Dinle
Bir Zamanlar Halifemizdi, Şimdi Yol Arkadaşımız: Afrika ile Yeni
Bir Sayfa
Kıta Afrika’sı, yalnızca bir coğrafya değil; bir hafıza alanıdır.
Batılı güçlerin asırlardır çizdiği sınırlar, Afrika'nın damarlarına değil; haritalarına işlenmiştir.
Oysa hafızalar kolay kolay teslim olmaz. Ve işte bugün, yeniden o hafızalarla konuşmanın
zamanı geldi.
“Bazen coğrafya kader değil, mücadele olur. Afrika’nın kaderi, artık ortak akıl ve adaletle
yazılmalı.”
Afrika halkları, 19. yüzyıldan bugüne kadar kimi zaman Fransız “medeniyet maskesi”yle,
kimi zaman İngiliz “halkların özgürlüğü yalanıyla” yönetildi. Ama ne hikmetse, bu özgürlük
hiç Afrikalıya uğramadı.
II. Abdülhamid Han, o dönemde Batı’nın sömürgecilik çağında Afrika’nın “halifesi”
değil, vicdanıydı.
Onun gönderdiği mektuplar, harçlıklar, alimler; kıtanın dört bir yanında hâlâ konuşuluyor.
Ama bizde bu tarihi unutanlar çok. Afrika ise unutmamış.
“Tarih, hafızası olanlar için kılavuz; olmayanlar için tekrar eder.”
Bugün ise ne halifelik arıyoruz ne de imparatorluk.
Bugün aradığımız şey; adalet temelli bir dayanışma, ortak geleceğe uzanan bir
kardeşliktir.
Bu çerçevede kurulacak bir “Vicdan Kuşağı Platformu”, adı ne olursa olsun, modern
zamanların ahlaki borcudur. Ve evet, bu borcu en çok hisseden millet Türk Milleti’dir,
Türkiye'dir.
Çünkü bu millet, Afrika’da cami bırakmıştır; karakol değil. Su kuyusu kazmıştır; köle pazarı
değil.
“Bir milleti büyük yapan şey, sadece silahı değil; yeryüzüne ne bıraktığıdır.”
Elbette bu yolda riskler vardır.
Eski sömürgeciler, bu yeni birliktelikten rahatsız olacaktır.
Çünkü Batı için Afrika, hâlâ bir maden; hâlâ bir laboratuvar; hâlâ bir pazar.
Ama bizim için Afrika, bir mazlumun duası, bir çocuğun gülüşü, bir annenin iffetidir.
“Gerçek medeniyet, başkasının toprağında hüküm sürmek değil; yarasına merhem olmaktır.”
Ve bu yazıyı okuyan tüm Türkiye vatandaşlarına da bir sözümüz var:
Bu adım, ne sadece dindarların ne sadece milliyetçilerin ne de yalnız Osmanlı nostaljisiyle
yaşayanların projesidir.
Bu adım, Mustafa Kemal’in “Yurtta sulh, cihanda sulh” şiarıyla da uyuşur; çünkü zulme
karşı susmamak, asıl barıştır.
“Bağımsızlık sadece kendi sınırlarını korumakla değil; başka halkların ezilmesine göz
yummamakla başlar.”
Türkiye, bugün Afrika’da cami de yapabilir; laboratuvar da.
Ama biz ikisini birden yapmalıyız. Hem imanı, hem bilimi, hem vicdanı, hem teknolojiyi
taşımalıyız.
İşte bunun için yeni bir çağrıya ihtiyacımız var:
“Bir Zamanlar Halifemizdi, Şimdi Yol Arkadaşımız.”
Ne yukarıdan bakan bir el, ne aşağıdan bakan bir göz.
Eşit, onurlu, vicdanlı ve ortak akılla yoğrulmuş bir dostluk.
“Geçmişin kudretiyle geleceği inşa ederken; üstünlükte değil, merhamette yarışalım.”
Bu bizim jeopolitik değil, ahlaki ve tarihî sorumluluğumuzdur.
Sultan Abdülhamid’in mirası, bir taht değil; bir izdir.
Ve o iz, Afrika'nın çöllerinde hâlâ rüzgârla savrulmaktadır.
Şimdi o izleri birleştirip yola çıkma zamanıdır.
Gürkan KARAÇAM