Piyasalar

Cumhuriyet'in İlk Yıllarında Adana'daki İngiliz İstihbarat Yuvası: Gilodo Nebati Yağ ve Sabun Fabrikası

Punto:
Öz: Rusya’dan Wrangel Ordusu ile gelen ve bu orduda subay olan S.Rafael Gilodo, Mütareke sırasında İstanbul’da İngiliz istihbaratının Beyoğlu ve Kadıköy kısımlarını idare eden Rus Yahudilerindendir. 1924 yılında kardeşi ile birlikte İstanbul’dan Adana’ya gelerek bir süre pamuk ticareti yapmıştır. Adana’ya gelişinden bir yıl sonra İngiltere’den getirdiği makinelerle kendi ismini taşıyan fabrikasını kurmuştur. Fabrika kendi ismini taşımakla birlikte, sermayesi ve idaresi tamamıyla İngilizlerin kontrolündedir. Elindeki maddi imkânlarla ve bazı memurların da desteği ile kısa sürede büyüyen bu fabrika, kuşkulu yabancılarla temasta olan bir yabancı istihbarat yuvası hâline gelmiştir. Fabrika; Adana’da İngilizlerin istihbarat yuvası olduğu, askerî, siyasî ve iktisadi casuslukla meşgul olduğu ihbarı ile emniyet tarafından denetim ve gözetim altına alınmıştır. Fabrikada çalışan tüm üst düzey idareci ve çalışanların, bütün hareket ve faaliyetlerinin takibi yapılmıştır. Bu kapsamda; fabrika dışındaki seyahat ve temasları kontrol altında tutularak casusluklarını ispatlayabilecek tüm şüphe çeken davranış ve vaziyetleri rapor hâline getirilerek Dahiliye Vekâletine bildirilmiştir. Adana’da pamukçuluğu öldürmeyi hedefleyen çalışmaların yanı sıra Yahudi işleri ile alakadar oldukları, Filistin’e gidecek Alman Yahudilerine her hususta yardımcı oldukları tespit edilmiştir. İşte bu çalışmada; Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivinde 11312-36numaralı dosyada kayıtlı bulunan belgeler ve takip raporları değerlendirilecektir. Anahtar kelimeler: Adana-S.Rafael Gilodo- İngiliz istihbaratı- casusluk- Yahudi faaliyetleri. Giriş Birinci Dünya Savaşı’na İtilaf devletleri yanında katılan Rusya, 1917’de meydana gelen Bolşevik devriminden sonra savaştan çekilmek zorunda kalmıştır. Devrimden sonra Rusya’da Çarlık taraftarı güçlerle Bolşevik güçleri arasında uzun sürecek kanlı bir iç savaş başlamıştır. Çarlık taraftarı güçlerin amacı Rusya’yı Bolşeviklerden kurtarmaktı. Daha sonraları “Beyaz Ordu” olarak da adlandırılan bu kuvvetlere General Denikin, General Wrangel ve Amiral Kolçak komuta etmiştir (Şahiner, 2003, s.135). 1920 yılının sonlarına kadar devam eden iç savaşta Kolçak, Denikin, Wrangel’in komuta ettiği Beyaz Ordular Kızıl Ordulara mağlup oldular. Yenilgiden sonra bu orduya bağlı asker ve sivil, yüzden fazla gemi ile 15-23 Kasım 1920 tarihleri arasında İstanbul ve çevre illere gelmeye başlamıştır (Şahiner, 2001, s.37); (Yüceer,1998, s. 107). Wrangel Ordusu İstanbul’a geldiği sıralarda, İstanbul, Mondros Mütarekesi gereğince 16 Mart 1920’de İtilâf devletleri tarafından işgal edilmiş durumdaydı. Dolayısıyla ordunun İstanbul’a gelişi de bu ülkelerin kontrolü altında olmuştur. Özellikle Fransa, bu iş için yoğun bir faaliyet göstermiştir. Fransızların yanı sıra İngilizler ve İtalyanlar filo göndermişler, Amerikalılar da bu girişime savaş gemileri ile katılmışlardır. Wrangel Ordusunun İstanbul’a gelişi parça parça olmuştur. General Wrangel 17 Kasım 1920’de İstanbul’a gelmiş ve Dolmabahçe’den karaya çıkmıştır. Wrangel’le beraber, Rus harp gemilerinin bir kısmı da İstanbul Limanı’na demirlemiştir. Bu gemilerle beraber yine Rus muhacirlerini taşıyan vapurlar da İstanbul limanına gelerek Kalamış önlerindeki diğer vapurların yanlarına demirlemişlerdir(Şahiner, 2001, s.s.37-39).70.000’i sivil olmak üzere 135.000 kişi ile Türkiye’ye gelen Wrangel Ordusu önemli bir askerî güce de sahiptir (Şahiner, 2001,s.65). Bu denli çok sayıdaki Rus mültecinin İstanbul’a, sonrasında da Anadolu’nun diğer şehirlerine gelmelerinin birçok nedeni bulunmaktadır. Ancak, bunlardan şu üç tanesi çok önemlidir. Bunlardan ilki, hiç kuşkusuz Beyaz Rus Ordusunun aldığı yenilgilerden dolayı, Bolşevik iktidarının kesinleşmesi ve eski Çarlık rejimiyle anılan bazı Rusların kendilerini ülkelerinde güvende hissetmemeleridir (Kaplan, 2019, s.5). İkinci önemli bir nedeni de İstanbul’un ulaşabilecekleri en yakın ve en güvenli merkez olmasıdır. Üçüncüsü de maliyetin diğer yerlere göre düşük olmasıdır (Baran, 2006, s.s.127-128). İstanbul’a gelen bu ordu birliklerinin büyük bir kısmı Beyaz Rus, Tatar ve Çerkezlerden oluşuyordu. Müslüman Tatar subaylar Türklere sempati duymaktaydı. Yine bu ordu içinde Bolşevikler de vardı. Bunların bir kısmı Wrangel Ordusu Rusya’da iken “Beyaz Rus Merkezi” adı altında orduya sokulmuş olan Bolşevik propagandistlerdi. Bir kısmı da sığınmacı adı altında İstanbul’a gelen Bolşevik kadın ve erkek propagandistlerdi (Yüceer, 1998, s.s.109-110). İtilaf devletlerinin Wrangel Ordusuna sahip çıkmaları elbette sebepsiz değildir. Wrangel Ordusunun Türkiye’ye gelmesinde önemli rol oynayan Fransa başta olmak üzere, Yunanistan ve İngiltere bu orduyu kendi amaçları doğrultusunda kullanmayı istemişlerdir, özellikle Yunanistan Ankara Hükûmetinin Sovyetlerle olan iyi ilişkilerini belirterek General Wrangel’i Anadolu hareketi aleyhine işbirliği yapmak için ikna etmeye çalışmıştır (Şahiner, 2001, s.65). Fransızlar da aynı şekilde, bunları Anadolu işgalinde kullanmak için her türlü girişimde bulunmuştur. 1921 yılında Fransız gemileri Samsun ve Sinop limanlarına kötü hava şartları sebebiyle sıkça gelmektedir. Fransızların 1920-1921 tarihleri arasında Türklere yönelik Ereğli ve Zonguldak’ın işgalinden başka bir etkinliği bulunmazken karakol faaliyetleriyle Wrangel Ordusuna yardım hususunda ise sıkça girişimlerde bulunmuşlardır (Karadoğan,2011, s.145). Başlangıçta bu ordudan yararlanma konusunda çekimser davranan İngilizler, sonrasında diğer devletlerin yaptığı gibi Anadolu’daki Millî Hareket karşısında kullanmak istemişlerdir. Bunlardan İstanbul’da casusluk faaliyetlerinde istifade etmişlerdir. Söz konusu orduda Alman subaylar da görev yapmaktaydı. Bunların bir kısmı daha önceleri Rusya’da yerleşmiş Alman muhacirlerden yetişmiş subaylardı ve İngilizlere yakın değildiler. Diğer kısmı ise doğrudan Almanyalıydı ve Alman ihtiyat subaylarıydı. İşte bu son zikredilenler İngilizler tarafından casus olarak kullanılmaktaydı. Bunlar İstanbul’da İngiliz istihbaratından aldıkları talimat çerçevesinde çalışıyorlardı. Bu çevrede Türk subaylarıyla yakınlık kurarak İstanbul’daki Kuva-yı Milliye’ye mensup olanlar hakkında bilgi almaya çaba sarf ediyorlardı ( Yüceer,1998, s.s.112-113). Ancak, General Wrangler amaçlarının sadece Rusya’ya dönmek ve Bolşevik yönetimi yıkmak olduğunu ve "Rusya’dan başka yerler için kan akıtmayacaklarını" belirtmiştir. Bununla da kalmayarak Wrangel Ordusu yetkilileri "Biz üç milyonluk ordularımızı kendi menfaatimizden çok, İngiltere ve Fransa’nın menfaati için kullandık. Onlar niçin şimdi böyle Rusya’nın yıkılmasına seyirci kalıyorlar?" diyerek bu ülkelere olan tepkilerini dile getirmişlerdir (Şahiner, 2001, s.65). Fransa ve İngiltere, Wrangel Ordusundan umdukları faydayı yeterli düzeyde alamamaları nedeniyle, biran önce onlardan kurtulmanın yolunu aramaya başlamışlardır. Dolayısıyla, İstanbul’a iltica eden Beyaz Rusların durumu da gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir durum almaya başlamıştır. Bu durum dünya gündemini de oldukça meşgul etmiş, birçok devlet çözüm önerilerinde bulunmuştur. Brezilya Hükûmeti kahve tarlalarında istihdam etmek için çok sayıda Rus kabul edeceğini bildirirken Bolşevik Hükûmeti ise “genel af” ilan etmiştir. İngiltere ve Fransa ise Beyaz Ruslara Brezilya’ya ya da “genel af” dolayısıyla Rusya’ya gitmelerini önermiştir. Özellikle mültecilerin Rusya’ya geri gitmeleri yönünde propaganda yapmışlardır. Hatta vapurla birkaç sefer yapılmış ise de gidenlerin akıbetinin belirsizliği ve alınan olumsuz haberler üzerine bu propaganda başarılı olmamıştır. Amerikan Kızılhaç’ı ve diğer yardım kuruluşları da askerlere terhis olup mülteciliği kabul etmelerini tavsiye etmiştir. Fransızlar açısından Beyaz Ordunun dağıtılıp mülteci statüsüne geçirilmek istenmesinin ardındaki en önemli sebep olayın maddi boyutundan kaynaklanmıştır. 