Piyasalar

İsrail Devlet mi, Terör Örgütü mü?

Punto:

Bilinen, tarihi bir gerçektir; Yahudiler adeta çanak tutularak ve türlü hile ve desiselerle desteklenerek Filistin’e dışarıdan taşınmıştır. Daha sonra İngilizler tarafından silahlandırılmış ve bölgede terör estirmeye başlamışlardır. Bu yerleşimi takiben, tehditle, saldırı ile çeşitli planlarla da Filistinlilerin ellerindeki araziler alınmış, mazlum Filistin halkı ise peyderpey bu topraklardan sürgün edilmiştir. Zaman içerisinde bu da yetmezmiş gibi toplu katliamlar, sürgünler, zor kullanımları süregelmiştir. Haliyle İsrail’in işgalci bir varlık olduğu yakın tarihin her döneminde her yaptığı işle belirginleşerek ortaya çıkmış durumdadır.

Merhum Roger Garaudy’nin ifadesiyle Yahudi Siyonist terör varlığı ile Müslümanların çatışması yıllardır sürmektedir. Bu meyanda İsrail’in Yahudi Siyonist terörle beslenen çirkin varlığı bu topluluğun yegane gayesinin Siyonizm’den başka bir şey olmadığını, değiştirilmiş Tevrat’ta bulunan, Kabala’dan alındığı iddia edilen bu Yahudi Siyonist İsrail terör varlığı ile  kurulmuş bulunan ve adına maalesef devlet denilen bu kanun, kural tanımaz vahşet örgütünün hali pür melali ise yaptığı bütün işlerle ortadadır.

Sözgelimi; “Şimdi git… Onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme; erkekten kadına, çocuktan emzikte olana kadar hepsini öldür.” (Tevrat, I. Samual Bölümü, 15/3) şeklindeki güya bir ayetle hareket eden bu topluluk bununla da kalmayarak; yine sözgelimi;  “Ve Tanrı’nın Rab onları senin önünde ele vereceği ve sen onları vuracağın zaman; onları tamamen yok edeceksin; onlarla ahdetmeyeceksin ve onlara acımayacaksın.” (Tevrat Tensiye Bölümü, 7/3) gibi yine güya bir başka ilahi emirle hareket ederek, dahası; “İşte benden ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi onları parçalayacaksın.” (Tevrat, Mezmurlar Bölümü 2/8-9) türünde bir başka güya ilahi temrinle mücehhez biçimde giderek daha da vahşileşip;  “Ve Rabbin sana teslim edeceği bütün kavimleri bitireceksin, gözün onlara acımayacak.” (Tevrat, Tesniye Bölümü 7/16)

“Et yiyin ve kan için. Yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin kanını içeceksiniz… Sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz.” (Tevrat, Hezekiel Bölümü 39/ 18-20) “Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla.”(Tevrat, Yeremya Bölümü, 12/3) vs. vs. Gibi uyduruk bir ilahiyatla vahşetinin boyutlarını her geçen zaman arttırabilmiştir.

Bu haliyle; Yahudi Siyonist terör varlığı için ne bir devlet örfü geçerlidir, ne de BM. Hukuku. Bundan da ötesi, BM denilen organizasyonda zaten Yahudi Siyonist terör varlığının güvencesi için var değil midir?... O kadar ki, gerek dünya ve gerekse BM tarihinde belki hiç rastlanmayan bir olay bile BM’ce gerçekleştirilebilmiş; toprağı olmayan, işgal ve zorla elde etiği topraklarda barınan, eğitim görmüş silahlı yetmiş beş bin Siyonist Yahudi terörist militanın Filistin’de hakkının bulunduğu daha en başından kabul edilmiştir.

Aynı BM, Irak, Afganistan, Suriye, Libya, Sudan, Somali, Yugoslavya, Sierra Leone, Liberya ve Angola’ya, askeri ve ekonomik yaptırımları hemen uygulayabilmekte, iş Yahudi Siyonist terör varlığına gelince herhangi bir yaptırım öngörememiştir. Bu o kadar böyledir ki;  zaman içinde hasbelkader, Yahudi Siyonist terör varlığına karşı alınan güya bir takım kararlar da ‘Yaptırımı olmayan tavsiye kararlar’ şeklinde yorumlanabilmiştir...

