Piyasalar

Abdulkadir SELVİ ve Mahmut ÖVÜR'e Enver ALTAYLI Cevabı

Punto:
Kasım ayının son günlerinde Enver Altaylı haberleri yine çoğaldı. Bir yanda Enver Altaylı’nın Fethullah Gülen’e yazdığı iddia edilen mektubu ve diğer bazı bilgileri kimin kimden aldığını bilemediğimiz Mahmut Övür (Sabah)-Odatv paslaşması, diğer yanda Hürriyet gazetesinden Abdülkadir Selvi. Abdülkadir Selvi haftada dört gün yazıyor Hürriyet Gazetesinde. Amerika’daki Zarrab davasının bir yerine yine Enver Altaylı’yı sıkıştırmış; yazılarının “cambaza bak cambaza” tarzındaki kurgusu gerçekleri yazısından çıkarmamızı engellemiyor: 1- Enver Altaylı’nın kaçırmaya teşebbüs ettiği iddia edilen Mehmet Barıner’i MİT’e 2012’de kim aldı ve İran masasına kim yerleştirdi? 15 Temmuz’a kadar o görevde kim tuttu? 15 Temmuz olmasaydı, ya da başarılı olsaydı o görevde kalmaya devam mı edecekti? 2- Hürriyet Gazetesi, görülmekte olan davalarla ilgili haber ve yorum yapmamakla tanınan bir gazetedir. Buna bizim saygımız vardır. Ama gazetenin kendi prensibinin bir yazar tarafından delinmesini görmezden geldiğini üzüntüyle müşahede ediyoruz. Çünkü daha önceki yazısına aile olarak verdiğimiz cevabı yazar yayınlamamış; Fikret Bila da gönderdiğim e-mail’e cevap vermemişti. 3- 23 Kasım tarihli yazısı şöyle bitiyor: “Ambargodan (ambargonun delinmesinden demek istiyor herhalde)sağlanan gelirlerin resmi kayıtlara giren bölümü ile şahısların kişisel hesabına geçen bölümleri üzerinde durulması bekleniyor.” Bu kadar bilgiyi edinen bir gazeteci herhalde üzerinde durulması beklenen bu konularda da bilgi sahibidir. Selvi’ye soruyorum: Onları neden yazmıyorsunuz ve Enver Altaylı’nın bunlarla ilgisini nereden çıkarıyorsunuz? Niye dört günlük yazı serisine Enver Altaylı’yı bir cümleyle sokuşturup geçiyorsunuz? Bu mudur gazetecilik? * * * Fethullah Gülen’e Enver Altaylı’nın yazdığı iddia edilen mektup gazetecinin eline nasıl geçer? Bu, basın savcılarının sorgulaması gereken bir konu değil midir? İddia edilen diyorum, çünkü bu mektuptan aile olarak bizim haberimiz yok. Yazmışsa, Mahmut Övür, zahmet edip Fehmi Koru’nun kitabına da baksaydı, orada 17-25 Aralık olaylarından önce ve sonra Fethullah Gülen’e kimlerin mektup yazdığı ve görüştüğü ayrıntılı biçimde var. Mektubun içeriği ile ilgili bir şey yazmayacağım. Çünkü konu edilen olayların ayrıntısını bilmiyorum. Sağ olsun ulkucukadro.com’da Ali Alparslan ve Hamza Alparslan yazdı. Mektupta yazıldığı belirtilen şeylerin bir kısmı Enver Altaylı’nın fikri yapısına ve uğruna mücadele ettiği davasına uygun şeyler gibi geliyor. Bir kısmı ise, mantıklı değil; meselâ İlker Başbuğ hakkında Enver Altaylı’nın olumsuz kanaat beslemesi için bir sebep bilmiyorum ve tahmin edemiyorum. Mahmut Övür mektubun tarihini de esirgemiş. Yazıldıysa, 15 Temmuz’dan çok önce ama mesela bir olaydan epeyce sonra yazılmış olması muhtemeldir: 28 Şubat sürecinin henüz devam ettiği 1998 veya 99 yıllarında Enver Altaylı birkaç gün gözaltına alınmış, sonra bırakılmıştı. O günlerde Mesut Yılmaz, Şenkal Atasagun ve Kâşif Kozinoğlu gibi mektupta adı geçen bazı şahıslar