Piyasalar

Nobel Ödülünü Millet Verecek

Punto:
İyi Parti’ye cevap ‘’Nobel ödülünü millet verecek’’ İyi Parti ekonomi kurmayı Merkez Bankası eski başkanı Durmuş Yılmaz ‘’ ülkemizin genelinde ve ekonominin özelinde yapılması gereken şey, bu topluma sürekli olarak söylem ve eylemle güven telkin etmektir. Eğer biz bunu yapmazsak, başımıza daha büyük dertler gelebilir’’ diyor. Merkez Bankası başkanlığı yapan Durmuş Yılmaz, örtülü bir şekilde şunu itiraf ediyor; mevcut faizci borçlanma sistemi sadece güvene dayalı olarak ayakta duruyor. Halkı psikolojik olarak, faizci sistemin üretmiş olduğu ekonomik hastalıklara aldırmadan, halka sürekli her şey iyi gidiyor demelisiniz. Aksi taktirde sistem çöker. Yani başka bir ifadeyle milleti narkozlayacaksınız. Faiz düzeneğine itiraz eden ve değişim için kararlı olan Cumhurbaşkanımız ile milletin birlikte hareket etmesini engelleyip, faizcilerin döviz –faiz tahterevallisi gibi sürekli kazanmasını sağlayacaksınız. Küresel finans faiz düzeneğini Türkiye’de sürdürebilmek için döviz üzerinden elinden geleni yapıyor. Ancak buna seçim sonrası değişime yönelik sinyallerini veren, imanını ortaya koyan, kesinlikle bu sömürünün bitirilmesi gerektiğine inanan, bu minvalde çıkışları ile bunları besleyen ve adımlar atmaya çalışan bir lider var. Durmuş Yılmaz ‘’ Sayın Cumhurbaşkanı, bilinen kuram ve kuralların dışında( faizci borca dayalı para sisteminin ana işleyişini destekleyici politikaları kast ediyor) popülist yaklaşımlarla, bir takım söylemler yaparak, önümüzdeki seçimleri almaya mı hedefliyorlar?’’ diye soruyor. Eğer seçime yönelik popülist bir yaklaşım olmuş olsaydı, doların bu kadar tırmanmasına müsaade edilmez, faizler çok arttırılır, piyasaya yüksek oranda döviz çıkışı yapılır, seçime kadar dolar kontrol altına tutulmaya çalışılırdı. Böyle bir durum söz konusu değildir. Oysa istenilen de zaten budur. Bu millete daha yüksek faizle bedel ödettirmek, döviz rezervlerini boşaltmak, milli iradeyi işlevsiz hale getirmek, 15 Temmuz sonrası oluşan siyasal milli gücün, etkisini kırmaya çalışmak içindir. Durmuş Yılmaz ‘’yoksa bunlar gerçekten bugün ders kitaplarının ve ekonomi bilimi denilen veya sanatı denilen sosyal bilimin yüzyıllarca ortaya koyduğu birikimin dışında bir inanca mı sahipler? Gerçekten bu söyledikleri teoriye inanıyorlar mı? Bir kısmı diyor ki ‘evet’ gerçekten şu anki yönetim bugünkü var olan konvansiyonel teorilere inanmıyorlar. Bunun dışında bir teori geliştirdiler ve bunu uygulamak için ortam oluşturmaya çalışıyorlar. Bu böyle midir? diye bize soranlar oluyor. Ben de açıkça söylemek gerekirse tamamen kestirebilmiş değilim. Eğer gerçekten böyle bir teorik kabulleri var ise ve bunu da uygulamaya koyarlarsa dış dünya şu anda alarma geçmiş durumda, piyasalar son derece rahatsız. ‘’ diyor. Evet finansal saldırısını bankalar üzerinden yoğunlaştıran iç dış faizci; Durmuş Yılmaz üzerinden kaygılarını ifade ediyor. Faizcileri tedirgin eden gelişmeler var. Türkiye ekonomik boyunduruk olan Borca Dayalı Para sistemini mi değiştirecek? Kaygıları çok yüksek. Alarma geçmişler ve rahatsızlarmış. Bu ifadelerden sonra, milli