Sözgelimi; Gazze saldırılarında Yahudi Siyonist terör varlığı İsrail’in önüne çıkan her şeyi yakan fosfor bombalarını kullandığının resmen açıklanmasına ve Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütünün dahi, Yahudi Siyonist terör varlığı İsrail’in saldırılarda fosfor gazı kullandığını da doğrulamasına rağmen bunun da ötesinde BM. Çevre Programı, İsrail ordusunun 2006 yılında Lübnan’da Hizbullah ile giriştiği çatışmada, beyaz fosfor kullandığını açığa çıkardığı halde ve halihazırda Cenevre Sözleşmesi’ne göre, sivillerin yaşadığı bölgelerde beyaz fosfor kullanmanın yasak olmasına rağmen, bununla da yetinmeyip takviye askerleri de Gazze’ye gönderen Yahudi Siyonist terör varlığı, her gün yeni bir savaş suçu işleyebilmiş ve halen işleyebilmektedir...

 Benzer biçimde binlerce Boşnak insanının ölüm emrini veren Sırp kasabı Radovan Karadziç savaş suçlusu olarak yargılanırken günümüze kadar hiçbir Yahudi Siyonist terör örgütünden hiç bir kimse de yargılanmamış durumdadır...

Artık bütün bu örneklerde bakarak söylemek gerekmektedir ki; İsrail Siyonist terör örgütlerinin kurmuş olduğu terörist bir varlıktır ve bu varlığın şimdiye kadar işbaşına gelmiş olan yöneticilerinin çoğu da bu terör örgütlerinde yetiştirilmişlerdir.

İngilizlerin Filistin topraklarını işgal etmelerinin (1918) hemen ardından bu topraklara akın etmeye başlayan Siyonist Yahudiler ilk terör örgütlerini de bölgede 1920 yılında kurmuşlardır. (Diğer ülkelerde daha önce kurulmuş Siyonist Yahudi terör örgütleri de bulunmaktaydı. Selanik’teki, Almanya’daki terör örgütleri gibi.)

Adı ‘Hagana’ olan bu terör örgütünün ardından diğer Yahudi terör örgütleri de kurulmuştur. Bunların en ünlüleri; Irgun ve Lahome Herut adlı açık- gizli faaliyet yürüten örgütlerdir. Bu örgütler hem Filistin’de yaşayan Müslümanlara karşı, hem de kendilerine Filistin’in kapılarını açan İngiliz işgal kuvvetlerine karşı terör eylemleri düzenlemişlerdir. Bu örgütler tarafından gerçekleştirilen terör eylemlerinde çok sayıda insan öldürülmüştür. (Eklemek gerekiyor ki, aslında İngilizlerle Yahudi terör örgütlerinin bu çarpışması da bir oyundan ibaretti.)

Lahome Herut adlı terör örgütü Abraham Stern adlı bir Yahudi tarafından kurulmuştur. Bu örgütün mensupları haşhaş kullanıyor ve ferdi terör eylemlerinde çok iyi yetiştirilerek, eylemlerini daha çok işgalci İngiliz askerlerine ve İngiliz yerleşimcilere  yöneltiyorlardı. Öte yandan, başlangıçta İngilizlerle işbirliği içinde olan Hagana ve Irgun adlı örgütlerse, II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizleri Filistin’den çıkmaya zorlamak ve tasarladıkları Siyonist varlığını kurabilmeleri için gereken şartları hazırlamak amacıyla İngilizlere karşı Lahome Harut terör örgütüyle işbirliği içindeydiler.

Bahse konu bu örgütler ve adı geçen daha başka Siyonist terör örgütlerinin gerçekleştirdiği eylemlerden bazıları ise şunlardır:

Kral Davud Oteli’nin Havaya Uçurulması / (22 Temmuz 1946):

Bu eylem Irgun terör örgütünün militanları tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu olayda 96 kişi ölmüş, 45 kişi de yaralanmıştır. Ölenlerin 17’si de Yahudi’dir. Oysa Irgun militanlarının bu eylemi daha başka bir plana dayanıyordu; Zira Kral Davut otelinde örgütlerine ait bazı eylem planlarının saklanıyor oluşundan dolayı, vesikaları yok etmek amacıyla bu eylemi gerçekleştirmişlerdi.

Deir Yasin Katliamı / (09 Nisan 1948):

09 Nisan 1948 tarihinde yine Irgun terör örgütüne bağlı militanlar sabaha doğru Kudüs yakınlarındaki Deir Yasin köyüne bir baskın düzenlemişlerdir. Bu baskında yaralı olarak kurtulabilen birkaç kişi dışında bütün köy halkı öldürülmüştür. Öldürülenlerin çoğu kadın ve çocuktur ve dahası Yahudi teröristler hamile bir kadının karnını yararak karnındaki çocuğu da bu baskında öldürmüşlerdir.

