22 HAZ 2025
Piyasalar

Asıl Görev Yöneticilik mi Akademisyenlik mi?

Punto: 18px12px

Bu köşede “Sorun Eğitim Sisteminde mi, Yönetiminde mi?” başlıklı önceki yazımda MEB’de
eğitim yönetimi konusunda değerlendirmelerde bulunmuştum. Yazıda çok sayıda eğitimcinin
yönetici pozisyonunda yer aldığına dikkat çekmiştim.
MEB’de durum böyle iken üniversitelerimizde durum nedir? Bu sorunun cevabını bu yazımda
değerlendireceğim.
Üniversitelerde yönetici oranını belirlemek için ne kadar akademisyen var, yükseköğretimde
yönetici pozisyonlarının sayısı ve akademisyen havuzunda yönetici olabileceklerin sayısal
verilerini ortaya koymamız gerekir.

Akademisyen
YÖK’ün 2024-2025 verilerine göre (https://istatistik.yok.gov.tr/), ülkemizde 39.506 profesör,
25.761 doçent, 45.485 Doktor Öğretim Üyesi (Ydoç.) ve 35.288 öğretim görevlisi ve 38.773
araştırma görevlisi bulunmaktadır. Yani Ülkemizde toplamda 185.169 akademik personel
bulunmaktadır. Bunlara üniversite yönetiminde araştırma görevlilerine yer verilmemekte,
öğretim görevlilerine ise az da olsa yüksekokullarda yer verilmektedir. Asıl yönetici havuzu
öğretim üyesi olarak kabul edilen Prof., Doç. ve Doktor Öğretim Üyelerinden oluşmaktadır.
Bu grupta 110 bin civarında akademisyen bulunmaktadır.
Peki! Bunların ne kadarı üniversite yöneticisi olarak görev yapmaktadır?

Akademi Yönetimi
Bu soruyu cevaplamak için ülkemizdeki akademik birim ve bunlardaki yöneticilik statülerinin
sayısını bilmek gerekir. Ülkemizde yönetici ataması yapılabilecek akademik birim sayıları
(adet) şu şekildedir:
-Üniversite (Rektör) : 205 (4 tanesi vakıf MYO statüsünde).
-Fakülte sayısı (Dekan): 2.063
-Yüksekokul (Müdür): 358
-Meslek Yüksekokulu (Müdür): 1.052
-Bölüm (Başkan): 19.738
-Enstitü (Müdür): 595

-Uygulama ve Araştırma merkezi (Müdür): 4.019
Toplam: 28.030 (Uygulama ve Araştırma merkezi dikkate alınmazsa 24.011)
Bu akademik birimlere akademisyenler arasından rektör, dekan, müdür ünvanlarında bir
yönetici atanması yapılmaktadır. Bu görevlerin her biri için 2 yardımcı pozisyonu
bulunmaktadır. Bu durumda 84.000 (veya 72.000) yönetici atanması mümkündür.
Öğretim üyesi havuzunun 110 bin ve yönetici pozisyonunu 84.000 olduğu dikkate alındığında
%76 (veya %65) oranında akademisyen yöneticiliği yürütmektedir.
Bu pozisyonlarda bölüm başkan yardımcılığı ile Uygulama ve Araştırma merkezi yöneticileri
hariç bu görevlerde bulunanlar, ders yükünden kısmen ya da tamamen muaf tutulmakta,
makam tazminatı gibi ek haklardan faydalanmaktadır. Yani belli ölçüde eğitim faaliyetlerinde
aktif eğitici olarak yer almamaktadır.

Denge
Başka bir ifadeyle, her 4 akademisyenden 3'ü bir şekilde yöneticilik görevinde bulunma
imkânı vardır. Çok sayıda yönetici ile üst düzey performans ortaya çıkartılabiliyor mu? Bu
sorunun cevabı için sıralamalara ve raporlara bakmak yeterli olacaktır.
Bu noktada şunu söyleyebiliriz: Akademik yapı içinde yöneticilik ile asli görev olan eğitim ve
bilimsel üretim arasında sağlıklı bir denge kurulamıyorsa, kalite ve verimlilik düşer. Sadece
yapıyı (sistemi) değil, bu yapının nasıl yönetildiğini de sorgulamak kaçınılmaz hale gelir.
Yükseköğretim, sadece bilgi üretim merkezi değil; aynı zamanda toplumun geleceğini şekillendiren
stratejik bir alandır. Bu alanda sistemi sadece sayılarla değil, nitelikle de dengelemek zorundayız.
Bilim insanlarının yönetsel görevleri yerine asli akademik faaliyetlere yönelmesini sağlayacak adımlar
atılmazsa, üniversitelerimiz nitelik kaybı riskini taşımaya devam edecektir.
Akademik yönetimde rotasyon, liyakat odaklı atama ve yöneticilik görev süresi
sınırlandırması gibi yaklaşımlar, bu dengeyi yeniden kurmak için tartışmaya açılmalıdır.

Son söz: Dümenci/kaptan sayısı kürekçi sayısından fazla ise yarışı kaybetmek mukadderdir…