ve yerli bir bakış açısını oluşturan değersayımla bakıldığında, seçim sonrası Türk milletini müjdeler bekliyor diyebiliriz. Durmuş Yılmaz ‘’Eğer gerçekten Onların rahatsız olmaları önemli değil, biz doğru olanı yapmaya çalışırız ve doğru olan da budur. Dünyaya yeni bir doğru vereceğiz” diyorlarsa onu da bir an önce gerçekleştirmeleri gerekir ki eğer faiz enflasyonun sebebi ise sonucu değilse o zaman bu arkadaşlarımız bu insanlar gerçekten Nobel İktisat ödülü almaya hak kazanırlar.” dedi. Durmuş Yılmazın bu ifadesinden, ekonominin nasıl bir faiz paradigmasına dayandığını görüyoruz. Faizsiz olamayacağı kabulü, Durmuş Yılmaz beyin inancına ters olduğu halde, bunun yapılamayacağı yönündeki imalı nobel ödülü almaya hak kazanırsınız şeklindeki ifadesi, temel kabulünüde ortaya koyuyor. Siz ekonomik kuramlarınızı zaten faize bağlamış ve bu kuramları kuranların çizdiği sınırlarda konuşabiliyor, onları ekonominin ilahı olarak görüyor olabilirsiniz. Bu bakış açısı zaten buna hizmet ettirecektir. Yapılan dolar saldırısının nedeni, saldırılabilir bir finans sisteminin oluşturulmasındandır. Buna rağmen, Cumhurbaşkanımızın geri adım atmayışı, belli ki faizciler Durmuş Yılmaz’ın üzerinden konuşuyorlar. Korkuları, Türk milletine karşı; 200 yılı aşkın kurulu sürekli borçlanma modeli ile sürdürülen faizci düzeneğe ‘’Erdoğan bir alternatif mi buldu da, bu kadar finansal saldırıyoruz, buna rağmen Erdoğan kendinden emin kararlı bir şekilde ilerliyor.’’düşünceleridir. Bu onlara haklı olarak, yeni bir modelin yapısal değişimi ile, Türkiye’deki ekonomiyi etkileme parametrelerini kaybedecek kaygısını yaşatıyor. Karşı taraf, Türkiye’de ekonomide köklü bir paradigma değişimi izlerini almış. Artık bu millet kurulu faiz düzeneği ile sistematik olarak sömürülemeyecek. Bunun için yeni ekonomik modeli oluşturulacak. Geçtiğimiz bir iki gün içerisinde İran'la yapılan yerli paralarla ticaret anltlaşmasıda faizcilerin endişelerini daha çok gösterecektir. Ancak kullanılan yerli para da zamanı geldiğinde bay pas edilmelidir. İşin başka bir boyutuna gelelim; Durmuş Yılmazın, zihnindeki mevcut işlerdeki kurulu finans sisteminin gücünün tasavvuru kendisini esir almış durumda. Seçilmiş milli iradenin karşısında; milletin aleyhinde çalışan, hükümetin milli ve yerli politikalarını sürekli engelleyici ve tehdit eder nitelikte faizci finansal hareketler var. İcranın bunlara tedbirler alması elbette birinci vazifesidir. Bunun için Durmuş Yılmaz’ın ifade ettiği ‘’ eğer faiz enflasyonun sebebi ise sonucu değilse, o zaman bu arkadaşlarımız bu insanlar gerçekten Nobel İktisat ödülü almaya hak kazanırlar” demesi inanmadığı içinse, faizsiz bir ekonomi öneren Allah’ı yalanlamak olur. Çünkü Allah, faizsiz bir ekonomi emrediyor. Ancak bir gerçek var ki küresel faizcilerin kurduğu düzeneğin, Kararlı lideri ile Türkiye’de değişimi başlamıştır. Bunun için de Durmuş Yılmaz’ın söylediği; İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, Karolinska Enstitüsü ve Norveç Nobel Komitesi tarafından verilen Nobel ödülünü verilmesi değil, milletin ödülünün alınmasının önemli olduğuna inanıyoruz. Selam ve dua ile...