1921 yılı Ocak ayı itibarıyla askerî ve sivil kampların en kısa sürede tahliye edilmesine karar verildiği açıklanarak bir dizi talimat yayımlanmıştır. Fransız Hükümeti, bu talimatlara uyulmadığı takdirde yapmış olduğu erzak yardımını kesme tehdidinde bulunmuştur. Fransa, Beyaz Orduyu Bolşevizm tehdidine karşı bir araç olarak kullanma fikrinin yanlış olduğunu görmüş ve artık ciddi bir problem hâline gelmiş olan bu meseleden kurtulmanın yollarını aramıştır (Bulut,2013, s.220). Bunun için de Wrangler Ordusunun İstanbul’un güvenliği için bir tehdit olduğu ve uluslararası hukuk açısından bu durumun uygun olmadığı fikri öne sürülmüştür. Fransa17 Nisan 1921’de yayımladığı resmî bildiride; “General Wrangel’in İstanbul’da kendi hükümetini kurduktan başka, Kırım’dan gelen askerleri de ordu durumunda korumak istemektedir. Böyle bir ordunun Osmanlı topraklarında varlığı uluslararası hukuka aykırıdır ve müttefik işgaliyle güç koşullarda korunabilen İstanbul ve çevresinin sükûnu ve barışı için tehlike yaratmaktadır.” ifadelerine yer vermiştir. Bu tebliğ ile Fransa çok açık bir şekilde Wrangel Ordusunun başka ülkelere gönderileceğini duyurmuştur. Bütün bu gelişmelerden sonra ordunun iaşe ve barınak masraflarının artık ağır gelmesi bahanesiyle maddî yardımda bulunmayı kesmiştir. Wrangel Ordusu bu olumsuz durumdan fazlasıyla etkilenerek dağılma tehlikesi belirince 1921 yılının Kasım ayında Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmıştır (Süer, 1997, s.325); (Şahiner,2001, s.62);(Şahiner, 2003, s.157-158). İşte Gilodo da Çarlık döneminde Rusya’dan firar eden, Beyaz Ruslardan ve Yahudi milletindendir. Bolşevikliğin ilanı üzerine İstanbul’a gelmiş, Wrangel Ordusu ile Bolşeviklerin aleyhindeki savaşlarda bulunmuş, İstanbul’da kaldığı sürede İngiliz istihbaratına hizmet etmiş, İngiliz casuslarındandır. Wrangel Ordusunun yenilgisi üzerine İstanbul’dan ayrılmıştır. Fakat daha sonraki süreçte tekrar İstanbul’a gelmiştir. Kardeşi ile birlikte bir süre ticaret ile meşgul olduktan sonra 1924 yılında Adana’da mecburî ikamete gönderilmiştir. Burada bir süre pamuk ticareti ile meşgul olmuştur. Cumhuriyet’in kurulduğu yıllardaki ekonomik çöküntünün bir an önce iyileştirilmesi amacıyla izlenmeye başlanan kalkınma politikalarından da istifade ederek 1925 veya 1926 yılında İngilizlerden almış olduğu sermaye ile Gilodo Nebati Yağ ve Pamuk Fabrikası’nı kurmuştur. 28 Mayıs 1927 tarihinde yenilen Teşvik’i Sanayi Kanunu’nun sanayi kuruluşlarına sağladığı kolaylıklardan da yararlanarak fabrikasını çok kısa bir sürede genişletmiştir. Adana’da edinmiş olduğu özel dostluklarla, birtakım ayrıcalıklar edinmiş ve Adana’nın hatırı sayılır fabrikatörlerinden biri hâline gelmiştir. 1934 yılına kadar işlerini istediği şekilde yürüten ve her geçen yıl daha da zenginleşen Gilodo, Adana siyasetine de yön veren etkili bir kişilik hâline gelecektir. Ancak, 1934 yılında Başvekil İsmet Paşa’ya iletilmek üzere, Adana’da esnaftan Kıbrıslı Ahmet Rasim imzası ile gönderilen bir ihbar mektubu sonrasında Gilodo’nun, gerçek kimliği ortaya çıkacaktır. Gilodo’nun fabrikanın asıl sahibi olmadığı, buranın İngiliz sermayesi ile kurulmuş, tamamen İngiliz emel ve çıkarları doğrultusunda faaliyet yürüten bir bozgun yuvası olduğu anlaşılacaktır. Bu fabrikanın İngiliz istihbaratının Adana’daki gizli bir şebekesi olarak faaliyet gösterdiği görülecektir. Gelen bu ihbar mektubundan sonra Gilodo ve fabrika çalışanları devamlı surette bir takip ve gözetim altına alınacak, İngiliz istihbaratı ile olan ilişkisi araştırılacaktır. Yeni gelişmekte olan sanayide yaşanan bu ilginç olay tüm gözlerin Adana’ya çevrilmesine neden olacaktır. Herkes merakla bu işin nasıl sonuçlanacağını beklemeye başlayacaktır. I-Gilodo Fabrikası’nın İngiliz İstihbaratının Adana’daki Bir Şubesi Olduğu Bildiren İhbar Mektupları Gilodo, Adana’da kendisini son derece halim selim, işinde gücünde bir iş adamı gibi gösterip İngilizlere hizmet eden bir casus olduğunu uzunca bir süre gizleyebilmiştir. Ancak, 5 Eylül 1933 tarihinde, Nişantaşı’ndan, H. Hilmi imzası ile Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü’ne (Emniyet Genel Müdürlüğü’ne) gönderilen ihbarla birlikte şüpheleri üzerine çekmiştir. Gilodo hakkında gönderilen bu ihbar mektubunda; bir kötülük yuvası olarak nitelendirdikleri, Gilodo Fabrikası’nın, ülkemizde faaliyet gösteren yabancı istihbarat servisinin bir şebekesi olduğu bildirilmiştir. Bu ihbar şu şekildedir: “Efendim, sevgili yurdumuzun en önemli kısmını ve oldukça çok pamuk üretimi ile âdeta altın kaynağını oluşturan Çukurova’nın, her tarafında, bozgunculuk ve kışkırtıcılık yürütmekte olan bir işletmenin varlığını, bir buçuk yıldır Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde seyahat etmekte olan güvenilir bir arkadaşımızdan çok net bir şekilde öğrendik. Bu bozgunculuk yuvası, Adana’da S.R. Gilodo işletmesi olup İngilizlerin İstihbarat teşkilatının bir şubesi olduğu Fransa’da ortaya çıkarılmıştır. Yüksek zekâsıyla bütün dünyaya ün salmış olan saygın polisimizin dikkatli bakışlarından böyle bir şeyin kaçmayacağına ve er geç, bu bozgun yuvasının ortaya çıkarılacağına emin olmakla birlikte, yurt sevgisi ve vatan endişesi nedeniyle biz de duyduğumuzu bildirmeyi, kendimize kutsal bir borç bildik, bu vesile ile saygılarımızı arz ederiz efendim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:138).Son derecede dikkat edilen bir konuda, devletin güvenliğini direkt ilgilendiren böyle bir casusluk ihbarına karşı derhâl harekete geçilmiştir. Olayın gerçekliğinin araştırılması için Gilodo ve fabrikasında çalışanlar, Adana Valiliğince takip ve gözetim altına alınmıştır. Bu durum yaklaşık bir yıl devam etmiştir. Bu ihbardan bir yıl sonra Adana’da esnaftan Kıbrıslı Ahmet Rasim imzası ile Başvekil Paşa Hazretlerine yazılmış olan ikinci bir ihbar mektubu ile Gilodo ve fabrikasının gizli işlerle meşgul olan bir casusluk merkezi olduğu ikinci bir kez daha gündeme gelmiştir. Gilodo fabrikasıyla ilgili yapılan bu ikinci ihbar, bilgi ve gözleme dayalı olarak çok daha ayrıntılı bir şekilde yapılmıştır. Okuyanı hayrete düşürecek derecede ilginç bilgileri ve bir o kadar da karmaşık ilişkileri içermektedir. Bu nedenle, olayın üstünün kapatılmaması için en üst düzeyde soruşturulması gerekmektedir. Cumhuriyet Halk Fırkası Kâtibi Umumiliğinden (Genel Sekreterliğinden),Dâhiliye Vekili(İçişleri Bakanı) Şükrü Kaya Bey’e gönderilmiş olan, 3 Temmuz 1934 gün ve 3/42110 sayılı gizli ve kişiye özel bir yazıda ihbarın detayı hakkında şu bilgiler verilmektedir: “Adana’da (S.R.Gilodo) nebatî yağ ve sabun fabrikası sahibi, Rus Yahudilerinden (Gilodo) ile bu işletmede bulunan bazı kişilere ve kendisine yardım edenlere ait, Adana’da esnaftan Kıbrıslı Ahmet Rasim imzası ile Başvekil Paşa Hazretlerine yazılmış ve Seyhan Fırka reisimiz (ilçe başkanımız) tarafından bana gönderilmiş olan ve önemli bazı bilgileri içeren ihbarın örneğini ekte bilgilerinize arz ediyorum.” