Piyasalar

Osmanlı’nın Son Devirlerinin Şahsiyetlerinden Zenci Musa

Punto:
Molla Muhammed sınıfta gençlere bir soru sordu. Söyleyin bakalım çocuklar, Fatiha neden Âlak Suresinin yerine en başa konmuştur?" söz isteyen Ahmed'e söz hakkı verir Molla Muhammed, "Onsuz namaz olmadığı için” der Ahmed. “Güzel cevap ama değil" der. Söz alan başka bir talebe Mahmud Hocam Fatiha açılış demek ve Kuran'ı o acar" der Çok yaklaştın ama tamamlanması gerek" der Molla. Musa el kaldırır ve söz ister. Molla siyah Afrika kökenli lakabı "Zenci" olan Musa'ya söz hakkı verir "Hocam Fatiha'da yedi kulluk ilkesi bulunmaktadır, her bir ayet bir ilkeyi içine barındırır ve Müslüman bu yedi ilkeyi hayatına geçirmek zorundadır" der. Aferin Musa, tamamla cümleni, nedir bu ilkeler?" Hocam ilk ayet Ahlaka, ikincisi TevazuylaHamd etmeye, üçüncüsü karşılıksız iyilik yapmaya Anne gibi Müslüman olmaya, dördüncüsü takvaya, beşincisi tevhide, altıncısı Kuran ilkeleriyle Sırattan yürümeye, yedincisi ise asla yaşamda yada itikatta öncekilerin düştüğü hataya düşmemeye işarettir" der. "Maşallah Musa, Allah ilmini bilgini ve amelini arttırsın" der. Peki bu Zenci Musa kim di? Nasıl bir şahsiyetti ki Mehmed Akif Ersoy’un “ Eşref Bey’in emireri Zenci Musa. İsa peygambere omuzlarını ödünç verir Ve peygamber bu sayede göğe tırmana bilir..” Diyerek Safahat’ına dahil etmişti? Musa Sudan’da doğmuştur ve yetimlik içinde büyümüştür, dedesi tarafından yetiştirilen Musa, okulları ve eğitimi ile ünlü Kahire’ye gönderilir, buradaki okullarda eğitimini tamamladıktan sonra Dedesinin Osmanlı hayranlığı ile İstanbul’a gelir, Türkçe öğrenir. Arkadaşları, siyahi teni için ona Zenci Musa der, iri yarı, fesiyle beraber kendisi için bir babadan daha önemli olacak Önder ile tanışır. Kuşçubaşı Eşref Bey. Kendisini Eşref Bey’e öyle adamıştır ki öldüğünde, bavulundan bir Osmanlı haritası, Eşref Bey’in resmi ve kefen çıkmıştır. Adeta hocasının duası kabul olmuşçasına Musa hocasından aldığı kitapları evde de okuyor ve olabildiğince kendini geliştirmeye çalışıyordu. Osmanlı haritasına bakıp iç geçiriyor Son 200 yıldır İngilizlerin dünya üzerinde yaptığı zulümleri sömürgeleştirmeleri ret ediyor bilinci okumayla biliyordu. Musa okuldaki başarısının yanı sıra okuduklarını uyguluyordu onun en büyük hayali Osmanlı ordusunda asker olmak ve Osmanlı bayrağının yere düşmesini engellemekti. Musa Trablusgarp’ta Savaş çıkınca derhal askere yazılmış ve Libya’da İtalyanlara karşı savaşa başlamıştı. Boyu çok uzundu yaklaşık 195 santim ve 100 kg ağırlığında iri cüsseli bir Müslümandı, görenler ondan etkilenmekteydi. Bunlardan biri de Mustafa Kemal’di Musa verilen görevleri büyük bir aşkla yerine getiriyordu. Onun Afrikalı bir zenci olması Arapçayı da çok İyi bilmesi Ordu koordinasyonlarında çok işe yaramadı taydı. Verilen emirlerin uygulanması zor olmuyordu. İkinci balkan Savaşı bitmişti Musa aslında jön Türklerinin Türkçe bakış açılarını