Piyasalar

ILIMLI İSLAM VE DİNLER ARASI DİYALOG

Punto:
Bir önceki yazımız da; “Ilımlı İslam’dan kısaca bahsetmiş, Ilımlı İslam’ın emperyal güçlerin bir projesi olduğunu, bunun da İslam ülkelerinde emperyal güçlere yönelik her türlü eylemleri ve muhalefeti engellemek,  “Sempatik” göstermek için kullanıldığını ifade etmeye çalışmıştık.      Yine bu güçlerin ve Vatikan’ın projesi olan , “Dinler Arası Diyalog”; küresel anlamda değerlendirilmeli. Bu proje ile  İslam,  Hıristiyanlık ve Yahudilik ile aynı kefeye konulmaya çalışılarak, pasifize  etme, güçsüz bırakma, etkisiz kılma, yazıflatma  vs.  yoluna gidilmek istenmiştir.          İçimiz deki gaflet içerisinde veya hain olanlar bu projeye tam destek vermişler, hatta olayı başka mecralara çekerek son derece masum göstermeye çalışmışlardır.      Emperyal güçlerin Müslüman ülkelere yönelik tehditlerini veya kontrol etmelerinin iki önemli nedeni olduğu unutulmamalı. 1-    Geniş hammadde kaynakları, başta petrol ve doğal gaz,  2-    Genç ve dinamik nüfus. İşte bunun içindir ki, gerek ılımlı İslam, gerekse, dinler arası diyalog, emperyal güçlerin iki önemli projesidir.  Daha önceden de belirttiğimiz gibi, sistemli ve organize bir şekilde açılmış olan  İslam karşıtı okullar ve misyonerlik faaliyetleri ile bu projeler hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.    Ilımlı İslam ve dinler arası diyalog projelerinin ülkemizde ve dünyada uygulama alanına konulması konusunda görevlendirilen isim Fetö'dür. Hedef müşterek bir zemin yaratarak, Müslüman, Hristiyan ve Musevileri aynı yerde buluşturmaktır. Elbette fetö bu konuda yalnız değil.  Başta CIA olmak üzere diğer istihbarat örgütleri,  ciddi mali destek veren karteller, Vatikan ve birçok ülkede aynı hedefe hizmet eden yandaşları.   Bir kez daha ifade etmekte fayda var. Başta ABD ve  İngiltere olmak üzere, elbette korunmuş Kur’an dan bir şeyler azaltamazlar, bir şeyde ilave edemezler, o zaman geriye tek bir seçenek kalıyor! Mevcut ayetleri aşırı yoruma tabi tutmak, anlam kaymaları yapmak, bunları yapanları desteklemek,  sürekli doğrulukları konusunda gündem de tutmak.  Bu anlayışa göre; “Şahısların Müslümanlıktan Hıristiyanlığa geçmesi gerekmez, oldukları yerde,  oldukları gibi kalsınlar ama,  bizim istediğimiz gibi düşünsünler. Yani, Müslüman, Müslüman gibi düşünemesin, Hıristiyan gibi düşünsün, Hıristiyan gibi yaşasın,  ama Müslüman  gibi yaşadığına inansın” Müslümanlığı bu anlayışa getirip , Hristiyanlığa ve Yahudiliğe  yaklaşsınlar.. İşte tam da burada dinler arası diyalog devreye giriyor.  Diyalog, iki kişi arasında geçen konuşmadır. Dinler arası diyalog, dinlerin birbirleri ile teması, yakınlaşmasıdır. Tebliğ ise, bildirme, duyurma, haber verme, inandıklarını muhatabına anlatma ikna etmedir. Bu kavramları birbirine karıştırmamak gerekir.  Onun içindir ki; Bazı yazar-çizer takımımız maalesef dinler arası diyalogu karşılıklı konuşma olarak algılıyor ve ; “Ne varmış bunda, karşılıklı sevgi, saygı, hoş görü, iyi niyetten kime zarar gelir?  Bizim dinimiz zaten bunu emretmiyor mu?” diye ahkâm keserler. Elbette  İslam, sevgi, kardeşlik, barış , hoşgörü dinidir. Bundan kuşku yok. Burada kastedilen kişiler değil, dinler arası yakınlaşma dır.  Korkmak değil, yukarıda bahsettiğimiz, zorlama yorumlar ve yorum kaymalarının yapılmasıdır.  Dinler arası diyalog kavramı, Vatikan orijinli  misyoner yaklaşımıdır. Misyoner faaliyetler 1960 lı yıllardan itibaren hız kazanmıştır.  Ayrıca bu söylem, ABD nin İslam Ülkeleri için planladığı Evangelist İnanışın şekillenip ortaya çıkardığı  bir kavramdır.  