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:13). Cumhuriyet Halk Fırkası Kâtibi Umumisi (Genel Sekreteri) ve Kütahya Milletvekili Recep Peker imzası ile İçişleri Bakanlığına gönderilen bu yazı, bir süre ön araştırması yapıldıktan sonra, 27 Mayıs 1934 tarihinde, Başvekil İsmet Paşa’ya arz edilmiştir. Bu mektubun içeriğinde şu bilgilere yer verilmiştir: “Adana’daki Gilodo Yağ ve Sabun Fabrikası’nın resmiyette sahibi gibi görünen Gilodo ismindeki adam, Çarlık Rusyası’ndan firar eden Beyaz Ruslardandır. Kendisi Yahudi’dir. İstanbul’a geldiği zaman çırılçıplak bir vaziyette bulunan bu kişi, her nasılsa Mütareke yılları olması nedeniyle, İngiliz casusu Kaymakam Benson ile tanışmıştır. Benson’un yatı ile karışık bir durumda bulunan Rusya’dan altın kaçakçılığı yapmışlardır. Millî Mücadele’nin bitimi ile birlikte, vatanın ilk gelişim dönemlerinde Gilodo Adana’ya geliyor. Birkaç ay sonra Gilodo’nun kardeşi Salomon ve ilk zamanlar fabrikanın müdürü ve sözde ortağı olan Emin Bey ismindeki kişi geliyor. Fabrikayı kuran mühendisler İngiliz olduklarından, Türk işçiler ile anlaşabilmeleri için İngilizce bildiğimden dolayı bu fabrikaya tercüman olarak girdim. Bir yaz günü idi, Türk muhasebeci, o zamanki Adana Emniyet Müdürü olan İbrahim Bey’in akrabasından ve şu anda Ziraat Bankası müfettişlerinden olan Tahsin Bey ile İngiliz Muhasebeci Makenzi ile birlikte fabrikaya geldiler. Birbirlerine (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:131)amirlik tasladıkları için kavga ediyorlardı. Gerek Tahsin Bey ve gerekse Makenzi Rusça bilmelerine rağmen anlaşamayıp aralarında beni Türkçe-İngilizce tercüman olarak kullandılar. Bu münakaşa sırasında Tahsin Bey, Makenzi’ye: “Fabrika İngilizlerin midir Gilodo’nun mudur? diye sorması üzerine Makenzi bir anlık şaşkınlıktan sonra, Gilodo’nundur. Ben de onun vekiliyim.” diye cevap verdi. Bu sırada Gilodo İngiltere’de idi. Bu olay benim Tahsin Bey ile fabrikanın durumu hakkında daha çok sohbet etmeme neden olmuştur. Bir gün, Tahsin Bey ile görüşürken bu fabrikanın İngiliz sermayesi ile kurulduğunu, Makenzi’nin de Gilodo’yu kontrolle görevli olduğunu, ancak, durumu kurtarmak için Makenzi’nin muhasip sıfatı ile fabrika idaresine görevli olduğunu söylemiştir. Tam bu zamanlarda, fabrikanın yıllık hesaplarını kontrol etmek üzere, Vayt’ın Adana’da bulunduğu ve Adana’da ölmüş İngilizlerin kemiklerini toplamak üzere bir heyet gelmişti. Vayt’ın bunlar ile görüştüğünü ve Adana pamukçuluğunu öldürmek için, Adana’da pamuk ticareti yapan yabancı müesseselerle bir toplantı düzenlediğini ve bu durumu zabıtanın (kolluk kuvvetlerinin) tespit ettiğini, Tahsin Bey bana bir sohbetimizde söylemişti. Tahsin Bey, bu durumu akrabası olan Emniyet Müdürü İbrahim Bey’den öğrendiğini de söylemişti. Vayt işini bitirdikten sonra, Emniyet Müdürlüğüne pasaportunu almak için o zaman komiser olan ve şu anda da Baş Komiser Kıbrıslı Salih Niyazi Bey’in yanına gittik. Salih Niyazi Bey bize ertesi gün gelmemizi söyledi. Biz de ertesi gün gittik. O gün de yine bir gün sonra Vayt’ın yalnız gelmesini söyledi. Ben Vayt’ın sorgulanacağı düşüncesindeydim. Fakat Vayt gayet hızlı bir şekilde pasaportunu aldı ve gitti. İngiltere ve İzmir’den defalarca İngiliz müfettişler gelmesine rağmen, Vayt bir daha gelmemiştir. Vayt gittikten bir süre sonra, Gilodo İngiltere’den geri geldi. O zamanki Adana Valisi Reşat Bey ,22 Ekim 1926 tarihinde fabrikaya ziyarete geldi. Gilodo’yu odasında ziyaret etti. 15 dakika kadar bir süre görüşmeden sonra kendisine ikram edilen çayı bile içmeden ayrıldı. Valinin gidişinden sonra, Gilodo’nun çocuk gibi ağladığını, şaşkınlık içinde gördüm. Valinin, bu ziyaretini Vayt’ın gelmesi üzerine gelişen olay ile ilgili olduğunu sanıyorum. Fakat her nedense, bundan bir sonuç çıkmadı. Bu olayın kapanması için fabrikadan şahsi menfaat sağlayanların başında Fabrika Müdürü Emin, Ticaret Bölge Müdürü Mansur, Borsa Genel Sekreteri Süleyman (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:130), Avukat Nazif, Adana Valiliği Mektupçusu (Yazı İşleri Müdürü)Raif, Emniyet Müdürü İbrahim, Hukuk İşleri Müdürü Cemal Beylerin aracılık ve yardımlarıyla olmuş olsa gerek… Gilodo daha bu fabrikayı kurmadan önce, Adana pamukçuluğuna darbeyi hazırlamış idi. Bunu şuanda dükkân komşusu Gilodo’nun en büyük şefaatçilerinden Borsa Genel Sekreteri Süleyman Bey’in kayınbiraderi ve eski taharri (araştırma) polislerinden Bahri Efendi’den öğrendim. Gilodo, Sudan’dan hastalıklı pamuk tohumu getirmiş, hükûmet bu tohumların gümrükten geçmesine izin vermemiştir. Buna rağmen Gilodo, ne yapıp edip bu tohumların bir kısmını gümrükten çaldırmış. Ve bunları çiftçiye ücretsiz olarak dağıtmıştır. O sene Adana pamuklarında pembe kurt hastalığı baş göstermiştir. Kolluk güçleri bu olayı haber almış ve duruma hemen el koymuşlardır. Bunun üzerine telaşlanan Gilodo’nun kardeşi Salomon kaçarken Tarsus’ta yakalanmıştır. Adana’da Pamuk Pazarı Karakolunda gerek Salomon’un kaçışı gerekse memlekete hastalıklı tohum getirmesi olayı bir tutanak ile tespit edilmiştir. Ancak, Gilodo’nun koruyucularından olan Süleyman Bey’in Soruşturma Polisi Bahri Efendi’ye ricası üzerine, Bahri Efendi polisteki bu kayıt evraklarının değiştirilmesini suçluların lehine göre yeniden düzenlenmesine yardımcı olmuştur. Buna karşılık hiçbir çıkar sağlamadığını bana yana yakıla anlattı. Ve benim bildiğimi düşünerek bu fabrikanın İngiliz subaylarından oluşan bir gruba ait olduğunu söyledi. Ben o ana kadar fabrikanın İngilizlere ait olduğunu biliyor isem de İngiliz subaylarına ait olduğunu bilmiyordum. Bunu duyar duymaz arz ettiğim ve arz edeceğim bütün olayları hatırladım. Bu olayın daha çok takibine çalıştım. Yine bu sıralarda, Adana elektrik şirketinden çıkartılan Raysfelt isminde bir Yahudi ile görüşüyordum. Bu Gilodo fabrikasının İngiliz muhasibi Makenzi’nin ev komşusu olduğu için onun ağzından bir şeyler koparabilirim düşüncesi ile kendisine Gilodo fabrikasına müracaat etmesini, bu fabrikanın İngiliz sermayesi ile kurulduğunu ve kendisine iyi bir maaş verilebileceğini söyledim. “Raysfelt” fabrikanın İngiliz sermayesi ve subaylarından oluşan bir grubun malı olduğunu, Makenzi’nin de bu grubun bir mensubu olduğunu söyledi. Makenzi, fabrika hesaplarından 10 bin lira gibi önemli bir parayı zimmetine geçirmişken ve bu olayın yargıya intikal ettirilmesi (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:129)gerekirken, sessiz bir şekilde, fabrikanın haberleşme görevlisi tarafından vapura bindirilerek uğurlanmıştır. Makenzi’nin yerine başka bir İngiliz gelmiştir. Gilodo fabrikasının İstanbul’un Galata yakınlarında İngiliz Konsoloshanesine çok yakın bir uzaklıkta sapa bir sokak içinde Çitoris Hanı’nda “Gilodo ve Nates” ismi ile bir büroları vardır. Mersin’de Suriye’den kaçak olarak gelen ve her nasılsa Türk vatandaşlığında olan Arap ırkından Bahaettin Guspari isminekayıtlı olan bu büro, yine Gilodo’ya aittir. Çok şaşılacak bir nokta varsa, o da “İş Limited’in Adana pamukları üzerine ticaret yapmak için Adana’daki şubesine Gilodo’nun ortak, kardeşi Salomon’un da müdür olmasıdır. Gilodo tarafından bu işe yatırılan 10 bin lira sermaye, El Hadef Ticarethanesi tarafından verilmiş olup bu ticarethane piyasada Pamuk İş Limitet’e rakip bir durumdadır. Gilodo Fabrikası’nın dikkat çeken bir yönü de makine mühendis ve kimyagerlerini Türklerden almamasıdır. Bu fabrikanın mühendis ve kimyagerleri Filistin’den gelme İngiliz vatandaşı Yahudilerdir. Bunlar diplomasız olup, yazılı olduğu şekli ile bir bakkaldır. Kimyager Herman ise, ortaokul mezunudur. Gilodo Fabrikası’ndaki çalışan bütün yabancılar genellikle Yakın Doğu’da bulunmuş kişilerden