Piyasalar

İYİ de Dağ Fare Mi Doğurdu?

Punto:
Büyük umutlarla beklenen parti, nihayet kuruldu…         Adı, amblemi, kurucuları ve programına bakıldığında sıradanlığın ötesine geçmeyen bir parti görüntüsü var.         IYI Kayı boyunun amblemi, onu anladık ve mesajı aldık ama yeterli değil…         Elbette İYİ Partinin toplumda bir karşılığı vardır. Ancak, “AKP’ye, CHP’ye ve MHP’ye kızanların teveccühüne mazhar olursak yüzde 30’lar civarında oy alırız” düşüncesi üzerinden hesap yapıldığında kalıcı bir parti olmak mümkün değildir.        Üstelik bu gibi durumlarda evdeki hesap pek fazla çarşıya da uymaz…         Her şeye rağmen temennimiz; yolunuz, bahtınız açık olsun, alnınız hep açık kalsın. Sıkıntılı günler yaşıyoruz, bu dönemde parti kurmak büyük cesaret işi, başarılar diliyoruz…            Demokrasinin de, Adaletin de anahtarı Millette          Demokrasinin, hukukun ve adaletin anahtarının millette olduğu gerçeğini unutmamak gerekir.        Toplumların tepkileri sabırlı ve yavaş olur ama olur…        Kısa demokrasi tarihimize baktığımızda; Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve Ak Parti gerçeklerini görebiliriz.        1950 yılında DP’nin, Cumhuriyeti kuran CHP’ni silindir gibi nasıl ezip geçtiğini biliyoruz.       Yeter ki toplumun şikayet ettiği konulara kulak verilebilsin..       Bağımsız yargı, adalet, eğitim, demokrasi ve özgürlükler, refahın adil dağıtımı mı?        Sizin vaatleriniz neler?        Herkes eleştiriyor, siz eleştirinin dışında neler yapacaksınız?          Kaybettiğinizde, demokrasiyi yeniden inşa çok da kolay olmuyor         Gücü ele geçirenlerin, bu gücü başkalarıyla paylaştığını gördünüz, duydunuz mu? İnsan fıtratına ters!...        Demokrasinin yaklaşık 2500 yıllık tarihi geçmişi var. Evet, MÖ. 450 yıllarında ilk defa Atina’da; Aristo, Eflatun ve Sokrates gibi düşünürlerin geliştirdiği bir sistem. Bugünkü çağdaş demokrasi anlamından uzak dahi olsa nihayetinde tek adam yönetimini ortadan kaldıran, sınırlı dahi olsa yönetenlerin seçimle geldiği bir sistem ortaya konulmuştu.        Kısa süren bu denemeden sonra bir ara 375 yılı Roma İmparatorluğunda yurttaşlık ve insan hakları kavramını görüyoruz. Ta ki 1750 yıllarına kadar insanlık yine, gücünü Tanrı’dan aldıklarını iddia eden sahtekâr diktatörler tarafından yönetiliyor.        1750 yılları Avrupa’nın aydınlanma çağı, ilk defa anayasal demokrasinin düşünce temelleri atılıyor.        Ancak bugünkü manada demokrasi uygulamasına gelene kadar başta Fransa İhtilalı olmak üzere pek çok isyan ve oluk oluk akan kan ve gözyaşı var. Yani, Avrupa’daki Aydınlanma çağı ile birlikte halkların başkaldırıları neticesidir geldiğimiz son nokta.        Hatta 1nci Dünya Savaşından sonra Avrupa’da, demokrasi ile gelenler savaşın yıkıntılarının getirdiği şartlardan istifade ederek demokrasiyi askıya alma girişimlerini görüyoruz. Avrupa’da, 1nci Dünya Savaşı ile 2nci Dünya Savaşı arasındaki döneme bir bakın tamamı şefliklerle yönetiliyor.        Bizim demokrasi çabalarımıza baktığımızda da; meşrutiyet, cumhuriyet ve 1950 sonrası demokrasi olmak üzere 150 küsur yıllık bir geçmişimiz var. Bizde bu süreçte; isyanlar, darbeler, kan ve gözyaşı var.        Söylemek istediğim; demokrasi kolay elde edilen bir sistem değildir.        Korumak da kolay değil, çaba ister, emek ister…        Kırık-dökük giden demokrasimizi, zaten çok da koruyamıyoruz; darbeler, ihanetler birbirini kovalıyor.        Demokrasinin en güzel tarafı kurallar rejimi olması belki de!...        