Piyasalar

Aynı Nakarat; Laiklik.?

Punto:

Son günlerde yine Laiklik kavramı etrafında yandaş ve karşıt taasubiyeti ile bir tartışmadır gidiyor.! Yandaş zihniyeti ile Anayasadan kaldırılmasını teklif edenlerin karşısına , laikliği din ve vicdan özgürlüğü kapsamında devleti ve toplumu idare etme amacının dışında toplumun inanç ve vicdan kalesine karşı bir çephe olarak algılayanlar maşallah yine süngü ve kalkanları hazırlamış büyük taaruzu yeniden başlatmışlar.!

Öncelikle beyinleri hala ortaçağ karanlığına  sevdalı ve bağlı olan Atatürk ve Laiklik düşmanlarına  söylemek isteriz ki

Beğenmediğiniz Atatürk “ de Laiklik”de işinize geldiği zaman meftunu olduğunuz Osmanlı döneminden , Cumhuriyet dönemine  kazandırılmış kişi ve idari anlayışıdır.!

Belki sizler gibi kılıç artıklarını ortaçağ karanlığından çıkaramamış olsalarda, Müslüman Türk Milletinin İstiklal ve İstikbalinin yegane temsilcileri olarak tarihe ve millete mal olmuşlardır.!

Kendi ecdadın tarihini bilmekten yoksun ortaçağ müptelalarına özellikle belirtmek isteriz ki ;

Türkiye'de laiklik, Osmanlı İmparatorluğu zamanında yargı ve devlet yönetiminde kısmen kendini göstermeye başlamış, Cumhuriyet devrimi ile anayasanın temel unsurlarından biri haline gelmiş, din ve siyasetin birbirine karışmaması ilkesidir.

Bu ilkenin Anayasal zorunluluk haline gelmesinin sebebi ise ; Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal şeyleri istismar edememesi ve kötüye kullanmasının önüne geçmek içindir .

Ve o dönem geçmişte Hristiyan ve Yahudilerin kendi saf dinlerine ihanet edip tahrip ettikleri yeni dini ritüeller ile kendi dinlerini üretme ve yaşama garabetine benzer fahiş ihanetleri sözde alim ve ulema , şeh ve dervişlerin üstlenmesi ve bunların ihanete ve fitneye alet olup Türk Milletini ortaçağ karanlığına gömmesini engellemek için çıkarılmıştır .! 

Tarihe bir göz atar iseniz; Osmanlı'da laikliğin ilk belirtileri II. Mahmud zamanında görülmüştür. Tanzimat dönemindeki reformlarla laik Nizamiye mahkemelerinin ve Batılı tarzda eğitim için Maarif Nezareti'nin kurulması, II. Meşrutiyet döneminde Şeyhülislamın kabineden çıkarılması gibi adımlarla Osmanlı'da devlet kurumları kısmen laikleşmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla laiklik ilkesi devlet tarafından tamamen benimsenmiştir.

Tabi aslında din ve vicdan hürriyeti kapsamında , Devlet ve toplumu idare etme anlayışı olarak  uygulanması gereken Laikliği,;

Milletin inanç ve değerlerine karşı ateizmin ve materyalizmin sembolü bir cephe ideolojisi olarak anlamaları, yaşamaları ve uygulamaları ile Laikliğin günümüze kadar Millete ve Miletin inanç ve değerlerine rağmen uygulanmasını sağlayanlardan dolayı , tartışılmasıda, anlaşılmamasıda, kabul görmemeside ve bu şekli ile Millete ait yasada ne işi var denmeside bi okadar normaldir.

Büyük taaruzu yine yeniden başlatan kılıç ve kalkan ekibine hatırlatamak isteriz ki , Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan günümüze Devlet ve Millet akdini temsil eden, 1921, 1924,1961 ve 1982 Anayasaları , beğenmediğiniz, dönem dönem çok ağır sorguladığınız Asker kökenli yöneticiler veya onların gölgesinde akademik ve bürokratik kişiler tarafından hazırlanmış olmasına rağmen,

Güya millet iradesini temsil eden sivil irade ve otorite olarak, uzlaşıp,anlaşıp bir Anayasa hazırlamaktan aciz kalmışsınız ve hala daha dünün dönem ve şartlarında hazırlanmış yasalar ile 21. Yüzyıl Bilgi Çağını yaşayan dünya ile güya rakabet etmeye, mücadele etmeye Milleti kandırıp ve avutuyorsunuz...

Şunu unutmayın ki, Yasalar, Millet için vardır, Millete rağmen yasaların hükmü ve yaşanabilirliği mümkün değildir. Şayet geçmişin hezeyanları ve şartları dahilinde çıkarılmış yasalar, bu güne ve bu günün sorunlarına cevap veremekten, çözüm üretebilmekten uzak ise , milletin mutluluğuna, hürriyetine, bağımsızlığına engel teşkil ediyor ise elbetteki millet iradesi ile değiştirilmeside elzemdir.

Velhasıl Laiklik, ne Dindir.! nede Dinsizliktir! Millet nezdinde Din ve Vicdan özgürlüğü, Devlet nezdinde ise, uhdesinde bulunan bütün insanlara karşı Din ve Vicdan özgürlüğü kapsamında Devletin; toplumu adil,demokratik ve sosyal hukuk kuralları etrafında sevk ve idare edebilmesidir.Hulasa Devletinde Dini, Adalettir.! Vesselam!

selam saygı dua
Ahmet Gökhan Yazıcı