Piyasalar

Kabiliyetler Hazinemizdir...

Punto:
"Çin....İyi Bilgili İnsanı, İyi Cesur İnsanı Yürütmezmiş." Bige kağan. Bilge Kağan Türk'lerin Çin esaretinde iken nasıl bir şeytani tuzakla karşı karşıya olduklarını şöyle anlatmaktadır: "Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine akrabasına kadar barındırmaz imiş. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti öleceksin!" Aynı sözleri tekrar ettikten sonra Köl Tigin Yazıtı'nda daha net bir ifadeyle "O yere doğru gidersen, Türk milleti öleceksin!" denilmektedir. Bu öğüt, Türkler arasında çok eski bir geleneğin ve tedbirin tekrar dillendirilmesinden başka bir şey değildir. Bu makalemde Bilge Kağan'ın herbir cümlesinde çok önemli mesajlar olan yazıtlarından ....İyi Bilgili İnsanı, İyi Cesur İnsanı Yürütmezmiş. cümlesine dikkat çekerek, üzerinde durmak istedim. Bige kağanın tarih boyunca esas alınması gereken bu sözlerinde Çin'in Türk'leri ne kadar iyi analiz ettiğini, ona göre şeytani ve sinsi planlar uyguladığını görüyoruz. Evet.. Biz Uygur'lar Bir Ölür, bin diriliriz... Bugüne kadar bu kadar zulme rağmen, varlığımızı, kültür ve medeniyetimizi muhafaza ediyorsak bu topraklarımız için mücadelemizi sürdürebiliyorsak, Vatanımızın dört bir köşesinde bu vatan uğruna canını veren şehitlerimiz sayesindedir. Bu vatanın uğruna verdiğimiz her bir şehidimizin ardından, yılmayıp, yıkılmayıp daha da güçleniyor, düşman karşısına dimdik, ve cesurca çıkıyoruz. Çünkü, bu topraklarda bir ölür, bin diriliriz! Vatan denilen şeyin sadece bir toprak parçasından ibaret olmadığını, onu vatan yapanın içinde yaşayan insanların, kültürlerin, dinlerin, örflerin, adetlerin, uğruna verilen emeklerin, yitirilen canların ve daha nicelerinin sebebiyet verdiğinin bilinciyle yaşamak, Türk olmanın onuruna ve gururuna yakışır bir davranıştır. Bu asil ruhlu millet uğruna yitirilen her cana yiğit gözüyle bakılmış, giden her bir yiğit can sonrası pes etmek yerine daha da hırslanıp güçlenerek düşman karşısına çıkılmıştır. “Bir ölür, bin diriliriz” sözünü sonuna dek yaşayan kahramanlarımıza bugünlerimizi borçluyuz. Evet, Kelle koltuğa koyarak Ateşten gömlek giyerek  " Vatan sağ olsun! " diyerek  Bir ölür bin diriliriz Bizim bu karakteristik yapımızı bilen Çin, Cesur, lider kabiliyetleri ve bilgili insanları en büyük düşman olarak görmüştür. Öldürmekten ziyade itibarsızlastırmayı, etkisiz hale getirmeyi hedeflemistir. Uygur kabiliyetlerin kullanılabileceği her sahayı kısıtlamış, mani ve engeller koymuştur. Çünkü, öldürülmekle bin doğacağimızı iyi bilmektedir... ve bu planla Insanları cahil bırakıp ihtilâflarla birbirine düşürmek gayesini taşımaktadır. Bugünde çok şahit oldugumuz üzere, Çin ayrıca düşman gördükleri kişileri olumsuz kelimelerle tarif ederler. Yaparken de özellikle gizli münafık komitesi kanalıyla mutlaka yalanlara, abartılı sözlere sarılırlar. Hedef ve gaye, Alimi, siyasetçiyi itibarsızlaştırmaktır. Basın ve Medya ile Yolsuzluk, hırsızlık, yalan, dolan, hile, riya, hakaret ve iftiralarla itibarsızlaştırıp, halktan soğutmak yolunu deniyorlar. Bunu yapan Çin ne kadar vebalde ise yayanlar da, tepki vermeyenler de o kadar vebaldedir. Kabiliyetler Hazinemizdir.... İyi bilgili ve cesur insanlarımız toplumun önünü açabilecek en büyük bir güçtür. Davamızın en büyük manisinin lider kabiliyetlerin önünün kesilmesi veya yok edilmesidir. Ülkemizin en değerli kaynağı madenleri, doğal güzelliklerinden daha çok insan kaynağıdır. Davamızın en büyük tehlikesi kabiliyetlerimizin yok edilmesidir. Hatalı lidermi güçsüz lider mi ? Bir insan hatasız olmadığı gibi