Piyasalar

İnsan Bu Ya

Punto:
İnsan bu ya; para, mal, mülk, eşya biriktirmeyi, yığmayı sever çünkü kendisini güçlü hissetmek, güçlü olmak, her şeye hükmetmek ister. İnsanın makamı, mevkii, parası, malı, mülkü, serveti artınca da kendisinde güç vehmetmeye, her şeyi kendisine mubah görmeye başlar. Kendisini diğer insanlardan farklı görür, ayrıcalık zırhına bürünerek kendisinin üstün ve her şeyin onun hâkimiyeti altında olduğu duygusuna kapılır. Hırs artar, zaaflarının kurbanı olur, arzularına ulaşmak için hadsizleşir, sınır tanımamaya başlar, diğer insanlar ile arasına bazen direkt, bazen tevazu kılıfı altında kibirden bir duvar örer. Kendisinin istediği her an, her yere, her şeye ulaşmaya hakkı olduğunu düşünürken, kendisi ulaşılmaz, erişilmez olmak ister. En akıllı kendisini görür, en mükemmel kendisini sanır. Kendisinin denetlenemez, sorgulanamaz, hesap veremez olduğunu düşündüğü için en ufak bir itiraz, karşı çıkma onun için düşmanca bir tavırdır ve ihanettir. İyi niyet, samimiyet, dürüstlük, hoşgörü, duygudaşlık, başkalarına karşı sorumluluk duygusu zamanla azalarak kaybolur. Bu sebeple kendisinin sebep olduğu sorunlarda bile başkalarını sorumlu tutar, başkalarını suçlar hatta başkalarını cezalandırır. Çevresindeki bütün insanların kendisine hizmet etmek zorunda olduğunu düşünür ve insanlara hükmetme, yargılama, cezalandırma, öfkelenme, bağırma, çağırma, hakaret etme hakkını kendinde bulur. Ve bu insanlar; yaşlanacağını, hastalanacağını, çaresiz kalabileceğini, aynı şeylerin kendisinin başına gelebileceğini, öleceğini, hesaba çekileceğini düşünemez, sonsuza kadar bu gücün devam edeceğini sanır. Tabi ki bu insanlar yalnız değildir; hırsları, çıkarları, beklentileri uğruna bu insanlara destek veren, her şeylerine katlanan omurgasız, ikiyüzlü, ahlaksız, makam, mevki, para uğruna yapmayacakları kötülük olmayan, dalkavuk, bozguncu, ayrıştırıcı, insanların dünyasını yakan, yıkan şahsiyet yoksunu binlerce insan vardır. Hâlbuki insana; insan olmak, insanca yaşamak, ahlaklı olmak, tevazu sahibi olmak, güvenilir olmak, dost olmak, dürüst olmak, hoşgörülü ve yardımsever olmak yaraşır. Bütün bunları yok sayarak elde edilen makam, para, güç, servet kişiyi onursuz ve zalim yapar. Kendilerinde güç vehmeden veya bu insanlarda güç vehmeden insanlar; her şeye güvenmişler, ama Allah’a güvenmemişlerdir. Herkesten, her şeyden korkmuşlar ama Allah’tan ve gerçekle yüzleşmekten korkmamışlardır. “İnsanların onuruyla, haysiyetiyle oynayan, gururlanan, fesatlık yapan, kusur arayan, iftira atan, insanlarla alay eden, kibirli, gıybet yapan, dedikodu yapan, fitne çıkaran insanların vay haline ki bu açık bir aldanıştır. Haram helal demeden mal yığıp toplayan, onu saydıkça sayan malının, servetinin, gücünün kendisini ebedileştirdiğini sanan, gönül inciten, yürek yakan bedbahtların da vay haline. Böyle olmaktan, böyle yapmaktan kaçının! Çünkü böylelerinin sonu kesinlikle çökerten, ezip içine çeken, acısı yüreklere işleyen cehennemdir.” (Hümeze Suresi) AHMET BERHAN YILMAZ