Peki, Türkiye’de ne kadar demokrasi var?        Partiler kendi içerisinde demokrasiyi geliştirmeden, siyasi partiler yasası ve seçim yasasını demokratik hale getirmeden Türkiye’nin demokrasi ile idare edildiğini ifade etmek bir kandırmacadır.        Bu durum sadece bugünkü AKP iktidarı dönemi için geçerli bir husus da değildir.         Sadece bir ara Turgut Özal zamanında kısmi bir demokratik uygulama oldu, milletvekillerinin tercihli sistemle seçilmesi gibi…        Demokrasiye sahip çıkmadığımız zaman sonunda millet olarak üzüleceğiz.          Bugün geldiğimiz durum, demokrasi adına daha tehlikeli bir süreç…          Daha evvel başbakan ve cumhurbaşkanın; “bizi zorlayan bir muhalefet partisi daha verimli hizmet yapmamızı sağlar” mealinde ifadeleri var.         Çok doğru, güçlü bir muhalefet partisi iktidar partisini itecek, daha büyük hizmetler yapmasını, daha adil olmasını sağlayacaktır.        “Demokrasilerin olmazsa olmazı muhalefetin olmasıdır” denir. Sanırım bu ifadede bir eksiklik vardır. Gerçek demokrasi ile yönetilmeyen pek çok ülkede muhalefet grupları ve muhalefet partileri vardır ancak o muhalefet partilerinin ya da muhalefet gruplarının yönetime gelme şansları yoktur.         Peki, Türkiye’de mevcut yönetim anlayışı ile CHP’nin yüzde 50+1 oy alarak iktidara gelme şansı var mıdır?        Hayır…        Keşke Türkiye’nin gerçek manada bir sosyal demokrat partisi olabilse…        İYİ Parti başarılı olabilirse, muhalefet boşluğunu doldurabilirse, iktidara gelebilme umudunu ortaya koyabilirse bunun herkese faydası olacaktır.        Aksi halde; tek parti, tek adam rejimi kaçınılmaz olacaktır.          İYİ Parti iyi bir fikirdi, cesur bir girişimdi ama…         Niçin 200 kurucu?       Liste kalabalık olunca, bazı isimler tartışılmaya başlandı.       Mesela, Emekli General Ali Lapanta…       Muhsin Yazıcıoğlu’un helikopterinin düşürülmesi davasında şüpheli olarak ifadesi alınanlardan.        O dönemin jandarma bölge komutanı…        Maalesef bu dava sürüncemede bırakıldığı sürece, toplumun bir kesiminde şüpheliler mahkûm muamelesi görebiliyor...        Ben, Ali Lapanta’ın masumiyetine inananlardanım ama Muhsin Başkanı sevenlerin önemli bir kısmı benimle aynı düşüncede değiller.       Çoğu defa gerçeklerle algılar çok farklıdır ve davranış biçimlerimizi de algılarımız belirler.        Üzerinde tartışma yapılamayacak isimlerle daha sınırlı bir liste hazırlanabilirdi.        Parti programında da toplumun talepleri doğrultusunda çarpıcı vaatler yok ama NATO’ya bağlılık ifadeleri var.        Merkez sağ taban için Cevher Cevheri çok önemli bir isim, çok önemli bir nirengi noktasıydı. DYP ve AP’ne oy veren merkez sağ tabanda hemen bir hareketlenme başlamıştı, “işte partimizi bulduk” ifadelerine sıkça rastladım.       Ancak Cevher Bey küstürülüyor ve istifa ediyor.        Basında Ümit Özdağ’ın da rahatsızlığından bahsediliyor. Eğer Ümit Hoca ve arkadaşları da istifa etmek durumunda kalırlarsa İYİ Partinin başarılı olma şansı yoktur.       Ümit Özdağ, milletvekili seçilemedi diye Devlet Bahçeli’ye bayrak açanlardan değil tam aksine MHP Genel Başkan Yardımcısı ve ilerde bakanlık yapacak isimlerin başında geliyordu.      Ümit Özdağ ve Yusuf Halaçoğlu, Özcan Yeniçeri gibi arkadaşlarının samimiyetleri asla sorgulanamaz.       İYİ Partinin vitrininde en önde yer alması gerekli bu isimler geri plana da atılamaz.       Bunlar dostça uyarılarımız, biz uyarılarımıza devam edeceğiz. Şimdilik son bir uyarı; FETÖ ihanet şebekesinden uzak durun….