Piyasalar

haşhaşînîlik, zombilik, paralel tanrıcılık veya tek tabirle; zırtoler..!

Punto:
mesela.. İranî dr.Movassaq’ın (!) cımbızlayarak paylaştığı şu Obama vidyosunu irdeleyerek girelim konuya.. ki bu tarz somut örnekler üzerinden konuları zihinlere açmak ve yakınlaştırmak, nikaO ekolünün rutin metodolojisi olmuş hep, malum.. * evet.. bu vidyonın şu kadarcık okumaklığına, komplocular şöyle yorum vermek isterler ve verirler; “ha demek tümüyle herşey onlar kontrolünde ve onlar senaryosuyla oluyor..” klasik şark kurnazcılığıyla düğüm çözme yani.. ve bazan tutturma da varsa; artık tüm düğümler için bunu bir şablon yapar.. yapar da, bu yaptığının esiridir artık.. bu zann onun için artık, iman (inanç) boyutlu mutlaklık getirmiştir.. * işte zurnanın tam da çirkefleşip zamanla tüm ahenk ve tüm bünyeyi metastazla akim kılmadı bundan ibarettir.. * ve elbette temel iki vahim tehdit ve tehlikesi çoğu zaman kaçınılmazdır.. a-) bu odaklara bir nevi Paralel Tanrıcılık rolü veriliyor.. ve benzerini yapamadığı için de; aslında üflese püflese de; bu algıyı içselleştirme yönüyle kürekçilik yapmış oluyor.. herşeyi onlardan bilme ihatacılığı zaten Paralel Tanrıcılık dediğimiz durumdur.. b-) vizyoner bakışlılar ise; şöyle okuyor.. “demek gelişmiş Batı; geleceğin getireceği ŞOK’ları, daha gelmeden, tam tahmin etmeye odaklanmışlar.. ve aynen vaki olursa, bundan sadece kaçınma ve korunmayı da değil, ilaveten nasıl fırsata dönüştürebikeceklerini de çalışmışlar, çalışıyorlar.. helal olsun, işte vizyonerlik budur..!” * tıpkı ilkesel olarak ta 1980’lerde futurist Alvin Toffler tanımı ve tespiti ve yönlendirmesi gibi yani.. “geleceğin ŞOK’larından kurtulmak için, onu doğru ummak zorundasınız..” der.. ya da; sadece korunma yerine fırsatları da görmeyi mükemmel tanımlayan şu Çin atasözü hakikatı gibi; “değişim rüzgarları estiğinde; aptallar duvar örer, akiller yel değirmeni yapar..” * işte komplocu yaklaşımın verdiği ve dayattığı ikinci tehlike de; işin bu fırsat imkanlarını yok ettirme boyutu oluyor.. ne dehşet yok ediş hem de..! fırsat ve olumsallıkların olabilme ihtimalini bile, kökünden silip atıyor.. çünkü komploculuğu ve yani Paralel Tanrıcılığı adeta bir Din haline çevirmiştir artık.. hem de tek gerçek algılatıp; edinilmiş çaresizliği, başa gelmiş mutlak kader kıldırmış bile.. * evet.. uyarmaya çalıştığımız durum budur.. ısrarla ve ısrarla.. * evet.. medenî dünya gelişmelerinin büyük çoğunluğunda, gelecek öngörülerini tam tutturma ve ona göre hazırlıklı olma ve fırsata çevirecek çözümler üretme gelir.. ŞOK’lar gelmeden aynen ummabilme feraset ve basiret ve vizyonerliği yani.. * Doğu gericiliğinin ve geri kalmışlığının da bu yöndeki en önemli sebebi; herşeyi ‘onlar’dan bilme denilen Paralel Tanrıcılık dinini, kendi hakiki dini yerine bilerek veya bilmeyerek ikame etmeklik yatar.. doğmadan ölmek arabesk teslimiyetçiliği ve ümitsizliği durumu, işte tam da bu..! velev ki; gece gündüz, “Allah’ın rahmetinden ümid kesilmez” kat’i emrini tutî kuşu gibi tekrarlasa bile, fiiliyatta, yaptığı ve durduğu felaket ve helakete götürücü durum; tam da bu..! bırakın ümit kesilmezliği, en tirajikomik tarafı da; Yaradan’dan bile rol hırsızlığı yani ulûhiyete ve tasarrufatına paralel yol döşemekler; tam da bu..! ; -güya- şirksizlik adına teşriklik ve ortaklıklar katmak da; tam da bu..! * ve aslında bir başka açıdan; haşhaşînîlik de tam da bu oluyor..! cehl-i mürekkeb ötesi, cehl-i müselsel de tam da böyle icra olunuyor.. hem de pek geniş kitleleri de sürü psikolojisi ile beraberliğine katarak.. çünkü kitleler, yalanın gerçeği yerine gerçeğin yalanına, daima daha meyillidirler.. hakikatın isteğine süvari olmaktansa, isteğinin hakikatine at olmayı yeğ tutarlar.. çünkü; ilki çaba ve emek ve aktivite gerektirir.. ikincisi ise edilgenliktir, birşey yapmamak, görev ve sorumluluğunu terk’lik kafidir.. tembellik ve atalet, ön-tercihte tatlı gelir.. bir gıdım bile olsa hazır lezzet, sonraki tonlarca lezzete tercihliği caziptir daima.. sefihliğin iki bacağından biri budur.. (diğeri de tersi yaklaşımla; hazır bir gıdımlık zorluktan kaçınmayı, sonraki tonlarca zorluklara tercihtir..) * işte bunlara zırtoler ve Paralel Tanrıcılar etiketini takmaklığımız; tam da bundandır.. evet.. kafalarını birbirine pek haşin ve izzet-kırıcı sertlikte çarptırmaya mecburuz.. çünkü uyuşturulmaklıkları pek derindir.. adeta mutlak zombilikler oluşmuş.. hem de yüzyıllardır.. Hasan Sabbah’ın haşhaşînleri gibi, inandırıldıkları paralel cenneti, hakiki Cennet iman etmişlikleri mutlaklaşmış durumda.. bu yaramız, bu yüzden tedavisi bin kat daha zordur.. edinilmiş çaresizlik ve önyargı; atomu parçalamaktan daha külfetlidir; bu yüzdendir.. * peki ya çare..?! - başka çare yok..! o boş ve zombileşen ‘kafasız kafalar’ı, daha daha....daha sert ve haşince birbirine tokuşturtmak..! umulur ki bütün bütün kaybedilmemişler de bulunur da belki kurtarılır.. zaten yaptığımız da bu..! 19.11.2020,nikaO