Piyasalar

ÖNCELİK SAĞLIK

Punto:

Devir değişse de, şartlar, imkânlar, iktidarlar değişse de değişmeyenleri var hayatın ve bu gidişle de pek değişeceğe benzemiyor.
Sağlık hizmeti böyle ve ne kutsallığı ne de çalışma şartları değişmiyor.
Tam devir değişti, yapay zekâ, dijital çağ falan derken bütün dünyaya musallat olan virüs, yeniden bu hizmeti getirip insanlığın tam merkezine soktu. Hastaneler doldu, hekimler bunaldı, topyekûn bütün sağlıkçılar adeta burunlarından solur oldukları halde bir de bu virüsten en çok etkilenen kesim olup çıktılar.
‘Her şeyin başı sağlık’ diyoruz demesine de rahatlatma, özlük haklarında iyileştirme, fiziki mekânlarının güzelleştirilmesi falan söz konusu olunca en sona bırakıyoruz onları hep.
İki yıldır virüsten bunalan sağlık çalışanlarına sonunda tam bir iyileştirme söz konusu oldu derken öyle bir kaos, öyle bir fırtına yaratıldı ki evlere şenlik!
Aslında bu beyaz önlüklülerin bitmeyen bir hazin öyküsü!
Emek, fedakârlık, tempo isterken bağır dur ama haklarının birazını olsun vermeye gelince, “pardon ”.
Şairin dediği gibi:
“Bu hesabı kurt yapmaz, kuzulara şah olsa”
Yıllarımı verdiğim yetmezmiş gibi emekliliğimde de ziyaretlerimi aksatmadığım yerlerdir sağlık kuruluşları ve saygıda kusur etmemeye çalıştığım insanlardır sağlık çalışanları.
Geçende bir vesile ile yağmur ve fırtınanın şiddetli olduğu bir günde gittiğim yeni yapılmış bir araştırma hastanesi acil servisinde acil önünde sırılsıklam olmuş bir asistanı kurulanırken görünce konuştum. 
Yeni yapıldığı için devasa görünen, modern dış kaplamalar, geniş geniş koridorlar, bilmem kaç katına çıkan kapalı metrekarelik kullanım alanları, yatak sayılarındaki artışları ile bildiğimiz hastanenin meğerse acil hekimleri için oluşturulmuş bir soyunma odaları, soyunma dolapları dahi düşünülmemiş. 
Acil kapısında rastladığım, üzerini kurulayan genç asistan meğerse şarj aleti, kitabı ve cüzdanı gibi özel eşyalarını bu yüzden otoparktaki aracında tutuyormuş ve ihtiyaç halinde gidip orada işlerini görüyormuş.
Hasta sayısını arttır, polikliniklerdeki muayene hasta sayılarını, yatan hasta sayılarını arttır hatta hastaların rahat edebilecekleri ölçüde kapalı metrekare alanlarını arttır ama asıl hizmet gören personelin ihtiyaçları ile ilgili en ufak bir artışa gitme. 
“Onlarca kişiyiz burada ve dinlenmemiz için verilen sadece bir oda var ve sadece tek bir masa ve tek bir kanepe. Kapısını da kilitli tutmamız maalesef söz konusu değil. Hangimiz, hangi özel eşyamızı burada muhafaza edebiliriz ki?”
Bu sadece küçük bir örnek! Size sağlık personelinin çalışma koşulları ile ilgili böylesi örnekler vermeye kalksam ne bu sayfanın sınırları ne de benim sabrım yeter.
Hastaların talepleri popülist politikalarla arttırıldı. Müşahede odasında yatan, yaşı yetmişin üzerindeki hasta amca bağırıyor: 
“ Niye yatırdınız beni ve niye bakmıyorsunuz?”
Diğer hastaların tetkiklerini yapan hemşire kızımız cevap vermeye çalışıyor bir yandan: 
“Senin de numunelerini aldık, sonuçların çıkmasını bekliyoruz.”
Hasta ikna olmuyor ki!
“Hani doktor nerede, doktor niye yok?”
Sarı Alan Müşahede Odası tamamen dolu ve hemşire hanımdan daha sonra usulca aldığım bilgiye göre bu amca ayda birkaç kez acile uğrar ve bu serzenişlerine artık servis olarak alışıklar. 
Kimi kimsesi var mı bilinmez ama şimdiye kadar yanında hiçbir yakınını görmemişlerdir.
Ailesi yok, belki doğru dürüst oturup konuşacağı kimsesi de yok ama sağlık çalışanları her seslendiğinde yanında.  
Hangimizin değiller ki?
Dijitalleşen bir dünya insanı sosyal hayattan koparıyor.
 İnsan yalnız ve insana göre değil yalnızlık. 
Konuşmak, dertleşmek istiyor ama aile mefhumu da tarumar edilmiş durumda. 
Kaynaklar sınırlı ve hep azalma eğiliminde olmasına karşın insanın hevesleri, istekleri gün geçtikçe daha artış eğiliminde. Böyle olunca da gerek beden gerekse ruh sağlığı tehdit altında ve sağlık sistemimiz her zamankinden daha güçlü olmak durumunda.
Güçlü bir sağlık sistemin vazgeçilmez unsuru da madden ve manen güçlendirilmiş sağlık çalışanıdır. 
Kaçanları, gözü dışarıda olanları, her fırsatta ekmeğini yediği ülkesini hor görenleri, kutsalı olmayanları ya da bütün hesaplarını tamamen şahsı üzerine kurgulayanları bırakalım ve ülkesini, insanını gözünden sakınan, onların sağlığı için kendi sağlıklarını bile heba edecek derecede fedakâr binlerce sağlık personelini heder etmeyelim.
Kaçan balık büyük olur. 
Midemize balık bir süre inmese de olur ama sağlık gitti mi geri gelmesi, telafisi çok zor.
Biliyorum dert bir değil ama bugün olmazsa yarın hiç olmayacak. 
Sağlık için, sağlıkçı için sağlıklı düşünmeye, sağlığı öncelemeye var mısınız?
Sağlık defansımız, kırmızıçizgimiz, hatta tek sermayemizdir. Sağlığından emin olmayandan hangi meselelere nasıl sağlıklı çözüm önerileri, sağlıklı müdahaleler gelebilir ki?   
Sağlık dolu yarınlar dileklerimle…
        Erdal ÇİL