Deir Yasin katliamının gerçekleştirildiği sırada Irgun terör örgütünün lideri olan Menahem Begin (Yahudi terör varlığının başbakanı 1978) olayla ilgili olarak yapmış olduğu açıklama hayli düşündürücüdür; “Bu önemli bir stratejik eylemdi. Bu eylemi gerçekleştirme şerefi sadece Irgun örgütüne ait değildir. Bu eylem Şatiron’un ve Balamah örgütündeki topçu birliğin katkılarıyla gerçekleştirilmiştir.”

Kibya Katliamı / (09-18 Temmuz 1948):

12 Ekim 1958 gecesi Ariel Sharon (Yahudi terör varlığının bir diğer başbakanı 2004) komutasındaki “Birlik 101" adını taşıyan 500 kişilik Yahudi komando birliği Batı Yaka’da bulunan Kibya adlı Filistin köyüne baskın düzenleyerek 67 kişiyi öldürmüş, 75 kişiyi de yaralamıştır. Baskında 45 ev enkaz haline getirilmiş, ayrıca Yahudi teröristler aynı gece iki Filistin köyünü de ateşe vermişlerdir.

Tünel Olayı ve Kudüs Katliamı / ( Eylül 1996):

Likud Partisi lideri Netanyahu (1996'da bir başka başbakan) iktidara gelmesinden sonra bu mukaddes mabedi yıkma amacına yönelik çalışmalarını açıktan yürütmeye başlamıştır. Mescidi Aksa ile Hz. Ömer Camiinin içinde bulunduğu haremi şerif bölgesinin altından geçen tünelin açılışını da Netenyahu bu amaçla yapmıştır.

Kudüs Müslümanları söz konusu tünelin ne amaç için kazıldığını çok iyi bildiklerinden Mescidi Aksa’ya yönelik Siyonist emellerin önünü kesmek gayesiyle bu olay karşısında ayağa kalkmışlardır.

Terörist işgal yönetimi olayların sıcaklığının devam ettiği 27 Eylül Cuma günü Cuma namazı esnasında Mescidi Aksa’yı 4000 askerle kuşatmaya almıştır. Bu kuşatma esnasında, namaz kılan Müslümanların kafalarına kurşun sıkan terörist Siyonist askerler 12 Müslüman’ın şehit olmasına birçoklarının da yaralanmasına sebep olmuşlardır. Cuma günü gerçekleştirilen saldırıda şehit edilenlerle birlikte Müslümanlardan ölenlerin sayısı yetmişi aşarken yaralananların sayısı da iki bini bulmuştur. Yaralananların bir kısmı ise daha sonra hastanelerde hayatlarını kaybetmişlerdir.

Bu vahşi terör örgütünün bu saldırıları bunlarla da bitmeyip anbean devam etmiştir; devam eden saldırılar ise şöyledir;

Kefer Kâsım Köyü Katliamı / (29 Ekim 1956):

Yahudi Siyonist terör varlığı İsrail ile Fransa ve İngiltere’nin işbirliği yaparak Mısır’a ortak saldırıda bulunmalarıyla başlayan 1956 Süveyş Savaşı’nın hemen başlangıcında 28 Ekim 1956 akşamı Siyonist - terörist askerler Sina’daki Kefer Kâsım köyünde büyük bir katliam gerçekleştirmiş ve 28 Ekim akşamı saldırıya uğrayan köylülerin tümü bu saldırıda öldürülmüştür.

Ürdün Katliamları / (15 Şubat, 04 Haziran 1968)

Yahudi Siyonist terör varlığına ait uçaklar bu tarihte Ürdün nehri boyunca bir hava saldırısı düzenleyerek, 15'ten fazla Filistin köyüne napalm bombası yağdırmış ve bu menfur saldırıda resmi rakamlarla 56 kişi feci şekilde can vermiştir. Bu tarihten sonra aynı ay içinde İrbid şehrini de bombalayan Yahudi Siyonist terör varlığı uçakları 30 Filistinlinin ölümüne neden olmuştur.

Abu Za’abel Katliamı / (12 Şubat 1970):

1970 yılının Şubat ayında Yahudi Siyonist terör varlığı uçakları Mısır sınırındaki Abu Za’abel’e düzenledikleri hava saldırılarında ise hedef seçilen bir fabrikada çalışan 70 işçinin ölümüne neden olmuşlardır.

Sha’a Katliamı / (08 Nisan 1970):

Mısır’ın başkenti Kahire’ye 80 kilometre mesafedeki Sha’a eyaletinde bir okulu bombalayan Yahudi Siyonist terör varlığı uçakları bu saldırıda da 46 çocuğu katletmiştir.

