Piyasalar

Kendini Dövdürenler

Punto:
Sayın Bahçeli'ye katılıyorum, bu saldırılar, tamamen reklam amaçlı olarak bizzat saldırıya uğrayanlar tarafından tertip edildi. Sayın Selçuk Özdağ, şöhret olmak için kendini ölesiye dövdürdü. Üstelik kendisini dövenleri Ocak çevresinden seçerek suçu MHP'ye atmaya çalıştı. Gazeteci Orhan Uğurluoğlu'nun yaptığı da farklı değil, muhtemelen bu arkadaşlar mazohist oldukları için kendi kendilerini dövdürmekten zevk alıyorlar. Özdağ, inandırıcı olsun diye parmaklarını bile kırdırdı. Görüntülerdeki kan ise muhtemelen evden alıp sürttüğü domates salçasıydı. Zaten kamera görüntüleri her şeyi göstermiyor mu? İşte liderle alelade vatandaş arasındaki fark, Bahçeli söylemese bunu hiç birimiz düşünemezdik. Bilge lider kolay olunmuyor. Böyle girift olaylarda bilgelik ortaya çıkıyor. Ama nedense yakalananlar bunlar bize kendi kendilerini dövdürdü diye ifade vermediler. Demek ki, o kadar ince bir plan yapmışlar ki, saldırganların bile kendilerini, dövülenlerin azmettirdiğinden haberleri olmamış. Bahçeli'ye bu demeci yazıp verenlerin Bahçeli'nin dostu olduklarını düşünmüyorum. UĞUR MUMCU Mumcu'nun ölüm yıldönümü her yıl büyük alayı vala ile hatırlatılıyor; ne kadar büyük yazar olduğu, bundan yıllar önce yaptığı değerlendirmelerin tek tek gerçekleştiği söylenerek övgüler diziliyor. Kimsenin yazarlığına diyeceğim yok, bazılarımız için iyi bir yazar olan, diğer bazılarımız için kötü bir yazardır. Lakin, esas olan bu milletin değerleri ile ne kadar barışık olunduğudur. Türk milleti Müslüman'dır, büyük bir medeniyet kurucusudur. Bugün itibarı yerlerde sürünse bile böyledir. Mumcu, bu milletin değerleri ile hep kavgalı oldu. İyi bir araştırmacıydı, ama milletin değerleri ile mesafeli, hatta kavgalı idi. Onun bir terör olayına kurban gitmesi asla bağışlanamaz, hoş görülemez. Herkes düşüncesini hiç bir korku duymadan ifade edebilmeli, görüşlerinden dolayı asla muaheze edilmemelidir. Bu işin bir cephesi, öteki cephesi ise Mumcu'nun 12 Eylül'de MHP iddianamesi hazırlanırken Savcı Nurettin Soyer ile birlikte çalıştığı iddiasıdır. O milliyetçileri, dindarları hiç bir zaman sevmedi. Türk milliyetçilerini hep faşistlikle itham etti. Geçmişin kavgalarını bugüne taşıyalım demiyorum, insanları doğru tanıyıp, doğru takdim edelim, gençleri yanlış kucaklara itmeyelim, yeni aldanışlara çanak tutmayalım, diyorum. Şimdilerde bakıyorum da ona en çok övgü dizenler kendini milliyetçi olarak tanımlayanlar. Kimlik bunalımı dediğimiz şey işte budur, dün kendini aşağılayanları övmek. BİR DE OKAN VAR Aynı savrulma Gaffar Okan olayı için de geçerli. Evet bu Emniyet müdürü Hizbullah tarafından hunharca katledilmiştir. Faillerinin en ağır şekilde cezalandırılmaları gerekir. Ancak Okan'ın unutturulmaya çalışılan vasıflarından biri de gözaltına alınan ülkücülere yaptıkları ile ilgili iddialardır. 12 Eylül kuşağından birçok ülkücü, Gaffar Okan tarafından işkenceye uğratıldığını iddia ediyor. Hafızasını kaybetmiş birçok ülkücü de Okan'ı anıp, göklere çıkarıyor. İşkence kime yapılırsa yapılsın insanlık suçudur. Yapmak da alçaklıktır. Yapmış mıdır yapmamış mıdır bilemeyiz, fakat bu kadar insan yaşadıklarını en ince ayrıntısına kadar anlatıyor, benzer iddialarda bulunuyorsa durup düşünmek gerekir. Medyanın parlatıp her önüne attığına balıklama atlayanlar keşke biraz da ağabeylerini ve onların yaşadıklarını dinleselerdi. Ama bir topluluğun ruhu, kimliği yağma edildi mi, artık ne dostunu ne karşısındakini tanır. Bizimkisi hatırlatma, gerisi herkesin kendi tercihine kalmış. Celladını alkışlayan hiç bir hareket muvaffak olamaz. Olmuyor da.