oluşmaktadır. Örneğin, Herman, Çar Niyak, Makenzi, Şo, Nates, Şiperson, Tersk, Corc, Valans, Herman, Kun, Meşin bunlardan bazıları olup şu anda Çarniyak, Şo, Nates, Valans, Herman ve Muşin görevlidirler. Bunların dışında fabrikada çalışan birçok Türk vatandaşı olan Musevi de vardır. Bunlardan;“Nates” fabrikanın kuruluşundan beri,“Şo”, yedi yıldır,“Çarniyak” yaklaşık beş yıldır fabrikada çalışmaktadır. Şo’nun aylığı: 200, Nates’in aylığı: 150 lira olduğu hâlde, bunlar için hiçbir kazanç vergisi ödenmemektedir. Gilodo fabrikasındaki bu sahtekârlıklarla ilişkisi olan kişiler hakkında da biraz bilgi vereyim (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:128): Kaymakam (Yarbay) Benson: Gilodo’nun önceden beri hizmetçisi olan Yahudi’dir. Yahudi Nesim’den öğrendiğime fabrika yapılmadan önce bu İngiliz Adana’ya gelmiş ve hatta kendisini İstanbul’dan tanıdığı için Nesim’e gümüş bir saat hediye getirmiş. Bu saatin üzerinde de Benson’un ismi yazılıdır. Yine dört sene önce bu kişi Benson yanında biri kadın, ikisi erkek olmak üzere üç İngiliz ile birlikte Adana’ya gelip birkaç gün fabrika binasında kalmış olup geri dönüşlerinde ayrı ayrı günlerde hareket etmişlerdir. Son gelişinde fabrikada çalışan Rosmat isimli İngiliz ordusundan firar etmiş bir Müslüman Hintli mülteciye hangi İngiliz alayından ve ne için kaçtığını sorarak kendisini memleketine göndermek teklifinde bulundu. Bunun üzerine işçilerden bazıları bu İngiliz ile ilgilenerek kim olduğunu Yahudi Nesim’den sordukları zaman Liverpol şehrinin en büyük pamuk tüccarı olduğunu söyledi. Sonra fabrikanın kimyageri Herman’ın bu İngiliz karşısında tir tir titrediğini ve elindeki yağ derecesini düşürüp kırması da bu kişinin olağanüstü yetkileri olan bir kişi olduğunu gösterir. Avukat Nazif Bey: Bu kişi Gilodo fabrikasının avukatı ve İhracat Ofisleri Genel Müdürü Kurtoğlu Faik Bey’in ve Adana Borsa Komiserinin çok yakın akrabası, aynı zamanda Adana Belediyesinin de avukatı olması nedeniyle saygın bir kişidir. Gilodo’nun karşılaştığı her türlü zorluğu gidermektedir. Bunun avukat olması ülkemizin kanunlarını çiğneme hakkını ona vermez. Belediye Başkanı Turhan Bey: Bu kişiden son zamanlarda ya bilerek veyahut bilmeyerek herhâlde Belediye Avukatı Nazif Bey’in propagandası ile olacak Gilodo’nun önüne düşüp onunla birlikte geçtiğimiz yıl Ankara’ya kadar gitmişlerdir. Adana pamukçuluğunu öldürmek için çaba harcayan Gilodo’nun en büyük silahı olan ayçiçeği üretimine müsaade almıştır. Adana Valiliği Mektupçusu (Yazı İşleri Müdürü) Nazif Bey: Bu kişinin fabrikaya olan yardımları sayılamayacak kadar çoktur. Daha fabrikanın yapılmasına başlamadan önce, o zaman vali vekili olan müdür Nazif Bey fabrikanın kurulması için gerekli olan her şeyi göstermiş ve işin kanunlar çerçevesinde uygunluğunu sağlamıştır (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:127). Gilodo’nun kardeşi Salomon idaresinde pamuk ticareti ile uğraşan bir başka büroları daha vardır. Bu büro, vergi vermeden senelerce ticaretine devam etti. Yüz binlerce liralık iş gördü. Günün birinde bu yazıhane için müterakim binlerce liralık bir vergi tahakkuk ettirildi. Tabii Mektupçu Bey(Yazı İşleri Müdürü),Kazanç İtiraz Komisyonu Başkanı’dır. Gilodo, hemen onu bu büroya çağırtır. Ve durumu anlatır. Mektupçu Bey de kendisine bu vergiden kurtulmak için gerekli olan itiraz yollarını gösterir. Sonuçta çıkartılan bu yüklü vergiye itiraz edilerek büyük oranda vergi indirimine gidilir. Böylelikle çıkartılan bu ağır vergi yükünden kurtulmuş olunur. Mektupçu Bey’in şehre 5 km kadar uzakta bir bağı vardır. Kendisi altı ay yaz dairesinden bağına Gilodo’nun otomobili ile gidip gelmektedir. Çok açık bir şekilde görüldüğü üzere bu bir rüşvettir. Eski Defterdar Beyin de Mektupçu Beyle sık sık yeni otomobille bağına gidip geldiği görülmektedir. Yine bir gün Mektupçu Bey fabrikaya telefon etmiş, Gilodo’nun odacısı Hasan’ı istemiş, odacı Hasan, Valiliğe gitmiş ve mektupçu bey tarafından eline bir pusula tutuşturulmuş, pusula zarflı fakat Hasan açmış ve okumuş “Mektupçu Bey, lüzumuna binaen Gilodo’dan acil olarak 150 lira istemektedir”. Gilodo, Para İtaa Amiri Makenzi’den 150 lirayı alır. Makenzi her zaman olduğu üzere bu parayı gönderirken Hasan’dan gizlemek ister ve başka bir odacı ile göndermek istemesi üzerine Gilodo, parayı zarflayıp Hasan’a verir ve Mektupçu Bey’e gönderir. Bu işte Mektupçu Bey, Hasan’a 5 lira bahşiş verir ve kahve ısmarlar. Gilodo’da ayrıca 10 lira bahşiş vermiştir. Bütün bunları Hasan’ın büyük oğlu Ahmet’ten öğrendim. Doğal olarak her şey bir emeğin karşılığı olacağından bu gönderilen 150 liranın adına ne denilebilir. Fabrikada en küçük bir ödeme için senet almak usulü varken Mektupçu Bey’den alınmamıştır. Fabrikanın kuruluşundan beri evinin sabun ve gazı fabrikadan gönderilmektedir. Yine Mektupçu Bey’in küçük oğlu fabrikada hiçbir iş görmediği hâlde düzenli olarak maaş almaktadır. Yaz tatillerinde diğer Türk işçilere hiçbir şekilde bir ödeme yapılmamasına rağmen Mektupçu Beyin büyük oğluna da küçüğü gibi açıktan para ödemesi yapılmaktadır. Eski Adana Emniyet İbrahim Bey: Bu kişi de Gilodo’yu fabrikada sık sık ziyaret ederdi. İbrahim Bey’in özel veya resmî bir otomobili vardı. Mektupçu Bey’le her zaman gezinti yaparlardı. Tam fabrikanın önünden geçtikleri sırada benzinleri tükenirdi. Gilodo Fabrikası’ndan yedekli (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:126)olarak iki teneke benzin alırlardı. Böylece alınan benzinlerin toplamı birkaç yüz tenekeyi geçer. Doğal olarak bu da bir rüşvettir. Bu benzin meselesini bekçiler ve ambar memurları da çok iyi bilirler. Eski Ticaret Bölge Müdürü Mansur Bey: Bu kişi de Adana’daki görevi sırasında Gilodo’yu her konuda korumuş ve Borsa Genel Sekreteri Süleyman Bey kadar bu fabrikanın işlerinden haberdar olmasına rağmen, görevinin gereğini yerine getirmemiş ve Gilodo’nun otomobili ile çoğunlukla gezinti yapmıştır. Bunlar sadece benim gördüklerim ve bildiklerim, benim bilgim dışında olanlar ise buna dâhil değildir. Sanayi Müfettişi Zeki Bey: Bu kişi ise, Kimyager Herman’ın görev süresi bittiğinden dolayı, Bakanlık tarafından bu fabrikada çalıştırılmaması ısrarla istenmiş olmasına rağmen, Teşvik-i Sanayi Kanunu’nda yer alan özel bir hükümden yararlanarak resmî olarak müdür, gerçekte ise uzman kimyager olarak çalışmasına yardım etmiştir. Öyle ki bir gün fabrikanın bir işi için Gilodo’dan para istediğini, fabrika muhasebecisi Necmettin Bey bana söylemişti. Zeki Bey’in evinin onarımında fabrika marangozu, fabrika adına günlerce çalışmıştır. Emin Bey: Bu kişi Adana’ya Gilodo ile birlikte gelmiştir. Gilodo ve Emin ismi altında bir firma kurarak ticarete başlamışlardır. Fabrika yapılırken Emin Bey fabrika müdürü olarak gösterilmiştir. Emin Bey’in müdürlüğü döneminde fabrikada ancak, yılda birkaç hafta bulunur diğer zamanlarını Ankara veya İstanbul’da geçirirdi. Fabrikanın en zor ve sıkıntılı işlerini, yakın arkadaşı olan Milletvekili Mükerrem Bey aracılığı ile yaptırırdı. 1927 yılında Emin Bey’in işine son verilmiş ve Gilodo ile araları açılmış ise de Avukat Nazif Bey onları barıştırmıştır. Emin Bey’in yaklaşık bir yıl önceki Adana’yı ziyaretlerinde, Gilodo tarafından çok güzel bir şekilde karşılanmıştır. 