Dinle
İnsanın yaşam tecrübesi artınca başka bakıyor olaylara. Bunlarda biri de “hayatın bir tiyatro”
olduğu düşüncesidir. Shakespeare’in şöyle dediği rivayet edilir: “Dünya büyük bir tiyatro
sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi sonsuza dek terk
eder.”
Bu sözler, Shakespeare’in As You Like It (Nasıl Hoşunuza Giderse) adlı oyunundaki ünlü bir
tiraddır. Oyunun II. Perde, 7. Sahnesinde, Jaques karakteri şöyle der:
"Bütün dünya bir sahnedir,
Ve bütün erkekler ve kadınlar yalnızca birer oyuncu.
Girerler ve çıkarlar sahneye,
Ve herkes ömrü boyunca birçok rol oynar..."
Shakespeare burada hayatı bir tiyatro oyununa benzeterek insanın doğumdan ölüme kadar
çeşitli rollere büründüğünü anlatıyor.
Hayatı tiyatroya benzetmek önerisine biraz yakından bakmakta konunun anlaşılması için
faydalı olacaktır.
Nedir bu tiyatro?
Tiyatro
Tiyatro (İtalyanca teatro), (1) dram, komedi, vodvil vb. edebiyat türlerinin oynandığı yer, (2)
bu türleri, izleyiciler önünde sahnede oynayan grup ve (3) sahnelenmek için yazılmış
oyunların tümü olarak açıklanmaktadır.
Bu tanımlardan dikkatimi çeken kavramlara biraz odaklanalım:
-Tiyatronun oynandığı yer olması gerekir: Bunu ülke, şehir, arz vs olarak düşünebilirsiniz.
-Tiyatroyu oynayan bir grup olmalı: Artist, finansçı, eğitimci, siyasetçi, din adamı…
-Tiyatro yazılmış olmalı: Bir üst akıl yani uluslararası şirketler, süper güçler ve bunların
yerel/ulusal uzantıları…
Bu açıklamada eksik kalan seyirciler.
Seyirciler
Seyirci (izleyici), bir olayı gören, izleyen kimse veya izlemek, eğlenmek için bakan kimse,
anlamına gelmektedir. Türkçemizde seyirci kalmak (veya olmak) diye bir deyim vardır. Yani
bir olay karşısında hiçbir tepki göstermeyerek işe karışmamaktır. Bizim seyircilerimizin
çoğunun sahnelenen metni anlamak (hayatı/olguları diye okuyabilirsiniz) anlama gibi bir
derdi yoktur. Bunda oyunu sahneletenlerin koltukları rahat yapmalarının, yanlarına zengin
ikramlar koymalarının da payı vardır elbet. Ondan dolayı dramda olsa, komedi de olsa
izlemektedir. Hiçte şikâyetçi değillerdir bu durumdan!
Bu durumdan şikâyetçi olan, farkına varan bir yazarımız (Emine Işınsu 1938-2021) şunları
söylemiş: "Sadece seyirci olduğumu, olayların dolayısıyla hayatın dışında kaldığımı bu
sorudan sonra anladım."
Soru
Yazarın sadece seyirci olduğunu bilinç sahibi olmadığını anlatan soru nedir?
Bence doğru soru sorabilirseniz seyirci olmaktan kurtulabilirsiniz. Yanlış soru ile verdiğiniz
cevap o soru için doğruda olsa hakikate ulaşamazsınız.
Sadece seyirci olmak hayatı, olayları anlamak için yeterli değildir.
İnsan odur ki meraklıdır, idrak sahibidir, bilinci vardır, karanlıkta kara oyunları
görebilendir…
Göremezseniz ne olur?
Ne olması gerekiyorsa o olur.
El aya giderken sen yaya kalırsın. Zerre miktar ilerleyemezsin. Az gittim uz gittim bir arpa
boyu yol gittim dersin (oda fark edersen).
Önce oynananın tiyatronun hangisi olduğunu öğrenmekle işe başlamalısın.
Gölge tiyatrosu
Bazı toplumlarda ki gerçek tiyatro bile değil.
Ne o zaman?
Olsa olsa "Gölge tiyatrosu" olabilir. Şöyle ki, gölge tiyatrosu saydam bir perdede, arkadan
kuvvetli bir ışıkla aydınlatılan oyuncuların gölgeleriyle yaptıkları gösteri olarak açıklanmakta.
Anlayacağınız sahnedekiler sahte oyuncular…
Onların arkasında kimler var?
Senin gördüklerin rolü bitince sahneyi sonsuza dek terk edecek olanlar (Shakespeare)…
Sen ise seyretme sıran bitince tribünleri terk etmek zorunda kalan izleyicilerden biri olmak
istemiyorsan can yakıcı sorulara cevap aramalısın.
Tercih senin!
Son söz: Hayat bir kez (provasız) oynanır.