Suriye Katliamı / (08 Eylül 1972):

Bu tarihten önce de defaatle Suriye hava sahasını ihlal eden Yahudi Siyonist terör varlığı jetleri nihayet bu tarihte de Suriye sınırları içinde kalan yedi köyü bombalamış ve tam olarak belirlenemeyen diğer ölümler hariç bilinen sayı olarak en az 200 kişi bu saldırıda hayatını kaybetmiştir.

Libya Katliamı / (19 Şubat 1973):

1958 sonrasında çevresinde yer alan hemen her ülkenin hava sahasını berdevam ihlal eden İsrail, bu tarihte de Libya Havayollarına ait bir yolcu uçağını düşürerek, uçak içindeki 107 yolcu ve mürettebatı katletmiştir.

Beyrut Katliamı / (20 Temmuz 1981):

Benzerr biçimde 1981’de Lübnan’ın başkenti Beyrut’a hava saldırısı düzenleyen İsrail jetleri, 300 sivili öldürmüş, yüzlerce sivil aynı saldırıda yaralanmış ya da sakat kalmıştır.

Sabra ve Şatilla Katliamı / (15-16 Eylül 1982):

Tarihe devasa bir katliam belgesi olarak geçen bu meşum saldırı Yahudi Siyonist terör varlığı askerlerinin 1982 yılında Lübnan’ı işgal ettikleri tarihte gerçekleştirilmiştir. Katliam, Yahudi Siyonist terör varlığı kuvvetlerinin başkomutanı Ariel Sharon’un (2001 tarihinde başbakan) gözetimi ve koruması altında Lübnanlı Hıristiyan falanjist milisler tarafından gerçekleştirilmiştir. İşgalci Siyonist askerler 16 Eylül 1982 tarihinde Filistinli mültecilerin kaldığı Sabra ve Şatilla kamplarını, buralarda ikamet edenlerin herhangi bir yere kaçmalarını önleyecek şekilde kuşatmaya almışlar ve ardından Lübnanlı Hıristiyan Falanjist milisler Siyonist terörist askerlerin gözetimi altında kamplara girerek büyük bir katliam gerçekleştirmişlerdir. Lübnan hükümetinin açıklamasına göre bu katliamda toplam 991 kişi öldürülmüş ve  sadece 328 kişinin kimliği tespit edilebilmiştir.

Kudüs Katliamı / (08 Ekim 1990):

Yahudiler Mescidi Aksa’nın daha önce Süleyman Mabedi’nin diğer adıyla Siyon Mabedi’nin bulunduğu yere inşa edildiği iddiasındadırlar. Bu yüzden de her daim Mescidi Aksa’yı yıkarak yerine Siyon Mabedi inşa etmeği amaçlamışlardır.

Yahudilerin bu planlarını ve muhtemel saldırıyı bilen müslümanlar ise Mescidi Aksa’ya yönelik herhangi bir eylemi önleyebilmek için 8 Ekim 1980 tarihinde  mescide toplanarak tedbir almışlardır. Çıkan tartışma sonrasında önceden Mescidi Aksa çevresine mevzilenmiş olan terörist Yahudi askerleri ve polisleri Müslümanların üzerine gaz bombaları atarak saldırıya girişmişler ve saldırı sonrasında da yaralı Müslümanlara acil müdahale yapılması için gelen ambülânsların olay yerine girmelerine de engel olmuşlardır. Bahse konu saldırının tanıkları ölen Müslümanlardan önemli bir kısmının acil tıbbi müdahale yapılmayışı dolayısıyla öldüklerini ifade etmişlerdir.

Hz. İbrahim Camii Katliamı / (25 Şubat 1994):

25 Şubat 1994 Cuma günü Filistin’de Siyonist Yahudiler korkunç bir katliam gerçekleştirerek, Müslümanların sabah namazını kılmakta oldukları sırada Halil İbrahim Camii’ne düzenledikleri saldırıda 50'den fazla Müslümanı şehit etmişler ve 300'e yakın Müslüman da bu vahşi saldırıda yaralanmıştır.

Kana Katliamı / (18 Nisan 1996):

Tarihe bir vahşet belgesi olarak kaydedilen bu menfur saldırıda da Kana mülteci kampının havadan bombalanması sonucu çoğu çocuk ve kadın yüzden fazla insan hayatını kaybetmiş, katliamda kafaları kopan çocukların oluşturduğu acı manzaralar uzun zaman boyunca dünyanın zihninden silinememiştir.

Cenin Katliamı / (3-15 Nisan 2002):

Hakeza bir başka alçak vahşet belgesi olarak tarihe geçen bu saldırıda da, Batı Şeria’daki Cenin Mülteci Kampı’na zırhlı birliklerle saldıran terörist, Siyonist Yahudi varlığı ordusu yaklaşık 1.300 sivili katletmiştir.

