Piyasalar

Milli Görüş’ün “Bilge” Sendromu

Punto:
Bu günlerde kendini “Milli Görüşçü” olarak niteleyen camianın Aliya sevgileri yeniden canlanmaya başladı. Kimi vecize olarak niteledikleri sözlerini paylaşıyor, kimi eski fotoğraflarını paylaşıyor, kimi de eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan ile iyi ilişkileri olduğu için üstün meziyetlere sahip bir devlet adamı olarak görüp adeta destanlar yazıyorlar. Ama kimse onun stratejik hatalarından dolayı Bosna’lı Müslümanların katliama maruz kaldığını ya bilmiyor, ya da görmezlikten geliyorlar. Hatırlar mısınız ? TRT 2018 yılının şubat ayının başlarında Aliya dizisi yayınlamaya başlamıştı. Ancak bu dizide Aliya’nın Özal ile olan ilişkileri öne çıkarılıp, Necmettin Erbakan ile olan ilişkileri tırpanlandı. Son bölümde ki cenaze merasimi sahnesinde Erbakan’ı yer vermedi. Ama gerçek hayatta ise Erbakan, Aliya’nın cenaze merasimine katılmıştı. Aynı camia bunu da; “Bosna’nın kurtulmasına çok büyük emeği olan Erbakan hocadan Aliya dizisinde tek kelime edilmedi” diyerek günlerce tepki gösterdiler. Hatta bu tepkileri pek yüksek sesle olmasa da bugün hala sürdürüyorlar. Şunu da belirtmeden geçmeyelim; Dönemin Başkanı Erbakan’ın Bosnalı Müslümanların güçlenip karşı askeri taarruza geçerek kurtulmasında emeği çok büyüktür. Peki öyleyse soralım; Kim bu Aliya İzzetbegoviç? Merhum Aliya İzzetbegoviç, ülkesindeki Müslüman Boşnakların dini ve milli bilincini uyandırmak için mücadele eden bir liderdir. Yeni ve zor sorularla devam edelim; Aliya Boşnakların kitlesel ölümlerinden, Boşnak kadınların sistematik tecavüze uğramasından sorumlu olabilir mi? “Yok canım olur mu öyle şey. Müslüman Boşnakları kurtarıp, bağımsız devlet kurdu” diye cevap vermekle kalmayıp, “Allah Allah bu soruda nereden çıktı şimdi?” diye tepki göstereceğinizi de tahmin etmek hiç de zor değil. Artık herkesin bilmesi gereken yeni bir sürece giriyoruz 21. Yüzyıl geçmişe ve günümüze ait anlatılanların, geleceğimize doğru yön vermesi için en ince detaylarına kadar merak edilip, araştırılıp, sorulup, sorgulanıp eleştirileceği bir yüzyıl olacaktır. Tabi ki bunda dijital çağ’a girilmiş olmasının katkısı elbette çok büyüktür. Bu sorgulamalardan ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasından Osmanlı’nın çöküşünden, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreci başta olmak üzere, günümüze kadar gelinen süreçte payını alacaktır. Tabi ki bundan Aliye İzzetbegoviç de (kimilerine göre Bilge Kral) nasibini alacaktır. Zaten sorgulanmaya da başlandı. Aliya’nın da sorgulanmaya başlaması bazı kesimleri üzeceği ve tepkilere neden olacağı gibi Milli Görüşçü olan her iki kesimi ve partilileri de üzecektir. Kim bu Milli Görüşçü Partililer ? Saadet Partililer ve Yeniden Refah Partililer tabi ki… Yukarıda Aliya’yı sorgulamaya (yargılamaya değil) başlayan ve şaşkınlığa sebep olan soruyu yeniden tekrar edelim; Aliya İzzetbegoviç, Boşnakların kitlesel ölümlerinden, Boşnak kadınların sistematik tecavüze uğramasından sorumlu olabilir mi? – Maalesef sorumlu ! Bunu anlayabilmek için, önce o sürece nasıl gelindiğinden bahsetmek gerekiyor. Yugoslavya’nın parçalanma ve dağılma sürecinde aralarında