rakipsizde olmaz... Hatasız kul olmaz. Bu kudsi davada koşan vasıflı kabiliyetlerin karşısında iki büyük mani vardir. Biri şuurlu düşmandır. Çin bu kabiliyetin ilerde çok hizmet edeceğini görür, kabiliyetin önünü kesmek için her türlü mani, engel, yıpratma ve itibarsizlastırma operasyonu yapar. Biri de ahmak dosttur ki; nefsine tabi, enaniyetine mahkum, hırsına mağlup, hasetle nazar eder, insafsızca kusur arar... bazen bilerek, bazende bilmeyerek düşmana alet olur. Bu güzel kabiliyetin yapacağı hizmete sekte vurur.. İyi bilgili insanlarımız ve lider kabiliyetli cesur insanlarımızın azalması nisbetinde bu dava, alt seviyeli, dinde hassas ama muhakeme-i akliyede noksan insanların elinde kalacaktır... Ahmak dost şuurlu düşmandan daha çok zarar verir... Hepimiz için en önemli değerdir özgürlük. İnsanlar, özgürlük için yüzyıllar boyu can vermiş, can almışlardır. Ama işe düşünce bazında baktığımızda pek çoğumuzun dar görüşlerinin tutuklusu olduğunu da görürüz.  Nasıl  özgürlüğümüz için savaş verebilmesini biliyorsak, düşünce yönünden  dar görüşlülükten kurtulabilmek için de savaş verebilmeliyiz. Dar görüşlü olmak, tedavisi çok zor bir düşünce tembelliğidir. Dar görüşlü olmak, başka düşüncelerin tutsağı olmaktır. Dar görüşlü olmak, dünyamızda ve vatanımızda olup bitenlere “at gözlüğü” ile bakmaktır Dar görüşlü olmak,  “zor”dan  “kolay”a kaçmak, kendisinin ve ülkesinin geleceğini ipotek altına almaktır. Dar görüşlü olmak, toplumda yaygınlaşırsa, ülkenin geleceğinin önüne set çekmektir. Dar görüşlüler doğru düşündüklerini sananlar, doğrularla çeliştiklerinin bilincinde değildirler. Bir tür beyin körlüğü yaşarlar. Onlar söyler, siz dinlerseniz sorun çıkmaz. Ama soru sormaya kalkarsanız; “Burada yanlışsınız.” diyecek  olsanız hemen hemen saldırı duruşunu alıp “İlle de benim dediğim doğrudur!” diyerek yumruklarını gösterirler.  Bu tür insanlar, olaylara ve durumlara, önyargılı düşüncelerle bakmaya çalışırlar. Öyleyse gelin kıralım dar görüşlülüğün demir kafesini. İstişare zemininde mes'elelerimizi ilim ve fikrin ışığı altında müzakere edelim. Fikir ve ilmin kuvveti ile hareket edersek aşamayacağımız mâni yoktur. Bir mes'ele reddedilecekse ilmen reddedilmeli, ka­bul görecekse ilmen kabul görmelidir. Böylece mes'elelerimiz kanun, kaide ve düsturların süzgecinden geçmiş ola­caktır. Meşveret, “Mü’minlerin kendi aralarındaki işleri meşveretledir” ayetinin uygulamasıdır. Meşveretin hakkıyla uygulanabilmesi ve meşveretin sağlıklı bir biçimde işleyebilmesi için hürriyet esastır. Usulüyle her düşünce rahatça ifade edilebilmeli. Farklı fikirler bir zenginlik olarak görülmelidir. Olaylara ve durumlara aklın ve bilimin açtığı aydınlık pencereden bakalım. Karşılaştığımız olgulara tez ve antitezleriyle bakmasını bilelim.  Dar görüşlülerin terse çevirmek istedikleri yaşam çarkını ancak bu biçimde doğru yöne çevirebiliriz... Elhasıl, şahsi tahakkümleri ve dar görüşleri ayağımızdaki paranga olarak görüp bunlardan milletimizi kurtaralım. Meşvereti esas alalım. Çin'in hedef aldığı iyi bilgili ve cesur lider kabiliyetli insanlarımıza mutlaka sahip çıkalım. Bu vasıflı ve ufku geniş dava arkadaslarımız Ülkemizin bahçesinin birer gülleridirler.. Kendimizden daha iyi işler yapanları takdir edip canı gönülden alkışlamak ihlâsın esasıdır.. Rekabetkarane davranış ihlası kaybedip, muvaffakiyetsizligin sebebidir. Ufku geniş, Iyi bilgili ve cesur insanlarımıza sahip çıkmak geleceğimize sahip çıkmaktır. Gelin hep beraber bu şuur ile davamıza sahip çıkalım, Çin'in bu planlarını akim bırakalım... Saygılarımla Iparhan UYGUR