1928 yılında bu kişinin Doğu’daki Kars’ta fabrikacılık yaptığı bilinmektedir. Bu dönemlerde de İstanbul’da da Gilodo’nun çok güvendiği adamlarından (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:125) Helmer ve Çarniyak ile ortak bir büro işletiyorlardı. Öğrendiğime göre, bu büroya Mükerrem Bey de ortakmış. Emin Bey’in buradaki bir akrabasından öğrendiğime göre,1933 yılı ortalarında büyük bir iş yapmak için Yugoslavya’ya gitmiş ve şu anda ise İstanbul’da bir maden cilâsı (Kaol) fabrikasının temsilcisiymiş. Zan ve tahminime göre bu Kaol Fabrikası Mersin’de “Elhadef Ticarethanesi” tarafından temsil edilen “Kolman” isimli İngiliz şirketinindir. Bunların dışında fabrikayı teftişe gelen bir müfettiş beye de Ankara’dan gelişinde üçer bin liradan 6.000 lira verilmiştir. Bunu da odacısı Hasan’dan öğrendim. Yine eski Valimiz Mümtaz Bey daha Adana’ya gelmeden birkaç gün önce, her çeşitten birer teneke yağla, bir sandık sabun Vali Bey’in evine gönderilmişti. Vali Bey’in daha Adana’ya gelmeden bunların evine gönderilmesi, herhâlde ona vekâlet eden biri tarafından idare edilmiş olsa gerektir.- Bunlar için eminim ki Vali Bey parasını vermiş, fakat Gilodo’ya verilip verilmediği ayrı bir olaydır.- Yine geçen yılın Kurban Bayramı’nda (Gilodo’nun ayçiçeği ekimine izin almak için Ankara’yı ziyaretinden sonra) Ankara’dan iki mektup gelmiştir. Bunlardan birisi eski harflerle olduğundan, isim ve adresi el ile kapatılarak odacı Hasan’a okutturulmuştur. Yazılan bu mektup “gönderilen şeyin alınıp memnun kalındığı” yönünde imiş. Gece Yarısı Verilen Üç Bin Lira: Bir gece Gilodo’nun kendisi tutuklanmak üzere iken, ismini benim bilmediğim, önemli bir makam sahibi kişiye, Türk vatandaşı olan ve Adana’nın yerli Araplarından Hamit Şadi isminde bir kişinin aracılığıyla, üç bin lira verip jandarma tarafından tutuklanmaktan son anda kurtulmuştur. Şunu da eklemeliyim ki ara sıra Ankara’dan fabrikayı denetim veya incelemeye gelen birisi olursa fabrikadaki yabancı memurların hepsi mutfak veya yatak odalarına saklanıp içeriye kilitlenmektedir. Bunların gizlenmesi de dikkate alınması gereken önemli bir husustur. Gilodo’nun bu türden denetimlerden önce bilgilendirilmesi yapılmaktadır(EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:124). Millî hislerim ile korku duygularım uzun bir süre mücadele etti.-Sonuçta milliyetim galip geldi- Bu durumu size arz etmek için kendimde cesaret buldum. Paşam, saygısızlık yaptığım için affediniz. Bu durumu samimiyetime bağışlayınız. Paşam uzun bir süredir, yapmış olduğum kısım kısım incelemenin ve kısa görüşlerimin özeti yukarıda arz ettiğim gibidir. Bu iş namuslu ve milliyetperver bir kişiye incelettirilirse gerçekler bütün açıklığı ile ortaya çıkar. Fabrikanın herhâlde, kendisine özel ve gizli dosyaları vardır. Habersiz ve ani bir arama ve soruşturma ile bunlar ortaya çıkartılabilir ümidindeyim. Benim bu ihbarım: Yalnız yurdumun selâmeti içindir. Ben esaretin acısını çekmiş, feleğin kahrına uğramış, talihsiz biriyim. Belki birçok mevkii sahibi kişiye dil uzattım. Belki, gerçekler bir müddet için gizlenebilir. Bu sebeple acı çekerim, fakat zararı yok. Yurdumun en ufak bir çıkarına bile olsa el uzatanlar kim olursa olsun, Türk olduğum için, onlarla mücadeleyi bir vatan borcu bilirim (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:123). Gerçekten de bu iki ihbar da içerdiği bilgiler nedeniyle, istihbarat açısından son derece önemlidir. Sanayinin kalkındırılması için elden gelen tüm uğraşların seferber edildiği bir dönemde, fabrikatör sıfatıyla, ülke çıkarlarını ve güvenliğini zora sokan işler yapan bu casusun ve beraberindeki İngiliz gizli servis elemanlarının ortaya çıkartılmasını sağlamıştır. II- Glado Fabrikası’na YapılanDenetim ve Takip Raporları Son yapılan bu ihbarla birlikte, Gilodo ve fabrikası hakkında detaylı bir araştırma ve soruşturma başlatacaktır. Bu araştırmaları beş başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar: 1- Gilodo’nun Geçmişi ve Faaliyetleri, 2- Gilodo Fabrikası’nın Sahibinin Kim olduğu, 3- Gilodo Fabrikası’nın Çalışanları ve İrtibatları, 4- Gilodo Fabrikasının Gizli Hedefleri ve Casusluk Faaliyetleri. 5- İhbarda İsmi Geçen Devlet Görevlilerin Durumu. 1- Gilodo’nun Geçmişi ve Faaliyetleri: Yürütülmekte olan soruşturma kapsamında, ilk başta araştırılan konu Gilodo’nun kendisi olmuştur. Gerek Emniyet Genel Müdürlüğü gerekse Millî Emniyet Hizmetleri (MAH) tarafından, Gilodo’nun geçmişi ve sakladığı sırlarının takibine başlanmıştır. Kronolojik bir sıra takip ettiğimizde, bu konudaki ilk araştırmanın, Millî Emniyet Hizmeti Riyaseti (MAH) tarafından, Emniyet İşleri Umum Müdürlüğüne gönderilmiş olan, 24 Ekim 1933 gün ve MAH RS Ş.B.2706 sayılı yazıyla başlatıldığı görülmektedir. Bu yazıda şu ifadelere yer verilmiştir: “24 Ekim 1933 tarih Z: 18.10.933 B. 2665.Mütareke sonunda Bakü’de polis müdürlüğü yapan ve bir süre sonra Akhisar’da kaymakamlık görevinde bulunan ve şu anda nerede olduğu bilinmeyen, Kerim Refi Bey ismindeki kişinin, Adana’daki fabrikatör Gilodo hakkında bilgi sahibi olduğu ve Bakü’de polis müdürü iken Gilodo ile çokça uğraştığı bilgisi alındı. Adı geçen kişiden Gilodo’nun Bakü’deki vaziyeti sorularak hizmetinize de bildirilmesini rica ederim”(EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:136). Bu yazıdan sonra, Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü tarafından, Vilayetler İdaresi Umum Müdürlüğüne gönderilen, 25 Ekim 1933 tarihli ve 9628 sayılı başka bir yazıda şu ifadelere yer verilmiştir; “Mütareke sonunda, Bakü’de Polis Müdürlüğü yapan ve bir sürede Akhisar’da kaymakamlık yaptığı öğrenilen, Kerim Refi Bey’in şu anda hangi görevde ve nerede olduğu hakkında, bir bilgi varsa tarafımıza bildirilmesini rica ederim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:137). Bu iki yazıdan da anlaşılacağı üzere; geçmişte Gilodo’yla çalışmış, onu iyi tanıyan kişilerin bilgisine başvurularak Gilodo’nun geçmişindeki karanlıkta kalan hususların öğrenilmesi ve soruşturmanın bu bilgiler doğrultusunda genişletilmesi istenmektedir. Bu kapsamda, Vilayetler İdaresi Umum Müdürlüğünden, Emniyet İşleri Umum Müdürlüğüne (Emniyet Genel Müdürlüğüne) gönderilen 2 Kasım 1933 gün ve V.İ. U.M. Ş.I. 8990 sayılı cevabi yazıda, şu ifadelere yer verilmiştir: “C.25/10/1933 tarih ve 9628 sayılı yazıya: Eski ve yeni kayıtların incelenmesine rağmen, Mütareke sonlarında, Bakü’de Polis Müdürlüğü ve daha sonra da Akhisar Kaymakamlığında bulunduğu söylenen, Kerim Bey hakkında yapılan araştırmalarda, bu isimde herhangi bir kayda ve bilgiye ulaşılamamıştır. Ancak, Abdülkerim Refii Bey isminde bir kişi, şu anda Salihli Kazasında kaymakamlık yapmaktadır. Söz konusu kişinin dosyasında, yukarıda arz olunan yerlerde bulunduğuna ilişkin bir kayıt yoktur efendim.” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:162). Bu yazıdan sonra, Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü(Emniyet Genel Müdürlüğü) tarafından 27 Aralık 1933 gün ve 1.A.11351 sayılı yazı ile Salihli Kaymakamı Abdülkerim Beyefendi’den Gilodo hakkında bilgi talebinde bulunulur. Bu yazıda şu ifadelere yer verilmiştir: “Adana’da pamuk fabrikası olan Mösyö Gilodo’nun genel durumu hakkında bir bilginiz varsa bildirmenizi rica ederim efendim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:163). Emniyet İşleri Umum Müdürlüğünün, Salihli Kaymakamı Abdülkerim Beyefendi’ye göndermiş olduğu bu yazıya karşılık olarak 7 Ocak 1934 gün ve 2 sayılı yazıda verilen cevapta, Abdülkerim Beyefendi Gilodo hakkında bildiklerine ilişkin yazısında şu ifadelere yer vermiştir: 31/12/1933 gün ve I. Şube 11351 sayılı gizli soruşturmaya cevaptır: 1- Gilodo Rus Yahudisidir. Zannedersem, Taşkentlidir. Rus ihtilâlinde, ekonomik olarak zarar görmüş ve Türkiye’ye kaçmıştır. Komünizm aleyhtarıdır. 