içerliyordu, içten içe onlara kırgındı ancak zaman birbirine kırgın olacak zaman değildi, zaman Osmanlı Devleti’nin ayakta kalması ve dünyada işgal edilmemiş tek İslam Toprağının ayaklar altına alınmaması ve İngiliz çizmelerini çiğnetmeme zamanıydı. Savaş sonrası iki yıl boyunca geçimini İstanbul’da hamallık yaparak kazanmakta ve kazancının birçoğunu erkeklerini kaybeden bunlara, babalarını kaybeden yetimlere harcamak taydı Musa’nın bir davası vardı ve bu dava yarım kalmamalıydı. Saraybosna’da Avusturya prensi Bir Sırp tarafından vurulması yüzünden Dünya Savaşı çıkmıştı bu olaya istinaden hem asker hem de istihbaratçı olan eşref bey Musa’ya haber yollamıştı Musa yeniden orduya katılacak eşref beyle beraber savaşacaktı. Yemen ikmal sorunları yaşamaktaydı Yemen’e Osmanlı yardımları götürmek görevleriydi fakat bu çok zordu çünkü Yemen’de görev yapan Ahmet Tevfik Paşa’nın üstlendiği 7.kolordu ve ona destek olmaya çalışan Ali Sait paşa İngiliz ordusuna karşı mücadele veriyordu ve o coğrafyada İngilizlerin güçleri aşırı fazla idi görevleri ise karadan Osmanlı altınlarını yedinci kolorduya ulaştırmak ve 7. Kolordunun dağılmasını engellemekti. Hicaz demir yolu ile İngiliz kontrolünün olduğu yere kadar geldiler ve buradan kervanlarla yola koyuldular. Mekke Şehit emir Hüseyin’in kontrol bölgesinden geçiş yapınca, hain bir bedevi durumu emir Hüseyin’e haber verir ve kendilerine kurulan tuzağı atlatırlar Musa “Osmanlı’nın düşman gözüküp de müşrik olan İngiliz askerlerinin dost görmelerine ne acıydı” diyerek üzüntüsünü belirtir. Gece kamp yaptıkları yerde ani bir saldırıya uğrarlar oldukça kalabalık olan Bedevileri Eşref Bey yakalanırken Musa altınları 7.kolorduya ulaştırır ve çölü tek başına aşarak İstanbul’a döner savaş bitmiştir. Osmanlı ordusu yenilmiş ve Musa tekrar hamallık yapmakta idi. Bu sıra da Karaköy’den geçen İngiliz işgal komutanı Harrington hemen Musa’yı fark etmiş ve şu konuşmalar geçmiştir. “Şu uzun boylu siyah adam? Kim o?” diye sorar yardımcısına “Efendim o meşhur Zenci Musa, bizden altınları kaçıran adam” “Arabayı sürün, konuşmam lazım” Harrington bu iri adamın yanına gelir ve sorar; “Şu meşhur zenci Musa sen misin?” “Evet, ne istiyorsun? “Ben Komutan Harrington, sana bir teklifim var?” “İlgilenmiyorum” “Önce bir dinle, Bak Musa sen burada hamallık yapacak adam değilsin, değerli bir adamsın, gel bizimle çalış, majestelerine ve Britanya Krallığına hizmet et, bak artık Osmanlı Devleti diye bir devlet yok” “Her teklifi herkese yapamazsınız. Bu teklifi ben aşağılanma olarak kabul ediyorum” der. Harrington canı sıkkın bir şekilde giderken arkasından nefretle bağırır Musa. “Harrington! Daha bu iş burada bitmedi yeni başlıyor.” Musa Osmanlının zor durumda olması ve Yunanlıların İzmir işgali ile Müslümanlara yapılan katliamlardan aşırı üzüntü ile hastalanır. Ölüme iyice yaklaştığını anlayınca itikafa çekilmeye karar verir ve Özbekler Tekkesinde hayata göz yumar.