Dinle
Bedenimiz, metalleri altına çevirmeye uğraşan simyacılardan daha iyisini yapıyor. Beden içine aldığı bir sürü yiyeceği kana, ete, kemiğe dönüştürüyor. Onlardan beyni besleyecek malzeme yapıyor. Bir Mevlana gibi bir insan oluşturabiliyor.
Mucizeler yaratan bedenimize gereken önemi veriyor muyuz? Estetik ameliyatlar, makyajlar gibi faktörlerle çoğu zaman bedenimizi değiştirmeye çalışıyoruz. Bedenimizin sesini dinlemiyoruz. OSHO’nun dediği gibi “Bir kez bedenini anlamaya başlarsan mutsuzluğun yüzde %99’u yok olup gider.”
Beden, beyinden akıllıdır. Eğer bedenin derinliklerine inersek, o derinlikte ruhumuzu buluruz. Bedenimiz minyatür bir evrendir. Bedenin içinde var olan trilyonlarca canlı hücrenin her biri akıllıca davranıyor. O her zaman bizi koruyor. Beden bizim dostumuz, düşmanımız değil. Onu operasyonlarla değiştirmek yerine, onu dinlemeli ve onu anlamaya çalışmalıyız. Beden bağırmaz fısıltıyla konuşur. Bedenin bilgeliği aklınkinden çok daha derindir. Akıl olgunluğa erişmemiştir. Beden milyonlarca yıl akıl olmadan ayakta kalabilmiştir. Akıl sonradan gelmiştir. Henüz birçok şeyi bilmiyor. Akıla düşünce işi verilmiş. En temel görevler ise bedenin kontrolü altındadır. O yüzden bedenimize kulak vermeli, onu kıyaslamamalı ve onu asla ihmal etmemeliyiz ( OSLO, 2008, s.22 ve 92).
Bu yüzden bedeninizi sevmeli ve onunla güzel konuşmalıyız. Çoğu zaman bedenimizi ihmal ediyoruz. Çoğumuz bir ev hayvanının sağlık ve mutluluğunu bedenimizden daha fazla düşünürüz. Köpeğimize mama vermeye veya onu parkta koşturmaya can atarız. Her nedense bedenlerimizi aynı biçimde sevmek içimizden gelmiyor. Bedenimizin çevremizdeki güzellikleri, harikaları yaşamasına engel oluyoruz. Onu onaylamıyoruz. Sevdiğimizi söylemiyoruz. Oysa bedenimiz sevildiğini hissettiğinde ışıldar. Bu sevgi sözlerle ve davranışlarla dile geldiğinde bedenimiz enerji dolar.
Pek çok insan yaşadığı ülkeyi övmeyi sever ama kendisine yuvalık eden bedeni övmeyi beceremez. Çünkü bedeni övme bize öğretilmemiştir. Bedenimiz zihnimize ev sahipliği yapar. Çoğu zaman başkalarına bedenimizden sevgi ve saygıyla bahsetmeyiz. Bedenimizle gurur duymayız.
Bedenimizi sevmeyince iç dünyamızda da var olamıyoruz. Bazı insanların gözleri bazıları ışıl ışıldır, bazılarının ki donuktur. İnsanların gözlerindeki ışıltı, iç dünyalarında ne kadar var olduklarının gösterir. Bazı aileler çocuklarının gözlerinde ışıltı olup olmadığının farkında bile olmazlar.
Bedenimizi sevmek bütün insanları olması gerektiği gibi sevmeyi kolaylaştırır. Kendimizi bütünüyle sevdiğimizde sadece bebekliğimizde tanıdığımız samimi yere döneriz. Bedenimize sık sık “Seni seviyorum” diyelim. Aynada kendimize bakıp güzel şeyler söyleyelim. Her ev hayvanı ve çocuk gibi beden de yumuşak seslerin, içten güvencelerin özlemini duyar. Bir elimizi yanağımıza koyup diğerini omuzumuza dolayalım. Böylece kendimizi bir süre tutalım. İyi geldiğini hissedeceğiz. “Beynimi, kulaklarımı, burnumu, gözlerimi, bedenimi seviyorum” diyelim. Böylece açlığını çektiğimiz sevgiyi dile getirelim. “Bedenimizi sevmek cennetin tanımıdır” diyor Don M. Ruiz. Bedenimizi bütünüyle sevdiğimizde bebekliğimizin saf ve temiz haline döneriz.
Yüksek bilinçli bilge insan her şeyi sevdiği gibi bedenini de sever ve onun hakkını verir.