Piyasalar

Karakter

Punto:
Toplumların dinamikleri değerler ve karakterler üzerine inşa edilir. Değerler, kişinin davranışı, duygu ve düşüncelerini yönlendiren güzellik ve iyilik standartlarıdır. Değerler çevremizden kazandığımız ve fıtratımızda bulunan duygu dünyamızı, ahlaki kazanımlarımızı ifade eden yanlarımızdır. Karakterimiz ise, bizim isteyerek ve sürekli olarak yaptığımız veya yapmadığımız eylemlerdir. Karakterimiz duyuşsal yönümüzün davranışa dönüşmüş hâlidir. Dini duyguların, inançların, değerlerin davranışa dönüşme hâli karakterle ilgilidir. Bu durumda iradeli ve güvenilir bir nesil yetiştirebilmemiz, karakterli nesiller yetiştirmemizle ilgilidir. Ortama ve döneme göre hareket eden kişilerin varlığı, karakterle ilgili bir sorunu yansıtmaktadır. 17 ve 18. yüzyıllarda matbaa tekniğinin gelişmesi, matbaada her çeşit kitabın basılmasını ve halka ulaştırılmasını kolaylaştırdı. Kitap adedinin ve çeşitliliğinin artması, ilginç kitapların piyasaya çıkmasını sağladı. Avrupa’da papazlar halkın günah çıkarmalarını teşvik etmek amacı ile içinde örnek itiraflar bulunan el kitapçıkları yayınlamaya başladılar. Böylece hem kişilerin vicdani muhasebelerini harekete geçirmeyi, hem de günah işlemenin önüne geçmeyi amaçlamaktaydılar. Fakat burada bir sorun vardı, kişinin günahını söylerken vicdanının sesini dinlemesi ve günahından duymuş olduğu pişmanlığı dile getirirken yaptıkları ile söylediklerinin uyumlu olması gerekiyordu. Kişilerin yaptıkları günah ile itiraf ettiklerinin aynı olması o kişinin karakterini oluşturmaktaydı. İnsanların karakter sahibi olmaları, söylem ve eyleminin örtüşmesi ile mümkün oluyordu, bunu örtüştürecek unsur ise kişinin vicdanı idi. Vicdanın kişinin iç dünyasında yönlendirici unsur olarak devreye girmesi ve söylemin eylem ile bir tutulması, daha sonra bu hareketlerin sosyal hayattaki diğer davranışlara yansıması ve sürekli hâle dönüşmesi sağlıklı nesillerin yetişmesini hızlandırmıştır. Karakterimiz, içimizde var olan ve bizim bilgimiz dahilindeki duyguların, eylemimizle de aynı olmasını gerekli kılmaktadır. Münafık veya günahkâr dediğimiz kavramlar, inanç ve eylem uyuşmazlığı neticesinde ortaya çıkmıştır ki bunun diğer adı şahsiyet, yani karakterdir. Ahlak ruha yerleşmiş güzelliğin hiçbir zorlama olmadan kişinin iradesi ile ortaya çıkması ile alakalıdır. İnsanların doğru davranması, içlerindeki fıtri güzellikle ters düşmeme durumlarını ortaya koymaları, karakterleri ile alakalıdır. İnsanın adaletli, vicdanlı, haklının yanında olması, hem yaradılışlarında var olan, hem de çevresinden öğrendiği erdemli durumudur. Kişinin aldığı eğitim, fıtratında olan ve çevresinden öğrendiği güzelliği ve doğruluğu geliştirmiyor ve onu uygulamaya koymuyorsa, verilen eğitimde sıkıntı var demektir. Ruh eğitimi, iç zenginlik kavramları, bilgi ile birlikte bireyde ortaya çıkınca şahsiyetli (karakter) nesiller ortaya çıkmaktadır. Fakat günümüzde okullarda ahlaki ve vicdani sorumluluk yeteri kadar verilmeden sadece bilgi ile donatılmış bireyler yetiştirilince ortaya teknik donanımlı canavarlar çıkmaktadır. Kişiler en iyi üniversiteden mezun olsalar, dini bilgileri en ince detayına kadar bilseler bile, yolsuzluğa meyil etmektedirler. Burada sorun karakter eğitimi ile ilgilidir. Çünkü bireyin bir yanlışın günah olduğunu bilmesi onun bilgisiyle; yapıp yapmaması ise karakteri ile ilgilidir. Bilgi ve eylemi örtüşmeyen nesillerin yetişmesi eğitimin sorunudur. Bu yüzden doktor olan bir kişinin organ mafyalığına, eğitimli bir kişinin yolsuzluğa bulaşması veya dindar görünümlü birinin haksızlık yapması, iktisat bilgisinin, tıbbi alanın, dinin sorununu değil, karakter sorununu ortaya koymaktadır. Suçlamaları tıp, iktisat bilgisi ve din üzerine değil, bireylere vermiş olduğumuz eğitime yoğunlaştırmalı, yapılan her hatada, yanlış eğitimin muhasebesini yapmalıyız.