Piyasalar

Necip Fazıl Tipi Siyaset

Punto:
Bir siyasetçiyi anlamak, onun kültürel kodlarını -şifrelerini çözmekle mümkündür. Bunun için de düşünce kaynaklarına bakmak gerekir. N.Fazıl Kısakürek, bir nesli en çok etkilemiş, hala da etkilemeye devam eden düşünce adamlarının başında geliyor. 50'li yıllardan sonra doğan ve kabaca siyasetin sağ tarafında yer alan İslamcı/milliyetçi hemen her siyasetçi ondan etkilenmiştir. Bazılarında bu etkilenme öteki beslenme kaynaklarıyla harmanlaşarak kültürünün bir parçası, bazılarında temel yönlendiricisi olmuştur. Dolayısıyla günümüz siyasetini anlamada Necip Fazıl bir kimya kağıdı mesabesindedir. Necip Fazıl'ın baskın taraflarından biri kendisi ile ilgili oluşturduğu kanaattir. Ona göre en bilen, en iyi düşünen, zirvenin en üstünde olan odur.Bunu okuyucusuna da satır aralarına yaydığı ifadelerle hissettirir. Onu okuyan sadece onu okuma ihtiyacı duyar, tefekkürün ondan ibaret olduğunu düşünmeye başlar. N.Fazıl, hedefe aldığı yazarları küçük düşürmekten, itibarsızlaştırmaktan çekinmez. Mesela Z.Gökalp ona göre inancını kaybetmiş biridir. Oysa Gökalp'ın Malta Mektuplarını okuyanlar onun nasıl bir derin imana sahip olduğunu görürler. Nurettin Topçu, Sosyalist'tir, İslam'da bir eksiklik varmış gibi onu Sosyalizmle melezlemeye kalkmış, savrulup gitmiştir. Halbuki Topçu'yu okuyanlar onun nasıl bir zirve olduğunu teslim ederler. Yaptığı bir melezleme değil, sosyal dayanışmanın, toplum menfaatini üstün tutmanın en güzel örneklerinin İslam'da olduğunu göstermektir. Böyle daha bir çok örnek verilebilir. Onun siyasete dönük fikirleri daha çok Abdülhamit, Menderes ve İdeologya Örgüsü isimli kitap ve yazılarında ifadesini bulmuştur. Günümüzde bazı siyasetçilerin bu fikirlerden etkilendiklerini, hatta yol haritası haline getirdiklerini söylemek mümkündür. N.Fazıl Menderes'i değerlendirirken, 1960 darbesinden önce kendisini darbe yapılacağına dair uyardığını, kendisinin erken davranıp gereğini yapmasını söylediğini ancak söz dinletemediğini ifade eder. Abdülhamit ile ilgili değerlendirmelerinde ise, Abdülhamit'in İttihatçıları mağlup edecek güce sahip olduğunu, ancak Müslüman kanı dökülmesin, böyle bir vebale ortak olmasın diye bunu yapmadığını söyleyerek eleştirir. Ona göre kan dökülmesi pahasına da olsa Abdülhamit'in iktidarı bırakmaması gerekirdi. İdeologya örgüsünde, Necip Fazıl kendince bir devlet modeli önerir, bir yüceler meclisinden söz eder, onun üstünde de bir başyüce bulunur. Baştaki başyüce olarak kodlanınca onu eleştirmek, tenkit etmek de neredeyse imkansız hale gelir. Başyücelik rejimi, günümüz deyimiyle bir tek adam rejimidir ve tabiatıyla da demokrasi ile ilişkisi yoktur. Onun devleti ele geçirmek için belki de en önemli önermesi basın-yayın ile ilgili fikirleridir. Ona göre Babıadi olarak nitelediği Babıaliyi ele geçirmeden -devlet yönetmek- kabil değildir. Devleti ele geçirmenin babıaliyi ele geçirmekten başladığını ima eder. Onun için takipçilerine öncelikle Babı ali'yi ele geçirmeyi, kısaca medyayı tek sesli hale getirmeyi teklif eder. N.Fazıl'a göre, basın ancak tek bir fikir içinde kalmak şartıyla özgür olabilir. Bir fikir adamının kendince çıkış yolları araması, yeni düşünceler ortaya atması aydın sorumluluğunun bir gereğidir. Bunların ne kadar uygulanma kabiliyetinin olduğu ise ayrı bir meseledir. N.Fazıl, elbette güçlü bir yazar, iyi bir şair ve elbette fikir hayatımızı derinden etkilemiş bir isimdir. Ama bu her fikrinin, düşüncesinin isabetli olduğu anlamına gelmiyor. İktidar, ne pahasına olursa olsun bırakılmayacak, uğruna kan dökülecek bir makam değildir. İyiyi bulmanın yollarından biri düşünce özgürlüğüdür. Özgür bir medyanın bulunmadığı yerde, iyiyi arama söz konusu olamaz. Tek sesli medya demokrasilerin değil, dikta rejimlerinin vasfıdır. N.Fazıl, elbette bir veya birkaç yazıya sığmayacak kadar çok yönlü bir mütefekkir. Bu yazı da zaten onu bir bütün olarak ele alma iddiası taşımıyor. Günümüz siyasetine etkilerini göstermek için sadece bir yönüne dikkat çekmeye çalıştım. Tecrübeler şunu gösteriyor, devlet mekanizmasını tanımayan, onun işleyişini bileyenlerin -devlet modeli- önermeleri çok trajik sonuçlara neden olabilmektedir. Kendimize göre doğru bir yol bulmamızın yöntemi tek seslilik değil, çok seslilik, toplumu susturmak değil, konuşturmak, devleti ele geçirmek değil, yönetmek, yüceltilmiş tek adamlık değil, kendi kültürümüzün tarağından geçmiş bir demokrasidir.