Piyasalar

Siyasette Mehdi Aramak

Punto:
ÇIPLAK GERÇEKLİKLERE DÂİR BİR KAÇ SATIR... Rasyonel bir kurumsallaşmaya, demokratik sivil siyasete dayalı bir meşrûiyet ve temsil gücü üretmeye, ekonomide kurallı ve rekabete dayalı bir piyasa şartlarını oluşturmaya ve evrensel hukuk ilkelerine dayalı bir devlet yapılanması ve toplumsal düzen kurmaya dayalı olmayan her yeni siyasi arayış, mevcut sistemin tekrarından veya siyasi aktör değişiminden ibaret kalacaktır. Çünkü siyasetin alt yapısı olarak bu yöndeki zorunlulukları kavramadan; siyasette farklıymış gibi gözüken arayışların adı, yeni KURTARICI MEHDİLER aramaktan başka bir şey değildir. Mevcut düzende yukarıdaki unsurların hiç biri mevcut olmadığından, daha başlangıcında bulunduğumuz EKONOMİK KRİZİN bütün yükünü, daha da fakirleşmesi pahasına dar gelirli milyonların sırtına vuracaklar. Bir toplumun daha hızlı kalkınma, büyüme ve daha fazla refah içinde yaşama arzularının "yatırım ve finansman kaynağı" olarak, tasarruflarının oranı GSYH'ya göre en az %30'lar olmak yerine % 12-14 arasında kalmış ve bu sebeple zorunlu olarak dış borçlanmaya gidilmiş, alınan dış borçlar da "döviz kazandırıcı" verimli yatırımlar yerine hep birlikte tüketime harcanmış ise, ödenecek borçları gönüllü olarak üretemediğimiz katma değer ve tasarruflardan ödemek yerine, boğazımızdan kesecek şekilde "sermaye birikimi" yapmaya ve "borç ödemeye" zorlanacağız demektir. Çünkü daha krizin başında 23 milyon hanenin 21 milyonu zorunlu giderlerini bile borçsuz şekilde karşılamaktan uzak bulunduğuna göre, artık tasarruf oranlarını gönüllü şekilde zaten artıramazsınız. Kaldı ki, BES veya İŞSİZLİK FONU örneğinde olduğu gibi, o fonlarda biriken tasarruflar bile "devlet iç borçlanmasına" ucuz kaynak olmak dışında bir işe yaramayacak gibi... Yani artık bırak geçinebilmeyi, karın tokluğuna rıza göstereceğiz, dolar bazında 200 $'lık asgari ücrete bile razı olacağız demektir. "Satın alma gücü standardına göre Dünyanın 13. büyük ekonomisiyiz" şeklindeki övünmeler geride kalacak... Örnek kabilinden olmak üzere, sadece son 20 yılda 53 milyar $'lık akıllı telefon satın alıp kullanmanın ve devlet olarak da buradan bir 53 milyar $ vergi toplamanın bir bedeli olacaktı tabi ki... Ya da top yekün çalışmak ve üretmek yerine, "döviz kuru, faiz, borsa" gibi uyduruk tartışmaları bir tarafa bırakıp, milletçe dua edelim ki, belki bir yerlerden yüz milyarlarca dolarlık altın, petrol veya doğal gaz bulabiliriz.. Üzgünüm ki, son 17 yılda 2,3 trilyon $'ı vergi olmak üzere, toplam 3,2 Trilyon $ kaynak kullanan bir hükümeti hukuk içinde ve demokratik yollarla denetleyememiş isek, bundan sonra da geniş halk kitlelerini bu zor şartlara razı etmek için de demokratik değil, daha otoriter bir yönetime razı olmak zorunda kalacağız gibi ! Şimdi bir bu tür gerçekliklere bakalım, bir de siyaset sınıfının kendi gündem veya aktörlerine bakalım...Allah aşkına kimsenin yeni bir şey dediğini duyuyor muyuz ? Bu sebeple fikrî müktesebâtı yüz cümleden ibaret olan hiç bir siyasi aktöre, lütfen KURTARICI MEHDİ muamelesi yapmayalım ! Lütfen kimseye fâni olduklarını unutturacak veya kerâmet sahibi olduklarını zannettirecek kadar kusursuzluk izafe edip, o şekilde davranmayalım...Aksi halde nefis taşıyan o insanları da modern firavunlara dönüştürmüş ve mevcut tiyatroyu devam ettirmiş oluruz... Çok özür dilerim, çok can sıkıcı şeyler yazdığımın farkındayım...Keşke daha farklı, daha güzel bir şeyler yazabilseydim... Selam ve sevgilerimle... Rubil GÖKDEMİR