en kanlısının Srebrenitsa olduğu çok sayıda katliam yaşandı. ABD ve Almanya başta olmak üzere emperyalist ülkelerin de kışkırtmasıyla milliyetçiliğin tırmandığı Yugoslavya’da 1990’lı yılların başında çıkan iç savaş, Batılı güçlerin farklı grupları silahlandırmasıyla hızla tırmanmıştı. Bu süreçte gerçekleşen katliamların birçoğu, daha öncesinde bir arada yaşayıp, ama birbirine düşmanlık besleyen Sırp, Boşnak, Hırvat ve Arnavut milliyetçiler taraflar arasında gerçekleşirken, bazı katliamlar hala tam olarak ortaya çıkmayan karanlık yönleriyle tarihe geçti. İşte o katliamlardan biri de Srebnetisa’da gerçekleşmişti… Sırp komutan Mladiç ve ordusu Srebrenitsa’ya ilerlerken, Boşnak lider İzzetbegoviç, bu kentti savunan askeri birliklerine “çekilin” emri verdi. Nitekim, 9 Temmuz 1995 günü saat 17.00’de Sırp öncüsünün şehre yaklaştığı öğrenen Hollandalı komutan Thom Karremans, Boşnak Ordusunun 28. Tümen Komutan Vekili Ramiz Beçiroviç’ten yardım istedi. Thom Karremans, Beçiroviç’e “Srebrenica’yı Sırp saldırısından koruyacak önlemler alınması” acil çağrısında bulunuyordu. Ama, Hollandalı komutanın çağrısına komutan Ramiz Beçiroviç şu şekilde cevap vermişti: “Srebrenica’yı korumaya niyetli değiliz.” Kayıtlara geçen bu yardım çağrısına rağmen, Hollandalı komutanın Thom Karremans, Srebrenitsa polis şefi ve kentteki Boşnak Birlikleri’nin komutanı tarafından “katliama göz yummakla” suçlandı. Hala da Türk kamuoyunda bu yönce suçlamalar devam ediyor. Srebrenitsa’da 11 Temmuz 1995 tarihinde 8 bin 372 silahsız Boşnak erkeği katledildi ve bu cesetler, toplu mezarlara gömüldü. Peki sonra ne oldu? Sonrasında NATO müdahalesi geldi ve Yugoslavya’daki iç savaş sona erdi. Taraflar barış görüşmelerine zorlandı. Öyleyse bu durumda şu kritik soruları sormanın zamanı geldi; Boşnak lider Aliya İzzetbegoviç; NATO müdahalesini haklı çıkarmak için son çare olarak Srebrenitsa katliamına zemin hazırlamış olabilir mi? İç savaş başlamadan önce, Almanya’nın öncülüğündeki Avrupa Birliği’nin Genişleme Politikası Stratejisinin oyunlarından birine gelmiş olabilir mi? Sonuçlara bakıldığında olabilir! Bu durumda Aliya İzzetbegoviç hiç de “Bilge Kral” gibi gözükmüyor. Gelelim konu ettiğim asıl meseleye; Gayemiz Aliya İzzetbegoviç’i yargılamak değildir. Onu Bosna’lı Boşnaklar yapmalılar. Bu durumda Milli Görüşçüler böyle basireti bağlanmış ve katliamın önünü açan Aliya’ya artık “Bilge Kral” demekten vazgeçmeliler mi? Hatta TRT’ye de Aliya dizisinin son bölümünde Erbakan hocaya yer vermedikleri için eleştirdiklerinden dolayı özür dileyip bu sefer doğru yaptığı için teşekkür etmeliler mi? Önce Bilge Kral demekten vazgeçmeliler. Sonrasın da TRT Aliya dizisinde basireti bağlanmış bir Aliya’yı, basiret Türk halkı tarafından kabul edilmiş Erbakan’la eş tutmadığı için doğrusunu yapmış gibi görünüyor. TRT ye artık teşekkür etmeliler. Ama bunu yapacaklarını pek sanmam artık; Çünkü önüne gelene “Bilge” demeye devam ettikleri sürece; merak etme, sorma, sorgulama ve gerektiği yerde gerektiği kadar eleştirme yeteneklerinin en üst seviyede yaşadıkları 1995-2000 Erbakan hoca dönemindeki seviyeye tekrar erişmeleri mümkün görünmüyor artık… Vesselam Sadi ÖZGÜL