Piyasalar

29 Ekim ve Türk Dünyası

Punto:
1989 yılının başında Pakistan’ın Peşaver şehrine gitmiştik. Orada Afganistan’daki Sovyet işgaline karşı mücadele eden cihat örgütlerinin hemen tamamının temsilciliği vardı. Biz de Türk Ocakları olarak Türkistanlılar Kültür ve Yardımlaşma Derneğiyle birlikte Azadbeg Kerimi (r.a.) liderliğindeki “İttihad-ı İslâm Vilayat-ı Şimali Afganistan (Kuzey Afganistan Vilayetleri İslâm Birleşmesi)” isminde, Özbek ve Türkmenlere yönelik faaliyet gösteren mücahit partisine yardım kampanyası yapmış ve sonuçta toplanan 36 bin dolar kadar parayı Peşaver’de Azadbeg’e teslim etmiştik. Daha sonra da hesapta biriken parayı Azadbeg’e havale etmiştik. Böylece yardımlarımız toplam 50 bin doları bulmuş, belki biraz da geçmişti. Azadbeg bizi Peşaver’de bulunan kamplara götürdü. Bunlardan birisi de kendi partisinin defterinin (yazıhanesinin) bulunduğu kamptı. Açılışını biz gelmişken yapmayı düşünmüş, fakat sonra Türkiye’nin Cumhuriyet Bayramı’na denk getirmek için 29 Ekim 1989’a ertelemişti. Böylece Afganistan Türkleri, 29 Ekim günleri çifte bayram yapacaktı. Gerçekten 29 Ekim bütün Türk Dünyasında Bayram olarak kutlanmalıdır. Çünkü 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti ilan edildiği zaman, başka bağımsız Türk Devleti yoktu; bağımsız tek Türk Devleti, Türkiye Cumhuriyeti idi: •18 Mayıs 1918’de ilan edilen Azerbaycan Cumhuriyeti 23 ay gibi bir ömür sürmüş, 27 Nisan 1920’de Sovyetler tarafından işgal edilerek yıkılmıştı. •Türkistan Muhtar Cumhuriyeti, Sovyet sistemine bağlı olduğunu vurgulayarak 28 Kasım 1917 tarihinde Hokand’ta toplanan Türkistan Müslümanları IV. Olağanüstü Kongresinde ilan edildi. Kırgızlar da bu Hokand muhtar cumhuriyetine katılmıştı, aşağıdaki Alaş Orda hükümeti ile görüşmeler de son derece olumlu bir döneme girmişti. Ancak 22 Şubat 1918 tarihinde bölgedeki Bolşevikler tarafından Hokand şehri işgal ve talan edilerek, on bin kişi katledilerek bu cumhuriyet de tarihe karıştı. •07-13 Aralık 1917’de Orenburg’da toplanan 3. Kazak Kurultayında ilan edilen Alaş Orda hükümeti de 1920 yılının sonunda Bolşeviklerin Kızıl ordusu tarafından yıkıldı. Alaş Orda’nın liderleri Alihan Bökebay, Ahmet Baytursun ve Miryakup Dulatulı 1928-38 yılları arasında Sovyet baskı döneminde kurşuna dizilerek öldürüldüler. Ruhları şad olsun. •Buhara Sosyalist Halk Cumhuriyeti de 1920 yılında Buhara Emirliğinin Bolşevikler tarafından fiilen işgal edilip son Emir’in Afganistan’a kaçması üzerine kuruldu. 1924 yılına kadar Cumhurbaşkanı Osman Hocaoğlu, Feyzullah Hocayev ve Ekmel İkramov yönetiminde faaliyet gösteren bu cumhuriyete de Kızıl ordu tarafından son verildi. •Meriç nehrinin bu tarafındaki Edirne ve Kırklareli de dahil Balkanlar İkinci Balkan Harbinde (1912-13) kaybedilmiş, ancak Edirne ve Kırklareli geri alınmıştı. Batı Trakya’da 55 gün hüküm süren geçici bir cumhuriyet ilan edilmiş, ancak o da bir şey yapamamıştı. •30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesiyle Osmanlı Devleti ortadan kalkmış, Anadolu’nun ortasında bir avuç toprak dışında her yer Yunan, Fransız, İtalyan, İngiliz ve Ruslar tarafından işgal edilmişti. Yunan o bir avuç toprağa da göz dikmişti. Mustafa Kemal Samsun’a çıkıp, İstiklal savaşını başlatmasaydı Türk Denizi belki de tamamen kuruyacaktı. Sakarya ve Dumlupınar zaferleri denizin çekilişini durdurdu. Cumhuriyet bu zaferlerin, bu zaferlerde ve Anadolu’nun her yerinde canları bahasına cihat eden irfan erbabının eseridir. Cumhuriyetin kıymetini iyi bilelim. Cumhuriyet üç bakımdan çok önemlidir: •Tek bağımsız Türk Devleti olarak tarih sahnesine çıkamasaydı, belki de Türk Denizi tamamen kuruyacaktı. Bunu idrak eden büyüklerimiz kanları bahasına bu cumhuriyeti kurdular. Onun bir kıymeti bu dökülen kanlardan ileri gelir. Cumhuriyetin bedeli, on binlerce ilim irfan erbabının canlarıdır. Cumhuriyetin bu bedeli Harbiye marşının mısralarında “Kanla irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti” diye ifade edilmektedir. •Cumhuriyet, o dönemde tek bağımsız Türk devletidir. Onun için Balkanlarda, Türkistan’da, Kafkaslarda, Irak ve Suriye’de dara düşen soydaşlarımızın ilticagâhı olmuştur. •Cumhuriyet, insan fıtratına en uygun yönetim biçimidir. Hak ve adaleti tarihleri boyunca gözeten Türkler için de en uygun yönetim tarzıdır. Cumhuriyet, hukukun üstünlüğü ilkesinin, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesinin hayata kolayca geçirilebileceği bir yönetim tarzıdır. Devletin “önce insan” düsturuyla faaliyet gösterebileceği en uygun yönetim biçimi, demokrasiyle birlikte, cumhuriyettir. Cumhuriyetin 95. Yıldönümünü kutlarken onun ilelebet payidar olmasını diliyoruz.