2- Adana’da açtığı çiğit yağı fabrikası ile pamuk çekirdeği fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur. Böylece, ekonomimize hizmet etmiştir. Yıllar geçtikçe, işlerini geliştirmiş ve pamuk ticaretinde bir hayli ilerlemiştir. 3- Geçen seçimlerde, Serbest Fırka’nın Adana’daki çalışmaları sırasında durumun Bolşevik ihtilâlini andırdığını ve buna bir an önce önlem alınması gerektiğini çevresinde bulunan aydınlara anlattığını ve fırkamız (Cumhuriyet Halk Fırkası) lehinde bütün gayretiyle çalıştığını biliyorum. 4- Gilodo saf ve korkak bir kişidir. 5- Gilodo’nun yanında Salomon isminde topal bir kardeşi vardır. Salomon çok tehlikelidir. 6- Gilodo’nun başında bulunduğu şirket İngiliz sermayesi ile çalışmakta ve tüm büro görevlileri de Londra’dan gelmektedir. Bu duruma bakarak şirketin bir gizli servisle ilgili olacağını kabul etmek lazımdır. Dört beş yıl önce, vilayet mektupçusunun çirkin ahlaklı oğlunun yüksek maaşla şirkete alınması da son derece de dikkat çekicidir. 7- Bana öyle geliyor ki Gilodo’nun uyandırmayan kimliği siyasi amaçlar izleyen bir şebekeye perde olarak kullanılmaktadır. Durum böyle iken ben Adana bölgesinde Gilodo ve yakınları ile ilgilenecek herhangi bir sıfat ve görevde olmadığım için burada yazmış olduğum şeyler tamamen benim kişisel görüşlerimdir. Belki yanlış bile olabilir. Bu konuda en doğru bilgileri Adana Valiliklerinde bulunmuş, şu anda Devlet Şûrası Reisi (Danıştay Başkanlığı) Reşat ve Dâhiliye Müsteşarı (İçişleri Müsteşarı) (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:133) Vehbi Beyefendiler gibi yüksek idare amirlerinden edinmek mümkündür. Saygılarımla arz ederim efendim”(EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:132). Salihli Kaymakamı Abdülkerim Beyefendi’nin vermiş olduğu bilgilerle, Gilodo hakkında ihbar mektubunda bulunan bazı konularla örtüşen ifadelere de rastlanmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, bilgi için doğru kişiye müracaat edildiği görülmektedir. Gilodo’nun geçmişini belirleme amacıyla bu yapılan ilk yazışmalardan sonra, soruşturmanın esasına yönelik araştırmaların derinleştirildiğini, İçişleri Bakanlığı ve diğer ilgili yerler ile sıkça gizli yazışmaların yapıldığı görülmektedir. Yapılan araştırmalarda, sıkça ifade edilen sorulardan bir diğeri de bu fabrikanın sahibinin kim olduğu ve sermayesinin kaynağının nereden geldiği konusudur. 1933 yılından başlayarak, 1942 yılına kadar devam eden tüm yazışmalarda ağırlıklı olarak bu konu ele alınmıştır. Çünkü bu fabrikanın İngiliz sermayesi ile kurulduğu ve İngiliz İstihbaratçılarının Adana’daki bir merkezi durumunda olduğu iddiasına cevap verilmek istenmiştir. 2-Gilodo Fabrikası’nın Sahibinin Kim Olduğu: Gilodo Fabrikası’nın mülkiyeti hakkındaki ilk yazışmanın, 3 Ekim 1934 tarihinde İçişleri Bakanlığıyla, Seyhan Valisi Tevfik Hamdi Efendi arasında yapıldığı görülmektedir. Bu yazının içeriği şu şekildedir: “Adana’da (S.R.Gilodo) nebatî yağ ve sabun fabrikası sahibi Rus Yahudilerinden Gilodo ile bu işletmede çalışan bazı kişiler ve kendisine yardım edenlere ilişkin, Adana tüccarlarından Kıbrıslı Ahmet imzasıyla, Başvekil Paşa Hazretlerine yazılan ve CumhuriyetHalk Fırkası Genel Sekreterliğinden, Bakanlığa gönderilen ihbarın örneği ekte gönderilmiştir. Bu konuda yapılacak, soruşturmanın sonucunun gönderilmesini rica ederim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:14). İçişleri Bakanlığı’nın bu yazısı üzerine; Seyhan Valiliğinin, 21 Ocak 1935gün ve E.M.I.Ş.4295 sayılı yazısında, yapılan soruşturmayla ilgili detaylı bir bilgi verilmiştir. Valilikçe verilen bilgiler, İçişleri Bakanı imzasıyla, özet bir rapor hâlinde ilgili tüm yerlere gönderilmiştir. Bu rapor özeti şu şekildedir: “ Gilodo ve Gilodo İşletmesi hakkında gönderilmiş olan ihbar üzerine yapılan soruşturmada: Gilodo: Çarlık Rusyası’ndan firar eden Beyaz Ruslardan ve Yahudi milletindendir. Bolşevikliğin ilanı üzerine İstanbul’a gelmiş, Wrangel Ordusu ile Bolşeviklerin aleyhindeki savaşlarda bulunmuş, Wrangel Ordusunun yenilgisi üzerine tekrar İstanbul’a dönmüştür. İstanbul’da bulunduğu zamanlar, İngiliz istihbaratının Beyoğlu ve Kadıköy kısımlarını idare ettiği söylenmekte ise de bu durum henüz belgelenerek doğrulanmamıştır. Gilodo’nun kardeşi Salomon: Yanında Emin ismindeki kişi ile birlikte 1924 yılında Adana’ya gelerek pamukçuluğa başlamışlardır. Bunlardan kısa bir süre sonra da Gilodo Adana’ya gelmiş ve iki yıl sonra fabrikasını kurmuştur. Gilodo Türk vatandaşlığına geçinceye kadar, fabrikanın müdürü olarak Emin Bey gösterilmiştir. Fabrika: Merkezi Londra’da bulunan, Turkish Trading Companies Limited İşletmesi’nin malıdır. Kurucularının çoğunluğu İngiliz yedek ve emekli subaylarıdır. Fabrikada murakıp (denetçi) olarak, muhasebeci sıfatıyla Londra’dan gönderilen ve yedek subay olan bir kişi bulunmaktadır. Hesapları teftiş için her yıl, Türkiye’deki işletmelerini teftişle görevli Russel ve Lorimer isminde müfettiş Adana’ya gelmektedir. Fabrikanın ilk kuruluşunda, şirketin yönetim kurulu üyelerinden ve sermayedarlarından olan Benson, fabrikanın yapılmasına nezaret etmiştir. Hükûmet tarafından fabrika, Gilodo’nun malı olarak bilindiğinden gelecekte Gilodo’dan fabrika binası için bir kötülük gelmemesini (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:20)sağlamak için binbaşı rütbesinde bulunan Benson’a ipotek edilmiştir. Fabrikanın kime ait olduğu konusuna gelince: Bu fabrikanın merkezi Londra’da bulunan, Turkish Trading Companies Limited İşletmesi’dir. Fabrika bu işletmenin malı olup, sermayesinin tamamı bu şirkete aittir. Kurucularının çoğunluğu İngiliz yedek ve emekli subayladır. Bu nedenledir ki fabrikanın ilk kuruluşunda, şirketin yönetim kurulu üyelerinden ve sermayedarlarından olan Benson, Londra’dan gelerek fabrikanın yapılmasına nezaret etmiştir. Fabrika inşaatının bitiminden sonra da yönetimin Gilodo tarafından Benson’a ipotek edilmiştir. Ayrıca, fabrikayı ilk kez,“Vaytin” ismindeki bir müfettiş tarafından teftiş edilmiştir. Bu müfettiş, Çukurova pamuklarında hastalık çıkması ve Adana’da pamukçuluğun bitirilmesi için Gilodo ile birlikte çalışmıştır. Fabrika’ya muhasip olarak Londra’dan Makenzi isminde bir İngiliz gönderilmiştir. Bu kişi uzun bir süre çalıştıktan sonra, merkezden geri çağrılarak yerine yine Londra’dan muhasebeci olarak,“Corc Doglas Wallas Hamilton” ile İngilizce haberleşme kısmında şef unvanıyla denetçi olarak çalışan, yine İngiliz kanından bir yedek subay gönderilmiştir. Bu kişiler uzun bir zaman bahsedilen fabrikada çalıştırılmıştır”(EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:21). Gilodo Fabrikası hakkında yürütülmekte olan soruşturmaya ilişkin detaylı rapor Seyhan Valiliği’nin, 13 Şubat 1935 gün ve 386 sayılı gizli yazısı ile İçişleri Bakanlığına arz edilmiştir (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:89;90;91;92;93). Daha sonra, bu rapor doğrultusunda, söz konusu fabrika kurucuları hakkında gönderilmiş olan bilgiler, 17 Nisan 1935 gün ve Özel Kalem 3/112 sayılı yazı ile Başvekil İsmet Paşa’ya arz edilmiştir(EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:21). Yine aynı şekilde, soruşturmada gelinen son durumdan, Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Sekreterliği de bilgilendirilmiştir. Dâhiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Şükrü Kaya imzası ile Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Sekreterliği’ne gönderilen, 15 Nisan 1935 tarihli ve 1A.Sayılı yazıda, Gilodo firması hakkında şu bilgilere yer verilmiştir: “3 Temmuz 1934 gün ve 3-42110 sayılı yazıya cevaptır: Adana’da bulunan Gilodo Fabrikası hakkında Seyhan Valiliğince yapılan soruşturmayı içeren, 13 Şubat 1935 gün ve 386 sayılı yazı örneği ilişik olarak sunulmuştur. İncelemeye devam edilmektedir. Saygılarımla arz ederim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:102). İlişikteki soruşturma raporu ise özetle şu bilgileri içermektedir: 1- Adana’da madeni yağ ve sabun çıkaran ve pamuk işleri yapan S.R. Gilodo ismi ile bilinen bir fabrika vardır. Gilodo Çarlık Rusya’sından kaçmış beyaz Ruslardandır. Ve Yahudi soyundandır. Wrangel Ordusu ile İstanbul’a gelmiştir. Mütarekede İngiliz istihbaratının Beyoğlu ve Kadıköy kısımlarını idare ettiği söylenmektedir. 