Nuseyrat Katliamı / ( Mart 2004):

Bu tarihte Gazze’deki Nuseyrat ve Bureyc mülteci kamplarına giren terörist, Siyonist Yahudi varlığı askerleri aralarında dört çocuğun da bulunduğu 14 sivili öldürmüşlerdir.

İsrail – Lübnan katliamı / (16 – 26 Temmuz 2006):

2006 yılında Ariel Şaron’nun başbakan olduğu dönemde, Yahudi terörist varlığı Silahlı Kuvvetleri Lübnan topraklarına saldırmıştır. 12 Temmuz – 14 Ağustos 2006 tarihleri arasında sürmüş olan bu silahlı çatışma sırasında 1000'den fazla sivil Müslüman katledilmiştir.

Ve şu an Gazze; Terör çetesi yine iş başındadır!...

İsrail adlı Yahudi terör varlığı içerisinde iktidar kavgası ve çekişmeler yaşanırken bundan çıkış yolu olarak Gazze’de yaşanan katliam adeta öngörülmüştür. Son dönemlerde birbirine düşen terör çeteleri nefes almak ve seçim öncesi birliktelik oluşturmak için Müslümanların kanlarını akıtmayı yeğlemişlerdir.

 

Teröristlerin yönettiği bir varlık; İsrail

Tarihsel bir süreç çerçevesinde bakıldığında, görülecektir ki, BM’nin Filistin topraklarının bölünmesine dair karar aldığı tarihlerde bu topraklarda, Yahudilerin eğitim görmüş silahlı yetmiş beş bin militanı bulunuyordu. İşte Yahudi terör varlığı bu terörist militanlar tarafından kurulmuş ve yöneticileri de onların arasından çıkmıştır. Sözgelimi; Yahudi terör varlığının ilk başbakanı Ben Gurion 1945 yılında Yahudi terör örgütleri arasında ortak koordinasyon kurulmasını sağlayan kişidir. Bu ortak koordinasyonun kurulmasından sonra Ben Gurion 01 Ekim 1945'de bütün Yahudi terör örgütlerine hareket emri vermiş ve bu emir doğrultusunda çeşitli eylemler gerçekleştirilmiştir.

Hakeza, Camp David anlaşmasının imzalandığı tarihlerde ise Yahudi Siyonist terör varlığı başbakanı olan ve bu anlaşmaya imza koyan Menahem Begin (1977'de başbakan) 1943'ten itibaren Irgun terör örgütünün liderliğini yapmıştır.

Deir Yasin katliamı ve Kral Davud Oteli’nin havaya uçurulması eylemleri onun militanları tarafından gerçekleştirilmiştir. Irgun terör örgütü bunların dışında da pek çok terör eylemi gerçekleştirmiştir. İşte bu Menahem Begin ki, 1978 yılında Mısır devlet başkanı Enver Sâdât’la birlikte Nobel barış ödülüne lâyık bile görülebilmiştir.

İsrail adlı Yahudi Siyonist terör varlığının Menahem Begin’den önceki başbakanı Bayan Golda Meir (1969'da başbakan) 16 yaşından itibaren Siyonist örgütler içinde faaliyet göstermiş biridir. Benzer biçimde, Beyrut kasabı olarak bilinen eski savunma bakanı ve daha sonra da iskân bakanlığı yapan Ariel Sharon’ da Kibya katliamı ile Sabra ve Şatilla katliamlarının sorumlusudur. Zira, 1982'de Lübnan’ı işgal eden Yahudi Siyonist terör varlığı silahlı kuvvetlerinin başında bu Ariel Sharon bulunuyordu.

Bunlar bir yana, dünyaca çokça bilinmeyen ve bir dönem Kudüs belediye başkanlığı yapmış olan Teddy Kollek’ te Yahudi Siyonist terör varlığının kuruluşundan önce pek çok kanlı terör eyleminin sorumlusu olan Hagana örgütünün ileri gelen elemanlarındandır. Bunlardan başka, Yahudi Siyonist terör varlığının Şimon Peres’ten (1996'da başbakan) önceki başbakanı ve kendisi de Yahudi terörünün kurbanı olan İzak Rabin (1974'de başbakan) 18 yaşında Gizli Palmach Ordusu’na katılmış ve 1948 Savaşı’nda Kudüs çevresindeki önemli çatışmaların komutanlığını yapmıştır.

 

Şimdi sormak gerekmez mi; sormak düşünmek gerekmez mi; bunca teröristin yönetiminden terörden başka ne beklenebilir?...