Piyasalar

Türkiye'deki Beka Sorunu

Punto:
Anladığımız ve bize ifade edildiği kadarıyla son 3-4 senedir, özellikle de seçim sath-ı mailine girildiğinde; “Türkiye’nin beka sorunu var aman ha” denildiğine göre “Beka Sorunu” vardır. Başkan ve başkanın avukatı! tarafından son yıllarda; “Türkiye’nin bir Beka Sorunu vardır” deniliyorsa, bize de söylenenlere inanmak düşer değil mi? “Biz ne bilek dostlar büyükler bilir!..” Ancak bu beka sorunu, 10 yıl evvel yoktu. 20-30-50 yıl önce de yoktu. Ya da kamuoyu ve devlet büyükleri tarafından dillendirilmemişti. Elbette her devletin bekası ile ilgili kaygıları vardır. Türkiye’nin de her dönemde kaygıları ve aldığı tedbirler olmuştur. Demek ki bu dönemde kaygıların ötesinde, ülkemizin bekasını tehdit eden çok büyük sorunlar oluşmuştur. Peki, bu sorunlar niçin oluşur? Eğer Devlet iyi yönetilemiyorsa, ülke zayıf duruma düşürülmüş ise orada kaygının ötesinde, beka ile ilgili büyük sorunlar var demektir. Aslında bu bir itiraftır. “Türkiye’yi 18 yıldır yönetiyoruz, geldiğimiz noktada ülkemizin çok ciddi beka sorunları oluştu. Bu sorunları gidermek için bize destek olun” mu denmek isteniyor? Eğer destek vatandaştan isteniyorsa, vatandaşın yapacağı gayet basittir. Vatandaşın aklı karmaşık işlere ermez! Basit düşünür. Ülkeyi çeyrek asırdır yöneten kim? AKP… Peki bu AKP, ülkeyi yönetmeye başlamadan evvel sorun var mıydı? Hayır… O vakit vatandaş; “Madem AKP ülkeyi iyi yönetemiyor, yeni yeni sorunlar ortaya çıkıyor, onlar gitsin yönetebilenler, sorunları ortadan kaldırabilecek olanlar gelsin” şeklinde düşünmeyecek mi? Evet, Türkiye’nin beka sorunu vardır. Ülkeyi yönetenler ve destekçileri; “Beka sorunu vardır” diyorlarsa, hiç şüphesiz sorun vardır. Bunun anlamı, iktidarın ülkemizin güvenliği ile alakalı gerekli önlemleri alamıyor demektir. Alabiliyor olsaydı sorundan bahsetmek de mevzubahis olmazdı. Niçin Beka Sorunu Var? İyi yönetilmediğiniz, ülkeyi zayıf düşürdüğünüz dönemlerde, beka sorunu ciddi şekilde tehditkâr olur. Nasıl iyi yönetilmiyor? Bunu anlamak için; Selçuklu Devleti ile Osmanlı İmparatorluğunun, kuruluş ve yıkılış dönemlerine bakmak yeterlidir. Devletin ahlakı nedir? Adalet, ehliyet, liyakat ve dahi sadakattir. Yani bu vasıfların tamamı ahlak dairesinin içerisindedir. Peygamber Efendimiz; “Ben, ancak güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” buyuruyorlar. Adil olmayan insanların ahlakından bahsedilebilinir mi? Peki devleti yönetenlerin; ehliyetsiz, liyakatsiz ve sadakatsiz insanları önemli görevlere getirmeleri ne kadar ahlakidir? Amaç güzel ahlaktır. Güzel ahlakın özellikle devlet yönetiminde en güzel vasfı da adalettir. Demokrasi (yönetim sistemleri), hukuk, kanunlar da adaleti temin etmek üzere birer araçtır. Selçuklu da, Osmanlı da bu temeller üzerine kurulmuş ve küresel güç olabilmişlerdir. Bu değerlerden uzaklaşma yıkılmalarına sebep olmuştur. AKP kurulduğunda bu değerlere-temellere bağlı kalarak işe koyuldu. Ancak FETÖ örgütünü devletin içine musallat etmeye başladığı yıllarda görüyoruz ki; adalet, ehliyet, liyakat ve de sadakat ilkelerinden sapma meydana geldiğini ifade etmek sanırım yanlış değildir. AKP kuruluş ilkelerine bağlı kalsaydı, devlet ve millet bu denli zaafa uğratılmamış olurdu. Bakın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Binali Yıldırım malum İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığına aday gösterildi. Muhalefet partileri de dediler ki; “Eğer belediye başkanlığına aday isen, Meclis Başkanlığından ayrılman icap eder. Zira Meclis Başkanlığı itibarını seçimlerde kendine avantaj olarak kullanman doğru değildir. Seçimlerin eşit ve adil şartlarda yapılması adına adil olmak gerekir.” Peki, Meclis Başkanı Sayın Yıldırım ne diyor; "Hukukun olduğu yerde etik (ahlak) konuşulmaz. Hukuk devletinde hukuk konuşulur. TBMM Başkanlığı'ndan istifa etmeme konusundaki kararlılığımda değişiklik yok." Elbette ki İslam’ı referans olarak alan bir partinin ilk önceliğinin, kaynağı din olan Ahlaki-etik değerlerin olması beklenirdi. AKP’nin geldiği nokta burasıdır. Hukuk, adaleti sağlamak için vardır. Adalet de ahlakın önemli bir şubesidir. Milletin Bekası tehlikeye nasıl girer? Yazımıza sevgili, Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu hocanın tespitleri ile son verelim. Bir ülkenin veya Milletin bekası tehlikeye nasıl girer, birlikte değerlendirelim: 1- Şayet millî değerleri ayaklar altına alınır, Ülkenin kurucuları kötülenir veya aşağılanırsa, 2- Ülkeyi var eden millet, kimliksizleştirilir, adı söylenmez ve o millet tepkisiz kalırsa, 3- Stratejik kuruluşlarınız, yani tank-palet, fabrika, enerji, telekomikanasyon, banka, yol-köprü gibi ulaşım, iletişim ve finans kurumlarınız yabancılara satılırsa, 4- Eğitim kurumlarınız kaliteli eğitim veremez hale gelirse, 5- Tarımda ve hayvancılıkta dışarıya bağımlı hale gelirseniz, 6- İthalat artar, carî açık yükselir, buna rağmen üretim yerine tüketim piyasaları sararsa, 7- Kendi yetersizliklerini görmeyip, yanlışlarını dış güçlere yükleyen bir yönetim başa geçerse, 8- Liyakatsiz yöneticiler iş başındaysa, 9- Okumayan ve aklını kullanmayan bir topluma sahipseniz, 10- Din siyasete âlet edilirse, 11- Bilim insanları doğru bildiklerini söyleyemeyecek kadar korkaksa, 12- İsraf had safhaya ulaşmışsa, 13- Yöneticiler, ülke ve millet yerine koltukları için her türlü yalan-dolana başvuruyorsa, 14- Gerçek bilim adamları yerine bilim adamı kisvesine bürünmüş kişilere itibar ediliyorsa, 15- Toplum bir kısım kimseleri kutsallaştırıyorsa, KESİNLİKLE O ÜLKEDE BEKA SORUNU vardır ve geleceği tehlike altındadır. Unutmayalım. Bütün bunlar toplumun kendi içinden çıkar ve her toplum lâyık olduğu şekilde yönetilir."