Piyasalar

Türkçe'nin Ahvali Fevzâ

Punto:
Günümüzde Türkçe'nin ahvali… Cemil Meriç’in deyimiyle tam bir fevzâ… Biz Cemil Meriç’in Türkçe için övülesi gayretini belirttikten sonra bu kelimenin yaygın karşılığını verelim: Anarşi. Türkçe günlük dil olarak büyük bir sıkıntı yaşamıyor. Bazı kelimeler değişse bile, dede/ebe ile torun anlaşabiliyor. Basın dili konusunda da fazla sıkıntı yok. Bazı köşe yazarlarının fantezileri dışında ortak bir dil sürdürülüyor. Türkçe’nin hükmü ülkemizde, buraya kadar! İlim dili, öğretim dili, düşünce dili, felsefe dili… Buralar tarümar edilmiş hâlde. İlim dilindeki asıl mesele, yabancı dille öğretimin yaygınlaştırılması. Buna bağlı bir mesele de türkçe öğretimi alanının başıboşluğu. Şunu söylemiyoruz: Birileri öğretim dilini tepeden yönlendirsin. Akademi kendi diline çeki düzen vermek zorunda. Dil anlaşmak içindir, bugün bunun tam tersi bir konumda bulunulmaktadır. Öncelikle akademi terimler üzerinde anlaşmak mecburiyetinde. Edirne’deki üniversitede kullanılan kelime, İstanbul’da, Ankara’da, Erzurum’da hatta Ardahan’da da aynı anlama gelmeli. Tabiî batı doğu doğrultusu ile birlikte Samsun’dan Hatay’a diye bir cümle de kurabiliriz. Örnek çok. Bir örnek üzerinden gideceğiz. Çağdaş Fransız filozoflarından Jacques Derrida, dekontstrüksiyon (decontstruction) kavramı üzerinden bir metin tahlili usulü geliştirdi. Dekontstrüksiyon latince bir kelime ve bütün batı dillerinde mevcut. Hiçbir anlama ve anlaşılma meselesine yol açmıyor. Peki bunun Türkçesi ne? Buna dilciler mi karar vermeli, felsefeciler mi? Kim verirse versin, bir karşılık bulunmalı. Şimdi bu kelimeye karşılık üç kelime kullanılıyor: Yapısöküm, yapıbozum, yapıçözüm! Ne kadar “üretici”yiz değil mi? (En yeni Fransızca-Türkçe sözlük olan A.Çetin Ertürk’ün Bilge Büyük Sözlüğüne bakarsak, orada “ayrıştırma” karşılığını görürüz. Bu genel bir karşılık, fakat konuyla ilgili olarak da kullanılabilir). Sosyal Bilimler Sözlüğü (Ömer Demir-Mustafa Acar), “yapıçözüm”ü tercih etmiş, Ahmet Cevizci Felsefe Sözlüğü’nde yapıbozumu uygun bulmuş. Yapısokümü kullananlar da var. Tabiî hiçbir genel sözlükte bu kelimeler yer almıyor. Bizde yapı kelimesi, konstrüksiyon gibi bina yapımı dışında mânalar kazanmış sayılmaz. Onun karşılıkları olan bina ve inşa kelimeleri ise, böyle bir muhtevaya sahipti. Medreselerde bina okutulurdu, cedlerimiz metinler inşa ederdi. “İnşa” şiir dışında yazılanlardı. Ziya Paşa’nın “Şiir ve inşa” makalesini hatırlayalım. Kamus-ı Fransevî’de “dekonstrüksiyon”un “kelâmın cümlelere taksimi” anlamını da buluyoruz. “Sözün cümlelere bölünmesi”, ilgi çekici değil mi? Yani, kelimenin bir dilbilimi, gramer anlamı var. Ve zaten bu anlam üzerinden gidilerek bir kavram oluşturuluyor. Yeni bir kelime uydurulmuyor! Bizde böyle bir hassasiyet yok. Yapı kelimesinin maddî anlamı dışında anlam kazanıp kazanmadığı önemsenmiyor, “bina”ya, “inşa”ya da gidilmiyor. Derrida, metni açıklayıcı bir dış metin olmadığı görüşündedir. Metnin de değişmez ve tek bir anlamı yoktur. Çelişkili, hatta zıt anlamlar da ihtiva edebilir. Bu yüzden bir metin farklı şekillerde yorumlanabilir ve bu farklı yorumlar birbirlerine irca edilemez. Metnin reddettiği terimler üzerinden de tahlili, “dekontstrüksiyon” kabaca böyle ifade edilebilir. Batı dillerindeki konstrüksiyon ile bina ve inşa arasındaki anlam örtüşmesi ilgi çekici. Şemseddin Sami, “tertip, teşkil, tanzim” karşılıklarını veriyor. İngilizcede konstrüksiyon, gramerde kompozisyon anlamına da geliyor. Bir kompozisyonun unsurlarına ayrılarak ele alınması, metnin tahlili, çözümlenmesi… Bu sanki yapısöküme daha uygun gibi duruyor. Fakat, işin içine tahlil ve çözümleme girdiğine göre, yapıçözüm daha makul ve mantıklı olabilir. Peki neden bu makullükte birleşemiyoruz? Buna ne derler? Cevap: Yapıyıkım!