Bir Milletin toprak bütünlüğünü dağıtmak,  arkasından işgal etmek düşünülüyorsa, evvela o topraklar üzerinde yaşayan insanların inançları, akideleri ve dil i ile oynanır.  Bu çerçevede değerlendirmek gerekir dinler arası diyaloğu. Elbette ki Vatikan'ın niyeti,  diğer dinleri tanıyalım, kardeş kardeş bir birimizi yardım edelim   böyle bir şey söz konusu dahi değil. Tam aksine İslam’ı zayıflatma, esas gayesinden uzaklaştırmak, Hıristiyanlığın üstünlüğünü ilan ederek, dünyayı Hıristiyanlaştırmaktır.  Müslümanlar elbette Hıristiyan ve Yahudilerle konuşabilir, görüşebilir, her türlü meseleyi tartışabilirler. Karşılıklı ikili temaslarda bulunabilirler. Hz. Peygamberde bunları yapmıştır. Ama söz konusu dinler arası diyalogsa,  işte iş o zaman değişir. Kur’anın hangi ayetlerinden vazgeçeceğiz?  Yazılmış İncil'in veya Tevrat'ın nesine, hangi bölümüne inanacağız? Diyalogda bir sonuç bekleniyorsa bu karşılıklı tavizler den geçer. Biz İslamin hangi hükmünden taviz vereceğiz?  Bir mü’min, Kur’ana ve Peygambere iman etmekle, bütün insanları bu dine çağırmakla, tebliğ ile yükümlüdür. Onun içindir ki,  dinler arası diyalog safsatası, İslam'ı diğer dinlerle eşitleme gayesi güden bir projedir.  Dinler arası diyalogu savunanlar, Vatikan'ın niyetini bilmeden ya gaflet içine düşüyorlar, veya  bilerek hainlik yapıyorlar. Fetö ve yandaşları gibi.   Bu proje ayrıca bir ifsat (karışıklık çıkarma) projesidir. Fetönün 1998 yılında Papa ile görüşmesinden sonra, bu proje yoğun bir şekilde işlendi. İslam dışındaki diğer dinleri meşrulaştırmak adına,  tahrif edilmiş dinler potasında İslam’ı eritme için bir çok programlar düzenlendi. Bu programlar çerçevesinde,  özellikle Mardin ve Şanlı Urfa'da ilginç asla tasvip edilemeyecek olaylar oldu. Örneğin, Mardin'de yedi bin yıllık Kasimiye Medresesinde 2004 yılında düzenlenen Dinler Arası Diyalog Sempozyumu, iğrenç defileler ve Nusaybin'deki inanç parkı haddi aşan programlardır. Özellikle Kültür Bakanları Erkan Mumcu ve Ertuğrul Günay dönemlerinde bu tip programlar had safhada olmuş ve Fetö bunu en üst düzeyde desteklemiştir. Bu dönemde ev tipi butik kiliseler çoğaltıldı, özellikle Fetöye bağlı yazılı ve görsel basın,  Hıristiyanlar ve Yahudileri yüceltti.      Şanlı Urfa'da yapılan bir sempozyumda, Teksas Üniversitesi Sosyoloji Profesörü Hıristiyan Lester Kurtz ile gazeteci Müslüman Meryem Kurtz, haham, papaz ve müftünün huzurunda nikahları kıyıldı. Dahası Lester Kurtz, hem Müslüman hem Hıristiyan olduğunu ilan etti.  Bu olay 15 Nisan 2010 tarihli Zaman Gazetesi'nde , ”Diyalogdan düğüne” manşeti ile verildi.      Bununla birlikte yurdun bir çok yerlerinde benzer programlar yapıldı. Örneğin, İzmir Alaçatı’da bulunan Pazar yeri Camiinin içine kilise yapıldı. Bir çok yerde cami ve kiliselerin ortak mekanda buluşturulması projeleri gündeme geldi. 2010 yılında Mardin Valiliğinin teşviki ile, Kasımiye Medresesi'nde, ne olduğu herkes tarafından malum! Cemil İpek’ci tarafından yapılan defile tam bir ahlaksızlıktı. Hedef olarak da Mardin'i sanat ve kültür merkezi haline getirme olarak ifade edildi.  ÖZETLE; Kur’an açıkça beyan ediyor; “Allah katında tek din İslam’dır”(Ali İmran 19) , “Kim ki İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki o din ondan kabul edilmeyecek ve ahirette hüsrana uğrayanlardan olacak” (Ali İmran 85), “Allah ve Resullerini inkar edenler, Allah ve Resulleri arasına ayrımcılık sokmaya çalışanlar, bir kısmına inanıyoruz , bir kısmını inkar ediyoruz diyenler,  ve bunun arasında bir yol tutmak isteyenler, bunlar gerçekten kafir olanlardır. “ (Nisa 150-151) SON SÖZÜ KUR’AN SÖYLEDİ. ALLAH DOĞRU SÖYLEDİ.