Piyasalar

Demokratik Milliyetçiliğin Sınırsız Meşruiyeti !

Punto:
Sevgili arkadaşlar; Bu yazıyla güncel görüşlerimi paylaşmanın ötesinde, en samimî duygularla kendisini bu topraklara ve milletimize derin bir mensubiyet bağıyla bağlı hisseden Türk milliyetçileri olarak, önümüzdeki dönemde hepimize düşen vazifeyi hatırlatmak ve sadece kardeşçe çağrımı konu alan bu yazımı, istişâre maksadıyla sizlere iletmek istedim... İnanın ki bu çağrının icabı olarak ifade etmek isterim ki, öyle bir zor dönemin içinde bulunuyoruz ki, hiç birimiz artık ağırlıklı olarak duygularla yüklü eski ezberlerimizi devam ettirerek ve korunaklı mahallemizde bulunmanın huzur ve güvenini devam ettirerek, tarihi vazifemizden kaçınamayız. Artık bu konforlu ve güvenli alanımızdan çıkarak, insan ve millet odaklı bir milliyetçilik anlayışıyla ve zamanın ruhuna uygun olarak; bilim, hukuk, demokrasi ve akıl çizgisinde milletimizin gelecek ümidi olmak gibi bir tarihi ve milli göreve talip olmak zorundayız. Bu kapsamda olmak üzere; ilk adım olarak 82 milyonluk ülke insanımızı, "yapay ayrımları" bir tarafa bırakarak, inat ve ısrarla kucaklamaya çalışmalı, sosyolojide "kültürün sivri uçları" diyebileceğimiz, bizler için en aykırı "sıfatlara" bile sabır göstererek milli birliğimizi tâhkim etmek gibi ilk sorumluluğumuzu yerine getirmeliyiz. Nefsimize ve irademize hakim olarak atacağımız ve samimiyetle içselleştireceğimiz bu adımların sonrasında da, meşrûiyetin kaynağı olarak millet irâdesini esas alan, her türlü vesâyeti reddeden, siyasetin merkezine en kapsayıcı sosyolojik kavram olarak milleti yerleştiren; milli, sivil, hukukun üstünlüğüne dayalı, demokratik usul ve esasların vazgeçilmez sayıldığı, akıl, bilim ve rasyonel analiz yöntemleriyle üretilmiş bir siyaset projesiyle Türk milletiyle buluşmamız gerekmektedir. Bu anlamda kâlben inanıyorum ki, vazgeçilmez temel ilkelerle inşa edilmiş bir sivil siyaset tasavvurumuz milletimizin en az %90'lık bir çoğunluğunda, hesapsız bir samimiyetle karşılık bulacaktır. Bu yönüyle Türk milliyetçilerinin öncülük edeceği ve günün ve geleceğin problemleri için akılcı çözüm teklifleri üretebilen bir siyasi hareketin meşrûiyet alanının, temelinde "milliyet" fikri bulunmayan, diğer siyasi görüşlere göre mukayese kabul etmez bir üstünlük ve önceliğe sahip olduğunu sizler de herhalde rahatlıkla kabul edersiniz. Lütfen bu ortak çağrımız üzerinde biraz durup düşünelim mi? Aksi halde, siyasetin "devşirmeleri" tarafından, milli hassasiyetlerimizden hareketle ihtiyaç duyuldukça başvurulan elverişli yardımcı elemanlar statüsü ve istismarından kurtulamayacağız... Hepimizin de fark ettiği üzere; son 31 Mart seçimlerinde bile, defalarca ve nefisleriyle vatanseverlik sınavlarından geçmiş "milliyetçiliğimizin" sınırsız meşrutiyetinden diğer siyasi yapılar da dahil olmak üzere, herkes istifâde etmeyi tercih etti. Bu vesileyle vurgulamak isterim ki; Türk milleti sivil siyasetin meşru aktörleri dışında, "görünmeyen aktörlerin" vesâyet veya etkisinden kurtulmadıkça; huzura, ekmeğe ve adâletli bir düzene ulaşamayacaktır. Unutmayalım ki, bazen de bu aktörler kim olduklarını, nerede durduklarını tam olarak kavrayamayacağımız şekilde iç içe geçmiş olabilirler. Etrafına dikkatli bir şekilde bakan ve süreçleri okumayı bilenler, herhalde bu durumun fazlasıyla farkındadır. Bâki selamlarımla... Rubil GÖKDEMİR