2025/02/28/what-does-ocalans-call-for-the-pkk-to-lay-down-arms-mean-for-turkey
https://www.crisisgroup.org/europe-central-asia/western-europemediterranean/turkiye/promising-route-peace-turkiyes-pkk-
conflict
https://www.atlanticcouncil.org/blogs/turkeysource/the-impact-of-the-pkk-leaders-call-to-disarm-will-depend-on-how-regional-
power-balances-unfold/