2- Bu kişinin Salomon adlı bir kardeşi de yanındadır. Bu iki kardeş, 1924 senesinde Adana’ya gelerek pamukçuluğa başlamış ve iki yıl sonra da bugünkü muazzam fabrikayı kurmuşlardır. Gilodo sonradan Türk vatandaşlığına geçmiştir. 3- Bu fabrika merkezi Londra’da olan, Turkish Trading Companies Limited İşletmesi’nin malıdır. Kurucularının çoğunluğu İngiliz yedek ve emekli subaylarıdır. Bu fabrikanın denetçisi yedek subay olan İngiltere’den gönderilmiş bir kişidir. Bu kişi aynı zamanda fabrikanın muhasebesini de tutmaktadır. 4- Bu fabrika yönetim kurulu üyesi ve sermayedarlarından olan binbaşı rütbesindeki Benson isimli bir İngiliz’e ipotek edilmiştir. 1927 yılında İngiltere’den İstanbul’a gelmiş ve İstanbul’dan da Adana’ya geçmiş olan Benson’un casus olduğu, Gilodo’nun da bu kişi adına çalıştığı ihbar ve iddia edilmiştir. 5- Bu fabrikayı ilk defa teftişe gelen “Vaytin” isminde bir İngiliz müfettişidir. Bu kişi Türk pamuklarını mahvetmek ve satıştan düşürmek için neler yapılması gerektiğini Gilodo’dan sormuş ve Gilodo’dan öğrendiği bilgiler doğrultusunda, Gilodo Fabrikası adına Sudan’dan hastalıklı pamuk göndermişse de bu pamuklar Mersin Gümrüğünden (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 98;101) çıkarılmayarak geri gönderilmiştir. Fakat yukarıda adı geçen Gilodo, bu pamuklardan birkaç kilosunu gümrükten çaldırarak Adana, Mersin ve Tarsus çiftçilerine numune diyerek, dağıtmıştır. Bu nedenle, ertesi yıl bu çevredeki pamuklara hastalık ve bir çeşit kurt bulaşmıştır. 6- Bu fabrikada muhasip olarak İngiliz milletinden Makenzi isimli bir kişi daha görev yapmaktadır. Bu kişinin bütün şüpheli hâl ve hareketleri Hükûmetçe yakından takip edilmekteydi. Bu şahsın takip edildiğini hisseden İngiliz şebekesi 1932 yılında bir soruşturma heyeti göndererek güya zimmetine 10 bin lira para geçirdiği iddiası ile fabrikadan ve dolayısı ile Adana’dan uzaklaştırmışlardır. 7- Bu fabrikada Filistin vatandaşı Pases Herman, İngiliz vatandaşlarından Boğlaf Vallas Hamington, yine İngiliz vatandaşlarından Nicola Çarilşoh ve Litvanya vatandaşlarından Jak Nakos Bernak ve İran vatandaşlarından Madam Mari Güstav olmak üzere beş yabancı vardır. Bunların içinde en çok şüpheli görüleni, Boğlaf Vallas Hamington’dur. Diğer görevlileri Türk vatandaşı Yahudilerdir. Fabrikada Yahudiler her zaman için Türklere tercih edilmektedir. Bu fabrikada çalışanların ve yüksek para alanların bir kısmı kazanç vergisi ödemedikleri bilgisi de kısmen doğrudur. 8- Adana Mektupçusu Raif’in 8-10 seneden beri mektupçu olarak orada bulunması ve gerek fabrikanın açılması sırasında ve gerekse sonrasında fabrika kurucularında Gilodo ve kardeşi Salomon’a kolaylık gösterdiği, oğullarını bu fabrikada işe yerleştirdiği anlaşılmış ise de şu ana kadar fabrika sahibi Gilodo’dan yüklü miktarda para aldığına ilişkin bir (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 97;100)delil elde edilememiştir. 9- Bu fabrikayı teftiş için Ankara’dan gelen görevlilerin fabrikada çalışan yabancı uyruklu vatandaşları görmemesi için sakladıkları ve müfettişlerin de bunları arayıp sormadıkları birçok kez söylenmiş ise de gelip giden bu müfettişlere altı bin lira kadar paranın verildiği tespit edilememiştir. Bu fabrikada bir de İngilizce haberleşme kısmı vardır ki bunun şefi de İngiltere’den gönderilmiştir. Bu kişi muhasip süsü verilmiş ve şu anda denetçi görevini yürütmekte olan bir İngiliz yedek subayıdır. Bu subayın haberleşmesi ve tutmuş olduğu dosyaları oturduğu odadaki kasada korunmaktadır. Bunun dosyalarının görülmesi ancak, bütün fabrika dosyalarının incelenmesi ile mümkün olabilecektir (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 96;99). İçişleri Bakanlığı tarafından, 16 Nisan 1935 gün ve I.A sayılı yazı ile yapılan soruşturmadan, öncelikli olarak İktisat Vekâleti bilgilendirilmiştir. Gilodo Fabrikası’nın genel durumuna ilişkin bilgi özeti gönderilmiştir. Daha sonra da yine, İçişleri Bakanlığının, 17 Nisan 1935 gün ve 3/112 sayılı yazısı ile Maliye, Ziraat ve İktisat Bakanlıkları da Gilodo Fabrikası ile ilgili yürütülen bu gizli soruşturma hakkında bilgilendirilmişlerdir. Bu bilgilendirme yazısının içeriği şu şekildedir: “Adana’da bulunan Gilodo Fabrikası hakkında, Seyhan Valiliğinden yapılan incelemeyi içeren, 13 Şubat 1935 gün ve 386 sayılı yazı örneği ekte sunulmuştur. İncelemeye devam edildiğini saygılarımla bildiririm. Maliye, Ziraat ve İktisat Vekâletlerine (Bakanlıklarına) ve C.H.F. Genel Sekreterliği’ne yazılmıştır” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 104). Maliye Bakanlığının 27 Nisan 1942 tarih ve 42432/950 sayılı Dahiliye Vekâletine gönderdiği yazısında şu bilgilere yer verilmiştir: “Adana’da bulunan ve Gilodo isminde ülkemize mülteci olarak gelen bir Musevi tarafından idare edilmekte olan, pamuk ve nebati yağlar fabrikasının hesaplarından İstanbul Baş Hesap Uzmanı Rasim Baydar tarafından yapılan inceleme sonucunda, bahsi geçen fabrikanın gerçekte Gilodo’ya ait olmayıp merkezi Londra’da bulunan Turkish Trading Companies Limited Kuruluşu’nun malı olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, şirkete kesilen cezalı 800 bin küsur liranın tahsilini temin için, fabrika ve müştemilatına ihtiyati haciz konmuştur. Bunun üzerine, Gilodo tarafından mahkemeye müracaat edilerek, hacizli mala hak sahibi olma iddiası ile bir dava açılmıştır. Hazine tarafından da karşılık olarak, fabrikanın Gilodo adına mevcut olan kaydının, Turkish Trading Companies Limited Kuruluşu’nun adına düzeltilmesi talebi ile yeni bir dava açmıştır. Şu anda her iki davanın da görülmesine başlanmıştır. Bu arada, Samoel oğlu Rafael Gilodo’nun; genellikle İngiltere ile olan özellikle de Turkish Trading Companies Limited Kuruluşu’yla ilişkileri çok dikkat çekmektedir (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 26). Gerek fabrikanın kuruluşu sırasında ve gerekse sonraki zamanlardaki genel durumu hakkında, emniyet tarafından yapılan araştırmalarda, bu ilişkinin belgelere dayandırılarak, doğrulandığı bildirilmiştir. Devam eden davalarda, hazine iddialarının güçlendirilmesine yarayacak böyle bir incelemenin yapılıp yapılmadığının ve yapılmış ise sonuç bulup bulmadığının, elde edilen bilgi ve delillerin içeriğinin tüm detaylarıyla birlikte gönderilmesini arz ederim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 25). Bu yazıya karşılık olarak, Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü (Emniyet Genel Müdürlüğü) tarafından 18 Mayıs 1942 gün ve Ş.B.I.18864 sayılı yazı ile Maliye Vekâletine Gilodo Fabrikası ile ilgili yürütülen soruşturmasında şu ana kadar olan kısa geçmiş bilgisi verilmiştir. Bu yazının içeriği şu şekildedir: “27 Nisan 1942 gün ve Hukuk Müşavirliği 940/42432 sayılı yazıya karşılıktır. I- Adana’da bulunan ve Gilodo tarafından idare edilen fabrika hakkında, ilimizce tespit edilen tüm bilgiler, özel kalem 17 Nisan 1935 gün ve 3/113 sayılı yazımızla arz