görevdeydi. Ama Enver Altaylı niye alınmıştı, adı geçen kişilerle aralarında neler geçmişti bilmem. Mahmut Övür’ün Kâşif Kozinoğlu’nun ölümü ile ilgili bir imayı araya sıkıştırması da ilginç. Sanırsınız ki, sadece rahmetli Kâşif Kozinoğlu gibi hapishanede öldüğü belli birisi değil bütün faili meçhullerin öldürülmesi ve yurt dışında olan bütün Fetö’cülerin kaçırılması Enver Altaylı’nın marifetidir. Odatv yazarlarından Müyesser Yıldız içeri alınmış ve bir yıl kadar yatmıştı. Bence günahsızdı, bir suçu yoktu. O yüzden de kendisine, suçsuz olduğuna inandığımı göstererek moral vermek için birkaç mektup yazmıştım, sağ olsun o da bana cevap yazmıştı. Onun yazdığı cevaplar bir yerlerdedir, ama belge atma ve tertipli bir şekilde saklama alışkanlığım olmadığı için saatlerce arasam ancak ve belki bulabilirim. Benim ona yazdığım mektuplara gelince, bilgisayarda yazıp Müyesser hanıma çıktısını gönderdiysem, belki o zaman kullandığım bilgisayarlardan bulabilirim, ama o da saatler sürer. Ben kendi yazdığım ve bana yazılan mektupları bulamazken hayret ediyorum Mahmut Övür ya da Odatv Enver Altaylı’nın Fethullah Gülen’e yazdığı mektupları nereden buluyor? Soru maksadım hicvetmek değildir, ciddi soruyorum: Enver Altaylı’dan mı temin ettiniz, Fethullah Gülen’den mi temin ettiniz? Enver Altaylı göz altına alındığı zaman delil niteliğinde bazı evraklar evinden alındı da bu mektubun bir kopyası da onların arasındaysa, üç aydır iddianamesi hazırlanmamış, mahkeme süreci henüz başlamamış ama sorgu safhasındaki bir davanın delillerini size kim verdi? Veya Fethullah Gülen mektubu zamanında ilgili kurumlara “gereği için” gönderdi de o kurumların arşivlerinden mi size servis edildi? Mektubu nereden temin ettiğinizi yazmanız gerekir; aksi takdirde yazdıklarınızın bir inandırıcılığı yoktur, ama her hâlükârda, yani kaynağı bildirseniz de bildirmeseniz de bir müeyyidesi olmalıdır. Durum vahimdir. Enver Altaylı dosyası, Türkiye’de yargı sürecinin nasıl işlediğinin tipik bir örneğidir. Ergenekon, balyoz ve Odatv davalarında esefle izlediğimiz acımasızlık, haksızlık ve yargısız infaz girişimleri şimdi daha da artmıştır. Saydığım sevdiğim bir kamu görevlisi üç ay önce Enver abimin tutuklanması üzerine serzenişime, “hukuki bir hata diyelim” demişti. Durum hukuki bir hata olmanın çok ötesine geçmiş ve hukuki bir facia halini almıştır. Kimin kime yaptığı acımızı azaltıp çoğaltmaz. Adalet kantarının topu kaçtıysa, zulüm var demektir; zalimin ve mazlumun kimliği ve fikri yapısı, benim fikrime yakınlığı uzaklığı önemli değildir. Önemli olan ve acı olan bu yanlış uygulamaların varlığıdır. Dün bunlar onlara, bugün onlar bunlara… Bu kısır döngüden çıkmak zorundayız. Bu da hukukun üstünlüğünü bir ilke olarak herkesin vicdanına yerleştirmesiyle, içselleştirmesiyle mümkündür. Benzer olayları Enver Altaylı’nın tutuklanmasından çok daha önce birkaç defa mektupla Cumhurbaşkanımıza arz etmiştim. Çünkü devlet anlayışımız ve kendi devletimize saygımız, iltica edecek, derdimizi anlatacak en yüksek dünyevi mevki olarak devletin başını görür. Sonrası Allah’ın takdirine kalmıştır.