Piyasalar

Allah Teâlâ Dünyayı ve Gökleri Güzel Yarattı!

Punto:
اِنَّا زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِز۪ينَةٍۨ الْـكَوَاكِبِۙ “Biz dünya semasını yıldızlarla süsledik.” (Sâffât 6), (Fussilet 12), (Kâf 6), (Mülk 5) Ayette geçen ve Rabbimizin bir yaratma fiilini tanıtan ‘zeyyen’ ifadesi; süslemek, donatmak, güzelleştirmek, iyi ve hoş yaratmak, anlamındadır. Kuran’da çok sayıda ayette, varlığın hilkatindeki güzellikleri vurgulamak bağlamında bir sıfat olarak karşımıza çıkmaktadır. “Kadınlara, oğullara, yığılı altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutku insanlara ‘süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar dünya hayatının metaıdır; asıl varılacak güzel yer Allah katındadır.” (Âl-i İmrân 14) “Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ama baki kalacak olan yararlı işler, sevap ve amel olarak Rabbin katında daha hayırlıdır.” (Kehf 46), (Kasas 60), (Hadid 20) “O Allah ki yarattığı her şeyi güzel yapandır.” (Secde 7) Allah teâla, sınırlı, fakat sınırsızmış gibi algıladığımız bu evreni; kan donduran seslerin ve uğultuların geldiği ürkütücü bir karanlık; yağmur yerine taş ve kayaların dünyaya yağdığı bir tehlike kaynağı; güneşin dünya hayatını ısı ve ışığıyla tehdit ettiği bir ateş topu vb. olarak yaratsaydı insan, hayvan, bitki, yaşasalardı bile, hiçbir canlının yüzü gülmezdi; göğe her bakan varlık huzursuzluk, korku ve şüpheden başka bir şey duyup hissetmezdi. Kusurlu bir evren, Yaratıcı’dan da insanı şüpheye düşürürdü. ‘Yarım kalmış, becerilememiş bir yaratıcılık örneği olarak’ kâinat, imana ve umuda geçit vermezdi. Ne var ki yerin, göğün ve içindekilerin yaratılışı tam aksi özelliktedir: insan gözünün ulaştığı her yerde gözüken hayret ve hayran bırakan bir düzen, bir ahenk ve güzellik mahşeridir. Güneşten bir tek çayır otuna varıncaya dek bu böyledir; her bir varlık, gönülleri ve zihinleri büyüler, kalbi ve aklı sevgiyle, güvenle, huzurla sarıp sarmalar. Bu güzelliğin hikmetini yine hakkıyla elbette Rabbimiz bilir. İnsan aklı ve vicdanı ise, bu hayret verici mükemmellik karşısında rahatlar, kendisi başta olmak üzere, her bir varlığı en güzel bir biçimde yaratan Rabbine karşı sevgisi ve güveni ziyadeleşir. Bu düzeni ve güzelliği yaratıp yaşatanın, ebedi hayat gibi, başka nice güzellikler yaratmaya kadir olduğunu; Allah’ın sanatlı bir şekilde yaratma kudretinin insanın beka arayışının cevabı olduğunu, insan varlığının güvence altında tutulduğunu anlar, Rabbine teslim olur… elhamdülillah. İnsan, güzelliklerle dolu dünya ile gökleri görüp algılayacak ve onlardaki güzelliklere sevgiyle tutunacak bir fıtrat üzere yaratılmıştır. Varlığın güzel oluşu ve insanın beş duyusuyla bu güzelliklere tutunarak varoluşunu gerçekleştirmesi onu mutlu ve huzurlu kılarken güzelliklerin zamana ve mekâna bağlı olarak değişmesi ve elden çıkması da onu melankoliye, hüzne iter. Bu noktada Allah’a iman kişinin imdadına yetişir: imanlı kişi, dünyanın ve göklerin güzelliğinin geçici olmasına karşın, insan için kalıcı yekpare bir güzellik olan cennetlerin yaratıldığı, hak eden insanların, genç bir bedende bu cennetlerde yaşayacakları müjdesini Kuran’dan alır, Allah Teâlâ’ya teslim olur rahat eder. Allah’a, ahiret hayatına ve yeniden dirilişe inanmayanlar için ise, duyularla tutundukları güzelim dünya nimetlerinin elden çıkacak olması, kabullenilmesi en zor bir durumdur. Onlar için yegâne gerçeklik maddî dünyadır; onu kaybetmek her şeyi kaybetmek anlamı taşır. İnananlar için, Allah’a kulluk, nasıl sevimli gelirse inanmayanlar için de nefse kulluk/hizmet, o derece sevimli gelir. Bundan şu sonucu çıkarabiliriz: Allah’a inanma paradigmasına göre dünyanın ve evrenin güzellikleri ahret hayatındaki ebedi güzelliğin müjdecisidir. İnsanın Allah’a güvenip O’na kulluk ederek bu fani hayatı yaşaması tek amaçtır. Allah’a inanmama paradigmasında ise, insan toprak olduktan sonra her şey bitmektedir; bu yüzden hayatı son saate kadar duyulara göre yaşamak en akıllıca davranıştır. Dünya ve gökler güzeldir; inanan kimse için beş vakit namaz, rahmet kaynağı Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkmaktır; bu sebeple saç sakal temiz, üst baş düzgün bir şekilde olmalı ve güzel bir şekilde ilahi huzurda durulmalıdır. Dünya ve gökler güzeldir; kadının kocası, kocanın eşi için süslenmesi, birbirlerine güzel görünmesi ve davranması gerekir. (Nur 31, 60) Dünya ve gökler güzeldir; müminlerin içleri ve dışları gibi evleri, sokakları, caddeleri ve şehirleri de güzel olmalıdır. Dünya ve gökler güzeldir; inanan insanlar bu güzelliklerden hisleriyle olduğu kadar akıl ve vicdanlarıyla da en iyi şekilde istifade etmelidir. (Araf 32) Dünya ve gökler güzeldir; şükrü ödenmiş, ahiret yolundan alıkoymayan dünya nimetleri, iman sahiplerinin maddi ve manevi güzelliklerinin kaynağıdır. (Allah için verilen zekât, sadaka, yapılan hayır işleri en güzel amellerdir.) Dünya ve gökler güzeldir; bütün güzellikler insana sunulmuştur; istifade etmemesi cahillik ve nankörlüktür. (Nahl 8), (Kehf 7, 28) Dünya ve gökler güzeldir; ‘Musa dedi: Karşılaşma zamanı, herkesin süslenip bayram edeceği şenlik günü olsun…’ (Tâ-Hâ 59) Cuma günü, Kurban ve Ramazan bayramları aynı zamanda birer ziynetlenme günleridir ve caizdir. Sonuç: “Ve bilin ki Allah’ın Resulü içinizdedir. Eğer o, size birçok işte uysaydı, elbette sıkıntıya düşerdiniz. Ancak Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip-çekici kıldı ve size inkârı, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar, doğru yolu bulmuş kimselerdir.” (Hucurat 7) M. Talât Uzunyaylalı