edilmiştir. Bu sefer bir örneği de ekte sunulan ve Seyhan Valiliği’nden verilmiş olan bu bilginin beşinci paragrafında: “Fabrika, merkezi Londra’da bulunan Turkish Trading Companies Limited Şirketini’nin malıdır.” Yine Seyhan Valiliğinin 24 Eylül 1933 gün ve 1940 sayılı yazısının bir kısmında: “Beşte dört sermayesi İngilizlerin olan Adana’daki Gilodo Fabrikası” denilmektedir. Ayrıca Millî Emniyet Hizmeti Reisliği’nin dosyamızda saklı olan 9 Ekim 1933 gün ve 2595 sayılı yazısının bir yerinde …Fabrika kendi ismini taşımakla birlikte sermayesinin tamamının İngilizlerin elinde olduğu, her yıl fabrikanın teftişinin İngiltere’den gelen müfettişler tarafından yapıldığı ve Gilodo’nun fabrikanın müdürü durumunda olduğu bildirilmiştir (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 28) Halen, Giresun’un Alacura Kazası Kaymakamı olan ve mütareke sonunda Bakü’de polis müdürlüğü yapan, Gilodo’yu o zamandan beri tanıdığı anlaşılan Refi Kerim’in dosyasında bulunan 4 Ocak 1934 tarihli mektubunun altıncı maddesinde: Gilodo’nun başında bulunduğu şirket, İngiliz sermayesi ile çalışmaktadır. Büro çalışanları da Londra’dan görevlendirilmektedir” denilmektedir. II- Bütün bu bilgilerin kaynağı hakkında dosyamızda herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bu konuda daha fazla ve detaylı açıklama almak için, Hazineyi temsilen bir avukatın Seyhan Valiliği ile görüşmesinin uygun olacağı, ayrıca gerekirse Millî Emniyet Hizmeti Reisliğinden, adı geçen Kaymakam Refi Kerim’den bilgi istenilmesini, saygılarımla arz ederim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 27). Bütün bu yazışmalardan da anlaşılacağı üzere, Adana’da kurulan Gilodo nebati yağ ve sabun fabrikası İngilizlerin parası ile kurulmuş bir işletmedir. Bu işletmenin sahibi gibi görünen Gilodo ise, İngilizlerin gizli emellerine hizmet eden, bir ajandır. İşte bu ihbar mektubuna kadar, Adana’da kurmuş olduğu kirli çıkar ilişkileri sayesinde durumunu gizlemiştir. Bu kişilerin yardımları ile kısa sürede çok büyük bir işletme hâline gelmiştir. 3-Gilodo Fabrikası’nın Çalışanları ve İrtibatları: Bu yazılarından sonra İçişleri Bakanlığı’nın 18 Nisan 1935 gün ve 3484 sayılı yazısı ile Seyhan Valiliğine, Gilodo Fabrikası çalışanlarının şüpheli hareketlerinin takibi görevi verilmiştir. Bu yazıda şu ifadeler yer almaktadır: “Gilodo Fabrikası ile bu fabrikada çalışan kuşkulu (şüpheli)yabancılarla bazı memurların ilişki ve irtibat hâlinde oldukları anlaşılmaktadır. Bu fabrikanın bir yabancı istihbarat yuvası olduğu da bilginiz dâhilindedir. Bu nedenle, fabrikada çalışanların durumlarındaki değişikliklerin ve bu kişilerle şüpheli temasları olan memurların tespitine devam edilerek sonucunun bildirilmesi rica olunur” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 106). Dâhiliye Vekâletinden (İçişleri Bakanlığından) İktisat Vekâletine (Ticaret Bakanlığına) Gilodo hakkında gönderilen bir yazıda şu ifadelere yer verilmiştir: “1/5/1935 gün ve 999 sayılı yazıya cevaptır: “Gilodo” ve Kardeşi “Salomon”un taşıdıkları firmanın kudret ve emniyeti bu adamların memleketimizin siyasî emniyetini bozmayacakları hakkında bize bir teminat vermez. Ülkemize faydalı olacak ve aynı zamanda da ülkemizin siyasi güvenliğini bozmayacak ticari işletmelerimizin serbestçe ve Cumhuriyet Kanunları esaslarına uygun bir şekilde çalışmaları Bakanlığımızca da istenilen bir durumdur. Gilodo firması hakkındaki ihbar büyük Fırkamızdan bildirilmiş ve Seyhan Valiliği’nce de çok ayrıntılı bir şekilde sorgulanmıştır. Yazılarının birinci maddesinde Gilodo ve kendisi ile birlikte çalışan “yabancıların”,“güvenlik” açısından durumlarının Bakanlıklarınca bilinmediği hususu bildirildiği hâlde, aynı yazının 4. maddesinde bu firmanın “ülke güvenliği” aleyhinde çalışmayacağı garanti edilmek gibi gereksiz açıklamalar yapılmaktadır. Bu firma hakkındaki gerçeği aydınlatmak için, yapılan gizli soruşturmayı Bakanlığınıza da bildirmiştik (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 5). Ortada haysiyet ve hürriyeti sınırlanan hiçbir kişi yoktur. Bakanlığımızca görülen lüzum üzerine yapılmakta olan gizli bir soruşturma vardır. Cumhuriyet polisinin görevini çok iyi bir şekilde yaptığını bildirir ve firma hakkındaki soruşturmaya büyük bir gizlilik içinde devam edileceğini bilgilerinize saygılarımla arz ederim” (28.6.1935) (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 4). Bu kapsamda; Ankara Valiliğinden, Dahiliye Vekâletine (İçişleri Bakanlığına) gönderilmiş olan 29 Mart 1937 gün ve E.İ.U.M.Ş.I 3422 sayılı yazıda şu ifadelere yer verilmiştir; “23 Mart 1937 gün ve E.İ.U.M.Ş.I 2746/5655 sayılı yazıya cevaptır. Casusluktan işkilli (şüpheli) Beyaz Ruslardan fabrikatör Rafael Samoel Gilodo hakkında istenilen bilgilerin 18 Mart 1937 tarih ve 2954 sayılı yazımızla bildirildiğini arz ederim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 10). Ankara Valiliğinin göndermiş olduğu bu yazıya ek olarak verilen, Gilodo hakkında olarak toplanmış bilgiler şu şekildedir: “Rus Yahudisi Gilodo Wrangel Ordusu döküntüleri ile İstanbul’a gelmiştir. Mütarekede, bunun İngiliz istihbaratının Beyoğlu ve Kadıköy kısımlarını idare ettiği duyulmuştur. Kardeşi Salomon ile 1924yılında Adana’ya gelerek Türk vatandaşlığına geçmiştir. Adana’da pamukçuluğa başlamış ve iki yıl içinde bugünkü geniş fabrikayı kurmuşlardır. Bu fabrika merkezi Londra olan, Turkish Trading Companies Limited Kuruluşu’nun malıdır. Kurucularının çoğunluğu İngiliz yedek subay ve emekli subaylarıdır. Sermayenin çoğunluğu, sermayedarlardan binbaşı rütbeli “Benson” isminde bir İngiliz’e “ipotek” edilmiştir. Yine İngiltere’den gönderilen bir İngiliz yedek subayı fabrikanın murakıp ve muhasipliğini, yine aynı kişi İngilizce haberleşme biriminin şefliğini de yapmaktadır. Benson’un casus olduğu ve Gilodo’nun bunun hesabına çalıştığı duyulmuştur. Fabrikayı ilk defa teftişe gelen, İngiliz müfettişi “Vaytin” Türk pamuklarını imha ve satıştan düşürmek için neler yapılması gerektiğini Gilodo’dan sorup öğrendikten sonra Sudan’dan fabrika adına hastalıklı pamuk getirtmişse de bunlar Mersin Gümrüğünden çıkartılamadığı için geri gönderilmiştir. Gilodo, bu pamuklardan birkaç kilosunu gümrükten çalarak Adana, Mersin, Tarsus çiftçilerine numune diye dağıtmış ve bir sonraki yılda bu çevredeki yetişmiş olan pamuklarda hastalık belirmiş ve bir çeşit kurt görülmüştür. Fabrika muhasibi “Makenzen” isimli İngiliz’in şüpheli durumunu izlediğimizi hisseden İngiliz şebekesi, 1932 yılında bir inceleme heyeti göndererek Makenzen’in güya on bin lira açığı olduğunu söyleyerek onu zimmetine para geçirmekle suçlamasıyla fabrikadan ve dolayısıyla Adana’dan (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:110;112)uzaklaştırmışlardır. Fabrikada yabancı olarak İngiliz vatandaşı “Boglaf Vallas Hamington”, “Nikola Carilaşoh” ve Filistin vatandaşı “Pasen Herman” ve Litvanya vatandaşı “Ja Makos Bernak” ve İran Vatandaşı “Madam Mari Güstav” bulunup, diğer görevlileri de daima Türklere tercih edilen “Türk vatandaşı Yahudilerdendir”. Bu fabrikada çalışanların ve yüksek para alanların bir kısmının kazanç vergisi ödememiş oldukları anlaşılmıştır. Sekiz-on yıldır, Adana’da Mektupçu (Yazı İşleri Müdürü)bulunan Bay Raif’in fabrika açılırken ve sonradan fabrika ve kurucularına Gilodo ve kardeşi Salomon’a çok yardımcı olduğu tespit edilmiştir. Bu hizmetlerin karşılığı olarak da oğullarını fabrikada çalıştırttığı anlaşılmıştır. Yine, Mektupçu Raif’in Gilodo’dan değişik zamanlarda para aldığı hakkında herhangi bir delile rastlanmamıştır. Fabrika